Savaş ve Barış I. Cilt. Лев Толстой
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой страница 36

Название: Savaş ve Barış I. Cilt

Автор: Лев Толстой

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-50-1

isbn:

СКАЧАТЬ dedi. “Bildiğin gibi sizler, Mamontoflar, üç kız kardeşsiniz. Bir de benim karım var. Kont’un doğrudan doğruya mirasçıları, işte bunlar. Yani bizleriz!..”

      Prenses’in susuşunu, söylenenleri onaylamadığına yorarak sessiz kaldı bir an; sonra da yeğeninin şüphelerini gidermek amacıyla şöyle devam etti:

      “Bütün bunları düşünmek sana şu anda çok… Nasıl desem… Çok yersiz, çok saçma… En azından çok ağır gelebilir, bilmez değilim elbette! Pekâlâ biliyorum… Benim için de kolay değil, inan ki! Ama ben artık altmış yaşındayım ve bu bakımdan da her şeye hazırlıklı olmalıyım…”

      Burada yine sustu Prens Vasili. Sonra içini çekerek konuştu:

      “Piyer’i çağırmaları için adam yolladım biraz önce. Kont, parmağıyla resmini gösterip onu yanına çağırtmamızı istemişti. Bunu biliyor muydun? Bilmiyordun, öyle değil mi?”

      Prens Vasili, soran gözlerle ısrarlı bir şekilde bakıyordu Prenses’e ama onun bu sözleri mi kavramadığını, yoksa bir şey düşünmeksizin mi öyle donuk bakışlarla bakakaldığını bir türlü kestiremiyordu. Prenses konuştu nihayet:

      “Ben Tanrı’ya bir tek şey için dua ediyorum, mon cousin…” dedi.

      “O da şu: Onun taksiratını bağışlasın ve o temiz ruhunu sakin sakin uğurlasın bu ölümlü dünyadan…”

      Biraz önce öfkeyle itmiş olduğu masayı yeniden kendisine doğru çekerken bir eliyle de dazlak kafasını kaşıdı Prens Vasili ve sabırsızlıkla “Haklısın, evet…” dedi. “O konuda haklısın. Ama bir de gayet iyi biliyorsun ki geçen kış Kont bir vasiyetname hazırladı. Ve bu vasiyetname ile dolaysız mirasçı olanları -yani bizleri- hiç hesaba katmaksızın bütün malını mülkünü Piyer’e bıraktı!”

      Umduğu etkiyi uyandırıp uyandırmadığını anlamak için Katerina Semyonovna’nın yüzüne dikkatle baktı Prens Vasili. Ama Prenses son derece sakindi.

      “Onun hazırladığı vasiyetnamelerin haddi hesabı yoktur!” dedi yine aynı tavırla. “Ayrıca, mirasını Piyer’e bırakması imkânsız! Piyer, onun meşru oğlu değil ki…”

      Prens Vasili birdenbire o kadar heyecanlandı ki küçük masayı neredeyse bedenine yapıştıracaktı. Hiç yapmadığı bir şekilde hızlı hızlı konuşmaya başladı:

      “İyi güzel söylüyorsun ama ma chère201 ya Kont, İmparator’a bir mektup yazıp Piyer’in kendi yasal oğlu sayılmasını rica ettiyse? O zaman ne olur, düşünebiliyor musun? Sana söyleyim ne olacağını: Kont’un bu ricası, devlete ve İmparator’a yaptığı büyük hizmetler göz önünde tutularak kabul edilir…”

      Karşısındaki kimseden çok daha fazla şey bildiğini sanan kişiler gibi gülümsemişti Prenses. Prens Vasili, onun elini tutarak devam etti:

      “Dahası var! Bu mektup yazılmış ama gönderilmemiştir. İmparator da bundan haberdardır. Şimdi, bütün iş şurada: Söz konusu mektup hâlâ yerinde duruyor mu durmuyor mu? Kısacası o mektup ortadan kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Eğer kaldırılmadı ise bütün her şey biter bitmez…”

      Prens Vasili, burada, “Kont ölür ölmez.” demek istediğini belirtmek için iç geçirdikten sonra sürdürdü konuşmasını:

      “Bütün her şey biter bitmez evet, Kont’un evrakı açılacak; bu evrakın arasında bulunan vasiyetname ile mektup İmparator’a verilecek ve onun, Piyer’le ilgili ricası da kabul edilecektir. Ve böylece Piyer, Kont’un yasal oğlu sıfatıyla, tüm servetin tek sahibi olacaktır.”

