Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt - Чарльз Диккенс страница 24

Название: Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt

Автор: Чарльз Диккенс

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-54-8

isbn:

СКАЧАТЬ sinsi, saman altından su yürüten mektuplardır ancak neyse ki şüpheleri ortadan kaldırmak konusunda en parıltılı ve şairane dil kullanılarak yazılmış mektuplardan daha başarılıdır. Bu mektupların dikkatli ve şüpheci gözlerle incelenmeleri gereklidir. Bu mektuplar belli ki o zamanlar bu kelimeleri yanlışlıkla okuyabilecek üçüncü tarafları yollarından saptırmak amacıyla kaleme alınmışlardı. İzninizle ilkini okuyayım: Garraways, saat on iki. Sevgili Mrs. B., salçalı pirzola. Sevgiler, Pickwick. Sizce bu ne demek oluyor beyler? Salçalı pirzola. Sevgiler, Pickwick! Pirzola! Tanrı aşkına! Hem de salçalı! Beyler söyleyin bana böylesine cefakâr ve hassas bir kadının mutluluğu böyle hilelerle yerle bir mi edilmelidir? Bir sonrakinde tarih de yok ki bence bu başlı başına bir kuşku kaynağı. ‘Sevgili Mrs. B. Yarına kadar evde olmayacağım. Araba yavaş!’ Sonra da çok kayda değer bir tabir kullanıyor. ‘Yatağı ısıtmak için zahmet etmeyin.’ Yatağı ısıtmak mı! Söyleyin beyler kim yatağı ısıtmaya zahmet diyebilir? Yatak ısıtıcı dediğimiz alet bu kadar zararsız, faydalı ve eklemeden geçemeyeceğim, rahatlatıcı bir ev ürünüyken neden insan kullanımını zahmet olarak görür ki? Yani demek istediğim şu; ‘yatak ısıtmak’ deyimi gizli bir arzu, sevgi dolu bir söz ya da vaat anlamına gelmiyorsa (ki böyle olduğuna hiç şüphe yok), daha önceden Mr. Pickwick tarafından terk etme güdüsüyle becerikli biçimde uydurulmuş ve benim deşifre etmemin mümkün olmadığı dil sisteminin bir parçası değilse, neden Mrs. Bardell’in kendini zahmete sokmaması bu kadar azimle rica ediliyor? Peki yavaş arabanın altındaki gizli mana ne? Çünkü bana kalırsa bu Mr. Pickwick’in kendisi için kullandığı gizli bir kod olabilir zira kendisi bu ilişkide âdeta yavaş bir araba gibi davranmıştır ancak yakında hak ettiği cezayı bulurken hızı beklenmedik şekilde artacak ve tekerlekleri beyler, sizler tarafından çok yakında yağlanacak!”

      Dava Avukatı Buzfuz tam bu noktada jüri üyeleri esprisine gülüyor mu diye görmek için duraksadı. Ancak manav dışında kimse espriyi anlamadığından ki o da muhtemelen zaten daha bu sabah arabaya böyle bir uygulama yapıldığını gördüğü için espriyi anlamıştı, muhterem Dava Avukatı lafını tamamlamadan önce iç karartıcı detayların bir kez daha üstünden geçmesinin iyi olacağına karar verdi.

      “Neyse bu konuda bu kadar konuştuğumuz yeter beyler.” dedi Dava Avukatı Buzfuz. “İnsan acı çekerken gülemez zaten üstelik yapılan şaka eğer kalbimizi derinden etkiliyorsa iyi bir şaka değildir. Benim müvekkilimin hayalleri ve umutları mahvolmuş hâlde ve işini kaybettiğini söylesem abartıyor sayılmam. İlanı indirdi ama ortada yeni bir kiracı yok. Uygun bekâr beyefendiler sürekli geçip gidiyor ancak sorularınızı içeri sorun, dışarı sorun diyen yok. Ev artık karanlık ve kasvetten ibaret. Çocuk sesi bile susturuluyor, annesi ağlarken çocuğun oyunlarıyla kim ilgilenecek? ‘Misket’ ve ‘cilli’ oyunları da unutulmuştur. Çocuk artık bilyeler nasıl ses çıkartır hatırlamıyor, çelik çomağı en son ne zaman oynadı belli değil. Ama o Pickwick yok mu beyler, Goswell Caddesi denilen çölün ortasındaki bu güzelim ailevi vahayı yok eden, kuyuyu kurutan ve çimleri külle kaplayan, bugün karşınıza çıkmış olan, kalpsiz salça ve yatak ısıtıcılarının adamı Mr. Pickwick, utanmak nedir bilmeyen yüzsüzlüğüyle ve yarattığı felakete dönüp bir kez bile bakmayan biridir beyler. Tazminat beyler, evet ağır bir tazminat bu kişinin tek hak ettiği şeydir. Müvekkilimin içini ancak bu soğutur. Kendisi de aydınlık, yüce gönüllü, dürüst, vicdanlı, hâlden anlar ve akıllı jüri üyelerini bu tazminatı kabul etmeye davet ediyor.”

