İşitilmedik Hikâyeler. Эдгар Аллан По
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İşitilmedik Hikâyeler - Эдгар Аллан По страница 8

Название: İşitilmedik Hikâyeler

Автор: Эдгар Аллан По

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-44-0

isbn:

СКАЧАТЬ bir şey anlamak istiyorum. Efendin hasta diyorsun. Neden muzdarip olduğunu sana söylemedi mi?”

      “Oh mösyö! Bunun için zihin yormanın hiç faydası yok. Mösyö Will hiçbir rahatsızlığı olmadığını söylüyor lakin o hâlde niçin düşünceli, gözü yere dikilmiş, omuzları kamburlaşmış, rengi kaz tüyü gibi bembeyaz, uçuk, serseri serseri dolaşıyor? Niçin daima rakamlar döküyor?”

      “Ne yapıyor, Jüpiter?”

      “Bir taş tahta üzerine rakamlar döküyor, hiç görmediğim garip garip işaretler yapıyor. Ne olursa olsun ben korkmaya başladım. Yalnız gözlerim ona bakmalı; başka hiçbir yere bakmamalı. Geçen gün güneş doğmadan elimden kaçtı. Allah’ın bütün bir günü görünmedi. Eve döndüğü zaman onu adam akıllı dövmek için bir sopa hazırladım. Lakin ben o kadar budalayım ki geldiği zaman dövmeye cesaret edemedim. O kadar meyus bir hâli var ki…”

      “Ah, sahih mi? Öyle ise işin sonunda zavallı adama karşı müsamahalı davranmakla daha iyi ettin. Onu kırbaçlamamalı Jüpiter! İhtimal ki tahammül edecek hâlde değildir. Lakin bu hastalığa, daha doğrusu hâlindeki bu değişime sebep olan şey hakkında bir fikrin var mı? Sizi gördüğüm günden sonra başına bir felaket mi geldi?”

      “Hayır mösyö, o zamandan beri başına sıkılacak hiçbir şey gelmedi. Lakin o günden evvel geldi. Hatta korkarım ki sizin bulunduğunuz gün sıkılmış olmasın.”

      “Nasıl? Ne demek istiyorsun?”

      “Eh mösyö! Ben hunfesadan bahsetmek istiyorum, işte o kadar…”

      “Neden?”

      “Hunfesadan! Eminim ki bu altın hunfesa Mösyö Will’i kafasının bir yerinden soktu.”

      “Böyle bir zanda bulunmak için ne gibi delilin var Jüpiter?”

      “Böceğin sokacak kıskaçları var ya mösyö! Sonra ağzı da var. Ben hiç böyle sihirli hunfesa görmedim. Kendine yaklaşanları tutuyor, ısırıyor, önce Mösyö Will onu tuttu. Lakin pek çabuk bıraktı. Sizi temin ederim ki şüphesiz işte o zaman böcek onu ısırdı. Bu böceğin şekli, ağzı benim hiç de hoşuma gitmiyordu, muhakkak onun için parmaklarımla tutmak istemedim. Lakin bir kâğıt parçası aldım. Onunla avuçladım. Onu kâğıtla sardım. Ağızda küçük bir kâğıt parçasıyla… İşte ben böyle yaptım.”

      “Demek ki sen efendinin hakikaten hunfesa tarafından ısırıldığını ve bu ısırmanın onu hasta ettiğini zannediyorsun, öyle mi?”

      “Ben hiçbir şey zannetmiyorum. Biliyorum. Altın hunfesa tarafından ısırılmasından dolayı değilse niçin daima altını sayıklıyor? Ben evvelce de bu altın hunfesalardan bahsolunduğunu işittim.”

      “Lakin onu sayıkladığını nasıl biliyorsun?”

      “Nasıl mı biliyorum? Çünkü uykuda bile onu söylüyor, işte bunun için biliyorum.”

      “Jüpiter hakikatte belki haklısın lakin senin bugünkü ziyaretinin sebebini anlayabilir miyim?”

      “Ne demek istiyorsunuz mösyö?”

      “Mösyö Legrand’dan bana bir haber mi getiriyorsun?”

      “Hayır mösyö! Size şu mektubu getiriyorum.”

