Gora. Rabindranath Tagore
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gora - Rabindranath Tagore страница 26

Название: Gora

Автор: Rabindranath Tagore

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-650-8

isbn:

СКАЧАТЬ Binoy’un omzuna hafifçe vurdu ve Binoy karşılık vermeden ağır adımlarla oradan uzaklaştı.

      18

      Binoy evine dönerken, yol boyunca Anandamoyi’nin söylediklerini düşündü. Onun öğütlerini her zaman önemsemişti. Bütün gece ağır bir yükün altında ezildiğini hissetti.

      Ertesi sabah uyandığında, en azından Gora’ya dostluğunun bedelini ödediğini düşündü ve bu düşünceyle üzerindeki yükün kalktığını hissetti. Bir ömür boyu sürecek evlilik bağıyla Sasi’ye bağlanmayı kabul ederse, bunun ona evlilik dışı yaşamında özgürce davranma hakkını vereceğine inanıyordu. Bu evliliğin, Brahmo bir ailenin kızıyla evlenerek kendi dininden kopacağını sanan Gora’nın asılsız kuşkularını gidereceğinden emindi. O günden sonra sık sık Pareş Babu’nun ziyaretine gitmeye başladı, sevdiği insanların yanında kendini evindeymiş gibi hissediyordu. Gora’nın kendisi hakkındaki düşünceleri için endişelenmeyi bırakıp rahatladıktan sonra, Pareş Babu’nun ailesinden biriymiş gibi ağırlanmaya başladı.

      Suçarita’nın ondan hoşlandığını sanan Lolita, başlangıçta ona düşmanca davranıyordu. Ama ablasının Binoy’a özel bir ilgi duymadığını anladıktan sonra tutumunu değiştirdi ve Binoy Babu’nun çok iyi bir insan olduğunu kabul etti.

      Haran bile ona karşı değildi; tam tersine, Gora ile arasındaki farkı vurgulamak için her fırsatta Binoy’un çok zeki ve ince bir insan olduğunu belirtiyordu. Binoy, Suçarita’dan aldığı uyarıdan sonra Haran ile tartışmaya girmekten kaçındığı için çay sofrasında huzuru bozacak bir olay çıkmıyordu.

      Haran orada olmadığı zaman, Suçarita, Binoy’dan toplumsal konular hakkındaki görüşlerinden söz etmesini istiyordu. Gora ve Binoy gibi iki aydın insanın, ülkenin çağdışı kalmış, boş inançlarını nasıl savunduğunu anlayamıyordu. Onları tanımasaydı, ikisini de küçümser ve bu konu üzerinde kafa yormaya gerek duymazdı. Ama Gora’yı ilk gördüğü andan beri onu ne küçümseyebiliyor, ne de aklından çıkarabiliyordu. Onun için, bulduğu her fırsatta konuyu Gora’nın yaşam tarzına ve toplumsal görüşlerine getiriyor, soruları ve tepkileriyle konuyu derinleştirmeye çalışıyordu. Pareş Babu, kızın gördüğü liberal eğitim nedeniyle bütün kültlerin görüşlerini öğrenmek istediğini sandığı için onun kendi yolundan çıkmak üzere olduğundan korkmuyor ve bu tartışmalara son vermeye gerek görmüyordu.

      Bir gün Suçarita sordu: “Söyleyin, Gourmohan Babu kast sistemine gerçekten inanıyor mu, yoksa bütün bunları yalnızca ülkesini ne kadar çok sevdiğini herkese göstermek istediği için mi yapıyor?”

      “Her merdivenin basamakları vardır, değil mi?” diye karşılık verdi Binoy. “Bunların bazıları diğerlerine göre daha yukarıdadır.”

      “Bu konuda sizinle aynı görüşteyim çünkü ben de o basamakları çıkıyorum. Eğer yerde olsaydım böyle bir şeye gerek duymazdım.”

      “Doğru.” dedi Binoy. “Toplumumuzu simgeleyen ve bizi en tepeye, asıl hedefimize götüren merdivenin görevi, aşağıda bir yığılmaya engel olmaktır. Bizim hedefimiz belli bir toplum ya da bütün dünya olsaydı, aramızdaki farklılıkların bir önemi kalmazdı, Avrupalıların daha fazla toprak sahibi olmak için verdikleri hiç bitmeyen savaşa biz de katılırdık.”

      “Korkarım söylediklerinizi pek iyi anlayamadım.” dedi Suçarita.

      “Benim öğrenmek istediğim şey şu.

      Siz toplumumuz tarafından geliştirilen kast sisteminin başarılı olduğuna inanıyor musunuz?”