      Sanki her şey olabilirmiş de böyle bir şey asla olmazmış gibi alaycı bir tavırla gülümseyerek sordu Prenses:

      “Bizim payımız ne olacak peki?”

      “Mais, ma pauvre Catichc, c’est clair comme le jour.202 O durumda Piyer, Kont’un tek yasal mirasçısı oluyor; siz de hava alıyorsunuz.”

      Durup bir an soluk aldıktan sonra devam etti:

      “Dinle, bak. O vasiyetname ile mektup yazıldı mı yazılmadı mı? Yazıldı ise ortadan kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? İşte bunu öğrenmen gerekiyor, güzelim. Bu kâğıtlar herhangi bir nedenle herhangi bir yerde unutulup kalmış da olabilir. Geleceğimiz için bu hususu da öğrenmelisin. Zira…”

      Şeytanca bir tavırla ve gözlerinde yine aynı ifadeyle Prens Vasili’nin sözünü kesti Prenses:

      “Bir bu eksikti! Öyle ya, ben kadınım! Yani siz erkeklere göre, anadan doğma bir aptalım. Ama evlilik dışı bir çocuğun mirasa konamayacağını bilecek kadar da dünyadan haberdarım…”

      Prens’e söylediği şeyin ne denli saçma olduğunu ispatlamak için de Piyer’in ne olduğunu Fransızca olarak söyledi:

      “Un bâtard…”203

      “Nasıl olur da sen bunu anlayamazsın Katiş? Nasıl olur da şu pırıl pırıl zekânla bunu bir türlü kavrayamazsın? Oysa o kadar basit ki söylediğim. Eğer Kont, İmparator’a oğlu Piyer’in yasal mirasçısı sayılmasını rica etmek için bir mektup yazmışsa ve bu rica, İmparator tarafından kabul edilirse -ki kaçınılmaz olarak kabul edilecektir- Piyer artık Piyer olmaktan çıkıp Kont Bezuhof olacak; dolayısıyla da bütün mirasa konacaktır. Yani o vasiyetname ile o mektup ortadan kaldırılmadı ise sana, bir büyüğüne iyilik etmiş olmanın zevki et tout ce qui s’en suit’nin204 avuntusundan başka bir şey kalmayacak. İşte böyle, yavrum!”

      “Ben o vasiyetnamenin yazıldığını biliyorum. Ama yine biliyorum ki o vasiyetnamenin hiçbir geçerliliği yok! Siz de beni tam bir budala sanıyorsunuz korkarım, mon cousin!”

      Kadınların karşılarındakilere zekice bir hakarette bulunduklarını sandıkları zaman büründükleri yüz ifadesiyle söylemişti bunu Prenses. Prens Vasili ise işin bu yanının üzerinde durmadı bile ve sabırsızlıkla:

      “Prenses Katerina Semyonovna, güzelim, güzel yavrucuğum…” dedi. “Ben buraya seninle tartışmaya değil; seni iyi yürekli, dürüst ve gerçekten bağlılık duyduğum bir akraba olarak kabul ettiğim için her ikimizi de ilgilendiren birtakım önemli çıkarları konuşmaya geldim ve kim bilir kaçıncı defadır söylüyorum sana: Eğer Kont’un evrakı arasında o vasiyetname ile İmparator’a yazdığı o mektup varsa ne sen ne de kız kardeşlerin, bu mirasta en ufak bir hak dahi iddia edemezsiniz! Bana inanmayabilirsin ama kendi aile avukatınıza inanırsın sanırım. Az önce Dmitri Onufriç’le uzun boylu konuştum, o da aynı şeyi söyledi…”

      Prenses’in düşünceleri değişivermişti birden, her hâlinden belliydi bu. Gerçi bakışları değişmemişti ama ince dudakları solmuş ve konuşmaya başladığı vakit de sesi öyle bir çınlamıştı ki kendisi bile şaşırmış ve ürkmüştü.

      “İşte şimdi her şey tastamam oldu!” dedi. “Zaten hiçbir şey istememiştim ben, şimdi de istemiyorum!”

СКАЧАТЬ



<p>201</p>

Güzelim.

<p>202</p>

“Ama benim zavallı Katişçiğim, gün gibi açık bir şey bu.”

<p>203</p>

“Bir piç…”

<p>204</p>

“Ve bunun sonucunda meydana gelen her şeyin…”