Название: Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt
Автор: Сюэцинь Цао
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-34-0
isbn:
Yüzü birden ciddileşen Yucun hemen araya girdi.
“Öyle olmayabilir. Maalesef siz onun kaderini pek anlamıyorsunuz. Benim saygıdeğer akrabam Jia Zheng bile çocuğun hovarda olacağını düşünüyorsa yanılıyor. Eğer insan çok okuyarak her şeyin doğasını anlama ve gizemi kavrama yeteneği geliştirmezse, bu konuda bir yargıya varacak durumda olamaz.”
Zixing, Yucun’ın söylediklerinin önemini algılayıp daha fazla açıklama yapmasını istedi.
“Aşırı iyilik ve aşırı kötülükle doğanlar haricindeki bütün insanlar, genellikle birbirine benzerdirler.” dedi Yucun. “Fazlasıyla iyi olanlar çok talihli bir dönemde doğarlar; fazlasıyla kötü olanlarsa tehdit altındaki felaketler döneminde. İyilerin doğduğu talihli dönemde dünya düzen içindedir; kötülerin doğduğu talihsiz dönemdeyse dünya tehlike altındadır. Yao, Shun, Yu, Tang, Kral Wen, Kral Wu, Zhou Dükü, Shao Dükü, Konfüçyüs, Mensiyüs, Dong Zhongshu, Ha Yu, Zhou Dunyi, Cheng kardeşler, Zhang Zai ve Zhu Xi uğurlu dönemde ışığı görenlerdendiler. Öte yandan, Chi You, Gong Gong, Jie, Zhou, Qin Shi Huang, Wang Mang, Cao Cao, Huan Wen, An Lushan ve Qin Hui tehlikeli dönemde dünyaya gelmişlerdi.”
“İyiler dünyaya düzen getirdiler; kötülerse dünyayı karmakarışık ettiler. Saflık, akıl, maneviyat ve zekâ doğruluğun hayati özüdür, tüm gökyüzünü ve yeryüzünü kaplar; iyilikle donatılmış insan bunun doğal meyvesidir. Kötülük ve zalimlik, gökyüzüne ve yeryüzüne nüfuz eden şerrin özünü oluşturur, kötücül insanlar bunun etkisi altında kalırlar. Şu anda hüküm süren daimî mutluluk günleri ve iyi talih, tam bir huzur ve sükûnet dönemi yukarıdaki İmparator’dan aşağıdaki köylü ve kültürsüz sınıflara kadar uzanan saf, zeki, ilahi ve ince ruhun ürünüdür. İstisnasız herkes bunun etkisi altındadır. Her yere yayılan bu iyi özün bolluğu başka gidecek bir yer bulamayıp tatlı çiye ya da ılıman esintiye dönüşür ve yayılarak bütün dünyayı kaplar.”
“Ama berrak gökyüzünün ve parlak güneşin altında yayılacak yer bulamayan kötülük ve zalimlik sonunda derin çukurlara ve büyük yarıklara dolup katılaşır. Birden bir rüzgâr onu sürüklediğinde ya da bulutlar zorladığında harekete geçer, bağlarını kopartır, en ufak bir parçası bile hiç beklenmedik bir şekilde bir çıkış yolu bulur, kaçar. Bir yerlerde saf özle karşılaştıkları zaman, iyiler kötülere teslim olmayı reddederken, kötüler iyilere haset eder; ikisi hiçbir zaman birbirlerine uyum sağlayamazlar. Tıpkı dünyada karşılaşan rüzgâr, yağmur, şimşek ve gök gürültüsünün birbirini yok edemeyip ya da teslim olmayıp tükenene kadar savaşmaları gibi, bu özler de bir çıkış yolu bulmak için insanoğluna nüfuz ederler; sonra tamamen yayılıp erkekleri ve kadınları doldurarak bir varlığa dönüşürler. Bu insanlar bilge ya da mükemmel insana dönüşmeseler bile tamamen kötücül de olmazlar.”