      “Bu dünyada başarının gerçek yüzünü görmek kolay değildir.” diye yanıt verdi Binoy. “Hindistan, kast sistemini sosyal bir soruna çözüm getirmek için geliştirdi ve bu sistem bütün dünyanın gözünün önünde hâlâ ayakta duruyor. Avrupa bugüne kadar bundan daha tatminkâr bir çözüm yolu bulamadı. Kıtanın insanları yaşamlarını sürdürmek için büyük bir savaş veriyorlar. İnsanlık hâlâ Hindistan tarafından önerilen çözümün başarıya ulaşmasını bekliyor.”

      “Lütfen bana kızmayın.” dedi Suçarita utangaçça. “Söyleyin, siz Gourmohan Babu’nun söylediklerini mi yineliyorsunuz, yoksa bütün bunlara gerçekten inanıyor musunuz?”

      “Doğrusunu söylemek gerekirse…” dedi Binoy gülümseyerek. “Ben Gora kadar inançlı değilim. Toplumdaki yozlaşmayı ve kast sisteminin kötüye kullanıldığını gördükçe kuşkuya düşüyorum ama Gora, bu kuşkunun ayrıntılara gereğinden fazla önem verdiğim ve beni aşan büyük olayları göremediğim için doğduğunu söylüyor. Kırık dallarla dökülen yaprakları, ağacın yapısı hakkında fikir veren en kusursuz örnekler olarak kabul edersek, bu bizim konuları derinlemesine ele alamadığımızı gösterir. Gora kuruyan dallarla vakit kaybetmememizi, ağacın tamamına bakıp varoluş amacını anlamamızı istiyor.”

      “Kuru dalları bir tarafa bırakalım.” dedi Suçarita. “Meyveleri de göz önünde bulundurmamız gerekir. Kast sistemi bugüne kadar ülkemiz için nasıl bir meyve verdi?”

      “Sizin meyve dediğiniz, yalnızca kastın değil, ülke koşullarının ürünüdür. Onu sallanan dişinizle ısırırsanız canınızı acıtır, bunun için bütün dişlerinizi suçlayamazınız çünkü canınızı yakan yalnızca sallanan diştir. Biz çeşitli nedenlerden dolayı hastalandık ve zayıf düştük. Şu ana kadar Hindistan ile ilgili fikirleri çarpıtmaktan başka bir şey yapmadık ve buna bağlı olarak amacımıza ulaşamadık. Bu yüzden Gora bize her zaman şunları öğütler: Sağlıklı olun, güçlü olun!”

      “Pekâlâ! Demek ki siz, Brahman rahiplerin kutsal insanlar olduklarına inanıyorsunuz.” diye ısrarla sözünü sürdürdü Suçarita. “Bir Brahman rahibinin ayağının tozunun insanı arındırdığına gerçekten inanıyor musunuz?”

      “Yaradılışımızın bedelini saygı ile ödemek size çok mu ağır geliyor? Gerçek Brahman rahipler yetiştirebilseydik, bu toplumumuz için iyi olmaz mıydı? Bizim kutsal insanlara, üstün insanlara gereksinimimiz var, bütün kalbimiz ve ruhumuzla istersek onları yaratabiliriz. Ama bilinçsizce davranırsak, dünyayı her kötülüğü yapabilecek güçte şeytanlarla doldururuz ve onların gözüne girmek için ayaklarının tozunu başımıza sürmek zorunda kalırız.”

      “Yeryüzünde sizin üstün insanlarınızdan hiç var mı?” diye sordu Suçarita.

      “Onlar buradalar, tıpkı bir tohumun içinde gizlenen bir ağaç gibi, Hindistan’ın varlığının ve hedefinin içinde gizliler. Diğer ülkeler Wellington gibi generaller, Newton gibi bilim adamları ve Rothschild gibi milyonerler istiyor. Ama bizim ülkemizin, korkunun ne olduğunu bilmeyen, açgözlülükten nefret eden, bütün acıları dindirebilen, kaybetmekten korkmayan, Yüce Yaradan ile bir olan Brahman rahiplere gereksinimi var. Hindistan güçlü, soğukkanlı ve hoş görülü din adamları istiyor, ancak onlara sahip olduktan sonra bağımsızlığa kavuşabilir! Biz kralların önünde başımızı eğmeyiz, boynumuzu zorbaların boyunduruğuna koşmayız. Bizim başımızı eğen kendi korkumuzdur; biz kendi hırsımızın ağına takılmış ve kendi akılsızlığımızın kölesi olmuşuz. Onun için gerçek Brahman rahiplerinin katı disiplinleriyle bizi bu korkudan, hırstan ve akılsızlıktan kurtarmalarını bekliyoruz; СКАЧАТЬ