Üç Silahşörler. Александр Дюма
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Üç Silahşörler - Александр Дюма страница 27

Название: Üç Silahşörler

Автор: Александр Дюма

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-893-9

isbn:

СКАЧАТЬ kendisi…” dedi Madam Bonacieux hafiften utanarak, “Bunun sebebini biliyor mu?”

      “Bunu politik bir sebebe bağlıyor.”

      “Ben de ilk başta onun gibi düşündüm. O zaman sevgili Mösyö Bonacieux benden bir an için şüphe etmedi demek!”

      “Tam tersine madam, sizin ahlakınızla en önemlisi de sevginizle övünüyor.”

      Pembe dudaklarından belli belirsiz bir gülümseme geçti.

      “Peki.” dedi Dartanyan. “Kaçmayı nasıl başardınız?”

      “Beni yalnız bıraktıkları bir an fırsatı değerlendirdim. Çünkü kaçırılma sebebimin ne olduğunu sabahtan beri biliyordum. Çarşaflardan faydalanarak pencereden aşağı indim. Daha sonra eşimin evde olacağını düşündüğümden aceleyle geldim.”

      “Onun korumasına sığınmak için mi?”

      “Ah, hayır! Zavallı adam. Kendisinin beni savunamayacağını biliyorum. Ama başka türlü yardımı dokunabilir diye onu bilgilendirmek istedim.”

      “Hangi konuda?”

      “O benim sırrım, bu yüzden size söylememem gerekiyor.”

      “Ayrıca…” dedi Dartanyan, “Bunu söylediğim için bağışlayın hanımefendi ama koruyucunuz olsam da tedbirli davranmamız gerekiyor. Buranın sırları konuşmak için uygun bir yer olmadığını düşünüyorum. Kaçmasına sebep olduğum adamlar daha güçlü bir şekilde geri dönebilirler. Bizi burada bulurlarsa mahvolduk demektir. Üç arkadaşıma haber yolladım ama evdeler mi bilmek mümkün değil.”

      “Evet! Evet, haklısınız!” dedi ürkmüş kadın. “Kaçalım ve kendimizi kurtaralım.”

      Bu sözler üzerine Dartanyan’ın koluna girerek onu çekmeye çalıştı.

      “Peki ama nereye kaçacağız?”

      “İlk olarak şu evden kurtulalım, gerisini düşünürüz.”

      Kapıyı kapatma zahmetine girmeyen genç adam ve genç kadın St. Sulpice’e kadar durmadan ilerledi.

      “Peki, şimdi ne yapacağız ve sizi nereye götürmemi istersiniz?” diye sordu Dartanyan.

      “Size nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum.” dedi Madam Bonacieux. “Niyetim Mösyö Laporte’u kocam vasıtasıyla bilgilendirmekti. Böylece son üç günde Louvre’da ne olup bittiğini, oraya gitmemin bir tehlike yaratıp yaratmayacağını anlayabilecektim.”

      “Ama ben…” dedi Dartanyan, “Mösyö Laporte’u bilgilendirebilirim.”

      “Buna şüphe yok ama ufak bir sorun var. Mösyö Laporte Louvre’da tanınır ve geçiş hakkı vardır. Ama siz orda tanınmıyorsunuz ve kapı size kapanır.”

      “Ama…” dedi Dartanyan, “Louvre’un girişinde size sadık bir görevli vardır ve söyleyeceğiniz parola sayesinde…”

      Madam Bonacieux, genç adama samimiyetle baktı.

      “Eğer size şifreyi söylersem…” dedi. “Kullanır kullanmaz unutacak mısınız?”

      “Şerefim üzerine yemin ederim ki…” dedi Dartanyan. Bunları söylerken öylesine samimiydi ki ona inanmamak elde değildi.

      “O zaman size inanıyorum. Cesur bir delikanlıya benziyorsunuz. Ayrıca geleceğiniz sadakatinize bağlı olabilir.”

      “Kral’a hizmet etmek ve Kraliçe’yi hoş tutmak için elimden geleni yapacağım. Beni arkadaşınız sayın.”

      “Peki bu arada ben nereye gideceğim?”

      “Mösyö Laporte’un sizi evinden alabileceği biri var mı?”

      “Hayır kimseye güvenmiyorum.”

      “Durun!” dedi Dartanyan. “Athos’un evine yakınız. İşte burası.”

      “Athos da kim?”

      “Bir arkadaşım.”

      “Ya evdeyse ve beni görürse?”

      “Evde değil, sizi yerleştirdikten sonra da anahtarı yanıma alırım.”

      “Peki ya dönerse?”

      “Ah, dönmez! Dönse bile yanımda getirdiğim hanımın evinde olduğunu bilecek.”

      “Ama bu beni tehlikeye atar, biliyorsunuz.”

      “Yani? Sizi kimse tanımıyor ki. Zaten çok seçeneğimiz yok.”

      “O zaman hadi gidelim arkadaşınızın evine. Nerede yaşıyor?”

      “Ferou Caddesi’nde. Yakında.”

      “Gidelim.”

      Böylece yola koyuldular. Dartanyan’ın da tahmin ettiği gibi Athos evde değildi. Aileden biri olması sebebiyle kendisine emanet edilen anahtarı aldı ve merdivenlerden yukarı çıktı. Madam Bonacieux, daha önce tarif ettiğimiz eve girdi.

      “Evinizdesiniz.” dedi. “Burada kalın ve kapıyı arkadan kilitleyin. Bu şekilde üç kez çalınmadan da kapıyı açmayın.” Kapıyı iki kez art arda sert bir şekilde, ara verdikten sonra bir kez de hafifçe çaldı.

      “Pekâlâ,” dedi Madam Bonacieux, “Şimdi talimat verme sırası bende.”

      “Sizi dinliyorum.”

      “Louvre’un llıechelle girişindeki kapıya gidin ve Germain’i sorun.”

      “Peki sonra?”

      “Size ne istediğinizi sorduğunda şu iki kelimeyi söyleyin: ‘Tours’ ve ‘Brüksel’. Emrinize hazır olacaktır.”

      “Peki ona ne emir vereceğim?”

      “Gidip Mösyö Laporte’u getirmesini. Kraliçe’nin odacısını yani.”

      “Peki Mösyö Laporte geldiğinde?”

      “Onu bana yollayacaksınız.”

      “Peki ama nereye ve sizi bir daha nasıl göreceğim?”

      “Beni tekrar görmek mi istiyorsunuz?”

      “Kesinlikle.”

      “Bırakın onu ben düşüneyim. İçiniz rahat olsun.”

      “Sözünüze güveniyorum.”

      “Güvenebilirsiniz.”

      Dartanyan en sevgi dolu bakışlarını çekici kadına atarak selam verdi. Merdivenlerden inerken kapının kapandığını ve iki kez kilitlendiğini işitti. Saraya vardığında saat ondu. Tarif ettiğimiz bütün olaylar СКАЧАТЬ