“Onları bir milyon insanın içine yerleştirsen, zekâ, incelik ve algı bakımından diğer hepsinin üstünde; kötülük, ahlaksızlık ve acımasızlık bakımından diğer hepsinin altında olduklarını görürsün. Soylu ve zengin bir ailede doğan bu insanlar şehvet düşkünü olurken, fakir ama kültürlü bir ailede doğanlar yüce gönüllü âlimler ya da dikkat çeken kişiler olurlar. Muhtaç ve toplumun alt sınıfından bir ailede doğanlar bile yamen habercisi ya da zalimlerin kulu kölesi olmazlar. Ya ünlü bir aktör olurlar ya da kötü şöhretli bir kahpe. Tıpkı geçmişteki Xu You, Tao Qian, Yuan Ji, Ji Kang ve Liu Ling, Wang ve Xie aileleri, Gu Kaizhi, Chen Shu-bao, Tang İmparatoru Minghuang, Song İmparatoru Huizong, Liu Tingzhi, Wen Tingyun, Mi Fu, Shi Yannian, Liu Yong ve Qin Guan gibi. Daha yakın zamanlardan ise Ni Zan, Tang Yin ve Zhu Yunming örnek verilebilir. Ayrıca Li Guinian, Huang Fanchuo, Jing Xinmo, Zhuo Wenjun, Hongfo, Xue Tao, Cui Yingying ve Zhaoyun de var. İçinde bulundukları koşullar farklı olsa da bunların hepsi aynıdır.”
“Söylediklerinden anladığım kadarıyla, başarı bir insanı prens de yapar, hırsız da!” dedi Zixing.
“Aynen öyle; benim düşüncem bu!” diye cevap verdi Yucun. “İşten kovulduktan sonra son iki yılımı zevk için farklı vilayetlerde geçirdiğimi ve iki sıra dışı gence rastladığımı sana söylemedim. İşte bu nedenle sözünü ettiğin Baoyu’nün de bu sınıftan olduğuna emin oldum. Başka bir örnek için Jinling’in dışına çıkmak gerekmez. Jinling Devlet Okulunun Müdürü Bay Zhen’i bilirsin sanırım?”
“Onu kim bilmez?” dedi Zixing. “Zhen ailesinin Jia ailesiyle eskiden beri ilişkisi var, birbirleriyle dostlar. Pek çok kez onlarla iş yaptım.”
“Geçen yıl ben Jinling’deyken, birileri Zhen ailesine beni özel öğretmen olarak tavsiye etti.” dedi Yucun, gülümseyerek. “Eve girince durumu kendi gözlerimle gördüm. Evin bu derece ihtişamlı ve lüks olacağı kimin aklına gelirdi? Edepli olmanın yanı sıra varlıklı bir aileydiler, böyle bir işe rastlamak çok kolay bir şey değildir. Öğrencim daha çok küçük bir oğlan olsa da ona öğretmenlik yapmak bir Vilayet İmtihanı adayını çalıştırmaktan çok daha zordu. Ayrıntılara girecek olursam çok gülersin. ‘Eğer bu kelimeleri hatırlamam ve anlamlarını kavramam gerekiyorsa iki kızın çalışırken bana eşlik etmesi şart. Yoksa kafam karmakarışık oluyor.’ derdi. Zaman zaman genç hizmetkârlarına, ‘kız’ kelimesinin ne kadar saygın ve saf olduğunu, güzel bir hayvandan, mutlu bir kuştan, nadir bir çiçekten ve sıra dışı bir bitkiden çok daha değerli olduğunu söylerdi. ‘Pis ağızlarınız ve leş dillerinizle söyleyip de onu kirletmeyin sakın. Bu kelime çok önemlidir. Dile getireceğiniz zaman temiz bir su ya da kokulu bir çayla ağzınızı çalkalayın. Bunu yapmazsanız dişleriniz sökülecek, gözleriniz oyulacak.’ derdi. Ürkütücü bir mizacı vardı, inanılmaz inatçı ve yaygaracı olabiliyordu. Dersler biter bitmez kızların yanına gidince, bambaşka birine dönüşüyordu, uysal, cana yakın, duyarlı ve nazik. Bu yüzden birçok kez babası onu cezalandırıp öldüresiye dövmüştü ama hiçbir değişiklik olmadı. Dayak yediğinde acısı dayanılmaz olunca, ‘Kızlar! Kızlar!’ diye bağırırdı. İç odalardan onu duyan kızlar onunla dalga geçerlerdi. ‘Neden dayak yiyince bizi çağırıyorsun? Araya girip senin için yalvarmamızı mı bekliyorsun? Hiç mi utanman yok!’ Onlara çok mantıklı bir cevap verirdi. ‘İlk kez acıyla bağırdığımda bunun ızdırabımı hafifleteceğini bilmiyordum. Bu niyetle bağırdıktan sonra acının gerçekten de azaldığını hissettim, bir sihir gibi işe yaradığını keşfedince acımın en berbat olduğu anda kızlar diye sesleniyorum.’ Buna ne diyorsun? Hiç bu kadar saçma bir şey duydun СКАЧАТЬ