      Bu etkileyici söylevin ardından Dava Avukatı Buzfuz yerine oturdu ve Dava Avukatı Stareleigh uyandı.

      “Elizabeth Cluppins’i çağırın.” dedi Dava Avukatı Buzfuz, bir dakika sonra yenilenmiş enerjiyle doğrularak.

      En yakındaki memur, Elizabeth Tuppins diye seslendi; onun biraz ilerisindeki memur, Elizabeth Jupkins’i rica etti; bir üçüncü de nefes nefese King Caddesi’ne koşarak sesi kesilene kadar Elizabeth Muffins’i çağırdı.

      Bu arada Mrs. Cluppins, Mrs. Bardell, Mrs. Sanders, Mr. Dodson ve Mr. Fogg’un yardımıyla tanık kürsüsüne getirilmiş ve en üst basamağa kadar kazasız belasız çıktığına emin olunduktan sonra Mrs. Bardell; en alt basamakta bir elinde mendil, bir elinde ayakkabı kılıfları, bir elinde de acil bir durumda koklamak üzere koklama taşıyla birlikte beklemeye koyuldu. Manalı manalı yargıca bakmakta olan Mrs. Sanders, elinde kocaman bir şemsiye ve sanki gerekli görürse hemen açabileceğini belli etmek istercesine açma tuşuna yakın duran başparmağıyla onun yakınında bir yere yerleşti.

      “Mrs. Cluppins.” dedi Dava Avukatı Buzfuz. “Sakin olun lütfen hanımefendi.” Elbette Mrs. Cluppins sakin olun talimatını aldığı anda gittikçe artan bir hararetle ağlamaya ve daha sonra söylediği üzere hislerinin altında ezildiğinden etraftaki herkesin birazdan bayılıvericek olması endişesine kapılmasına neden oldu.

      “Hatırlıyor musunuz, Mrs. Cluppins…” dedi Dava Avukatı Buzfuz, birkaç önemsiz sorudan sonra. “Bir sabah Mr. Pickwick’in dairesinin tozunu alırken Mrs. Bardell’in evinin arka salonunda oturduğunuz o temmuz gününü?”

      “Evet Lordum, hatırlıyorum.” diye yanıtladı Mrs. Cluppins.

      “Mr. Pickwick’in oturma odası birinci kattaydı diye hatırlıyorum?”

      “Evet, öyleydi beyefendi.” diye yanıtladı Mrs. Cluppins.

      “Arka salonda ne yapıyordunuz, hanımefendi?” diye sordu ufak yargıç.

      “Lordum ve jüri üyelerine sesleniyorum.” dedi Mrs. Cluppins müthiş bir panikle. “Sizi kandırmayacağım.”

      “Kandırmasanız iyi olur.” dedi ufak yargıç.

      “Oradaydım.” diye lafa devam etti Mrs. Cluppins. “Mrs. Bardell’in bundan haberi yoktu. Elimde üç kilosu yarım peniye alınmış ufak bir sepet dolusu kırmızı fasulye vardı ki Mrs. Bardell’in kapısını yarım gördüm.”

      “Ne gördünüz ne gördünüz!” diye bağırdı ufak yargıç.

      “Yarı yarıya açık Lordum.” dedi Dava Avukatı Snubbin.

      “Yarım dedi ama.” dedi ufak yargıç külyutmaz bir ifadeyle.

      “Aynı şey, efendim.” dedi Dava Avukatı Snubbin. Ufak yargıç şüpheye düşmüş gibi görünüyordu ve bunu kayıtlarına alacağını söyledi. Mrs. Cluppins sözüne devam etti:

      “İçeri girdim, beyler ama amacım yalnızca iyi günler demekti ve mahcup biçimde üst kata çıkıp sonra da arkadaki odaya doğru gittim. Beyler, öndeki odada bazı sesler duydum ve…”

      “Siz de dinlediniz, sanıyorum ki Mrs. Cluppins, değil mi?” dedi Dava Avukatı Buzfuz.

      “Kusura bakmayın ama efendim.” diye yanıtladı Mrs. Cluppins ihtişamlı bir havayla. “Bu onların suçu. Çok yüksek sesle konuşup kulağımın içine giriverdiler.”

      “Peki, Mrs. Cluppins, anladık, siz dinlemiyordunuz ama sesleri yine de duydunuz. Bu seslerden biri Pickwick’e mi aitti peki?”

      “Evet efendim, öyleydi.” dedi Mrs. Cluppins. Mr. Pickwick hepinizin şahit olduğu o konuşma sırasında Mrs. Bardell’e meramını tane tane anlatmış ve arada pek çok soru sormuştu.

      Jüri kuşkulu görünüyordu ve o sırada yerine СКАЧАТЬ