      Jüpiter bana bir kâğıt uzattı. Kâğıtta şu satırları okudum:

      Azizim,

      Sizi bu kadar uzun bir zamandan beri niçin göremedim? Ümit ederim ki benim ufak bir huşunetime darılacak kadar çocuk değilsiniz. Lakin hayır, bu hiç de ihtimal dâhilinde değil.

      Sizi gördüğümden beri büyük bir endişem var. Size söyleyecek sözüm olduğu hâlde nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Hatta bilmiyorum ki söyleyecek miyim?

      Birkaç günden beri tamamıyla sıhhatte değilim, zavallı ihtiyar Jüpiter bütün hüsnüniyetleri ve dikkatleriyle beraber, tahammül edilmez derecede canımı sıkıyor. Geçen gün elinden kaçarak bütün bir gün karada, tepeler arasında dolaştığımdan dolayı beni dövmek için kocaman bir sopa hazırlamış, zannediyorum ki simamın bozukluğu beni sopadan kurtaran yegâne amil olmuştur.

      Sizi gördüğüm günden beri koleksiyonuma hiçbir şey ilave edemedim. Eğer fazla mahzur yoksa Jüpiter’le beraber geliniz. Geliniz, geliniz. Gayet mühim bir mesele için bu akşam sizi görmek istiyorum. Sizi temin ederim ki iş son derece mühimdir.

      Sadık dostunuz

      William Legrand

      Bu mektubun tarzında bir şey vardı ki bana büyük bir endişe verdi, üslubu Legrand’ın mutat üslubundan büsbütün başka idi. Acaba yine hayalinde ne münasebetsizlikler var? Acaba hangi kurt o kadar çabuk tahriş edilen beynini yiyip duruyor? O kadar ehemmiyetli olan hangi iş onun elinden gelebilir? Jüpiter’in verdiği malumat hiç iyi bir şeyi tahmin ettirmiyor. Ben dostumun düçar olduğu ızdırabın, sonunda onun büsbütün aklını zıvanasından çıkaracağı korkusuyla titriyordum. Bir dakika tereddüt etmeden zenciye refakat etmek için hazırlandım.

      Rıhtıma vardığım zaman bir orak ve üç çapa gördüm. Bunların üçü de yepyeni idi. Bineceğimiz kayığın içine konulmuştu.

      Sordum:

      “Jüpiter bütün bunlar nedir?”

      “Bunlar bir orak ve çapalardır mösyö.”

      “Ben de görüyorum lakin bunların burada ne işi var?”

      “Bu orakla bu çapaları Mösyö Will şehirden satın almamı emretti. Ben de onları çok pahalı olarak satın aldım. Bu bize dünyanın parasına mal oldu.”

      “Fakat dünyadaki bütün esrar namına senin Mösyö Will bu orakla bu çapaları ne yapacak?”

      “Siz bana bilmediğim şeyleri soruyorsunuz. Kani değilsem beni şeytanlar götürsün. Bütün bunlar hunfesadan çıkıyor.”

      Jüpiter’den hiçbir izahat alamayacağımı görerek kayığa atladım ve yelkeni açtım. Çünkü zencinin bütün düşüncesini hunfesa cezbetmişti. Güzel ve kuvvetli bir meltem bizi pek çabuk Moultrie siperinin kuzeyinde bulunan küçük köye sevk etti. Takriben iki mil mesafe yürüdükten sonra kulübeye vardık. Saat öğleden sonra üç vardı. Legrand büyük bir sabırsızlıkla bizi bekliyordu. Asabi bir tehalükle17 elimi sıktı. Bu bana endişe verdi ve uyanmaya başlayan şüphelerimi kuvvetlendirdi. Legrand’ın benzi bir hayalet siması gibi bembeyazdı. Gözleri tabii pek ziyade çukura gitmiş gayritabii bir surette parlıyordu. Sıhhatine dair birkaç sualden sonra söyleyecek başka söz bulamayarak Mülazım G…’nin hunfesayı kendisine iade edip etmediğini sordum. Pek ziyade kızararak cevap verdi:

      “Oh! Evet, ertesi sabah böceği ondan aldım. Ne pahasına olursa olsun ben artık bu hunfesadan ayrılmam. İyice biliyor musunuz ki Jüpiter bu böcek hakkında tamamen haklıdır.”

      Kalbimde müteessirce СКАЧАТЬ



<p>17</p>

Tehalük: Can atma, çok isteme.