Название: İki Şehrin Hikâyesi
Автор: Чарльз Диккенс
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-999-8
isbn:
Genç bayanla babası dışarı çıktıklarında salondan ayrılan Bay Lorry, tekrar göründü ve azalan bir ilgiyle beklemekte olan Jerry’yi yanına çağırdı. Jerry rahatça yanına ulaşabildi.
“Jerry, yiyecek bir şeyler almak istiyorsan çıkabilirsin. Fakat yakınlarda ol. Jüri içeri geldiğinde burada olmalısın. Kararı bankaya götürmeni istiyorum; o yüzden bir dakika bile gecikme. Sen tanıdığım en hızlı habercisin ve benden çok daha önce Temple Bar’da olabilirsin.”
Jerry’nin kırıştırabilecek kadar geniş bir alnı yoktu, yine de söylenenleri anladığını göstermek için biraz olsun alnını kırıştırdı. O esnada Bay Carton yaklaşıp Bay Lorry’nin koluna dokundu.
“Genç bayan nasıl?”
“Oldukça üzüntülü; fakat mahkeme salonu dışında olduğundan daha rahat ve babası da onu rahatlatıyor.”
“Mahkûma bunu ileteceğim. Siz de takdir edersiniz ki herkesin gözü önünde sizin gibi bankada çalışan saygıdeğer bir beyefendinin onunla konuşurken görülmesi doğru olmaz.”
Bay Lorry, kendisinin, bunu aklından geçirdiğini sanki adam fark etmiş gibi kızardı. Bay Carton sanığın bulunduğu yere doğru gitti. Mahkemenin çıkışı da bu yöndeydi. Jerry de onu pür dikkat izlemekteydi.
“Bay Darnay!”
Mahkûm hemen ileri doğru atıldı.
“Doğal olarak tanık Bayan Manette’ten haber almak için sabırsızlanıyorsunuzdur. Merak etmeyin, kendisi gayet iyi. Sadece fazlaca heyecanlandığı bir ana denk geldiniz.”
“Bunun sebebi olduğum için derin bir üzüntü duyuyorum. Bunu benim için ona iletir misiniz ve kendisine minnettar olduğumu da.”
“Tabii iletebilirim. Siz isterseniz bunu yaparım.”
Bay Carton’un tavrı dikkatsiz olduğu kadar cüretkârdı. Mahkûma yarım dönmüş, dirseğini de mahkûmun önündeki parmaklıklara dayamıştı.
“Evet istiyorum. İçten teşekkürlerimi kabul edin lütfen.”
Carton duruşunu bozmadan, “Ne sonuç bekliyorsunuz Bay Darnay?”
“En kötüsünü.”
“Bu en akıllıca olanı ve tabii en muhtemeli de. Fakat jürinin çekilmesi benim düşünceme göre sizin lehinize.”
Mahkeme salonuna girmesine izin verilmediği için çıkış yolunda oyalanan Jerry, bundan daha fazlasını duyamadı. Simaları birbirine son derece benzeyen fakat davranışları açısından da bir o kadar farklı olan bu iki adamı yan yana bıraktı; yansımaları yine tepelerindeki aynadaydı.
Bir buçuk saat, ellerinde bira ve etli tartlarla aşağıdaki koridorları dolduran serseri ve çapulcular arasında geçti. Boğuk sesli haberci, biraz atıştırdıktan sonra pek rahatsız bir biçimde oturduğu yerde uyuyakalmıştı ki, büyük bir uğultuyla uyandı ve mahkeme salonuna çıkan merdivenlere yönelen insan dalgası onu da beraberinde sürükledi.
Kapıya vardığında Bay Lorry kendisini çağırmaya başlamıştı bile: “Jerry! Jerry!”
“Buradayım efendim! Geri gelebilmek için âdeta savaş vermek gerekiyor. Buyurun efendim.”
Bay Lorry kalabalığın arasından kendisine bir kâğıt uzattı. “Aldın mı? Çabuk!”
“Evet efendim.”
Aceleyle yazılmış kağıdın üzerinde şu sözler yazıyordu: “Beraat etti.”
“Yine mesajı ‘Hayata Dönüş’ diye gönderseydiniz,” diye mırıldandı Jerry dönerken, “bu kez ne demek istediğinizi anlardım.”
Londra Ağır Ceza Mahkemesi’nden çıkana kadar Jerry başka bir şey söylemeye hatta düşünmeye fırsat bulamamıştı. Zira mahkemeden dışarı akan kalabalık arasında neredeyse ayakları yerden kesilecekti ve sokağı öyle bir uğultu kaplamıştı ki, sanki şaşkın yeşil sinekler başka bir leş aramak üzere ortalığa yayılmıştı.
Kutlama
Mahkemenin loş koridorlarından tüm gün boyunca orada kaynamış olan son insan tortuları da boşalırken Doktor Manette, kızı Lucie Manette, Bay Lorry, savunma avukatı Bay Stryver, henüz serbest kalan Bay Charles Darnay’in etrafında toplanmış, onun ölümden kurtuluşunu kutluyorlardı.
Daha parlak bir ışık altında, aydın yüzü ve dik duruşuyla Doktor Manette’le, Paris’teki tavan arasında yaşayan ayakkabıcı arasında bir bağ kurmak imkânsızdı. Bir bakan bir daha bakıyordu ancak hiçbir bakış onun mezardan geliyormuş gibi çıkan sesindeki kederi ve ara sıra sebepsizce dalıp gitmesini açıklayamıyordu. Dışarıdan bakanlar onun yıllar boyu süren ıstırabının ruhunun derinliklerinden sürekli –tıpkı davada olduğu gibi– yüzeye çıktığını düşünüyorlardı. Ancak bu onun doğasında vardı ve üzerine bir hüzün çöktüğünde onun hikâyesini bilmeyenler, beş yüz kilometre uzakta olmasına rağmen bir yaz güneşinde Bastille Hapishanesi’nin gölgesinin adamın üzerine düştüğünü sanarak buna anlam veremezlerdi.
Sadece kızı, onun üzerindeki kara bulutları dağıtabilecek sevimliliğe sahipti. O, adamı acılarının ötesindeki geçmişe ve ıstırabının ötesindeki geleceğe bağlayan altın bir bağdı. Sesinin melodisi, yüzünün ışıltısı ve elinin dokunuşu neredeyse daima adamın üzerinde güçlü bir ilaç gibi etkiye sahipti. Bunu tam olarak her zaman yapamıyordu; çünkü kimi zaman gücünün yetmediği bazı şeyleri anımsatıyordu ona. Fakat böyle anlar çok nadir ve önemsizdi; ayrıca bunları aşabileceğine inancı vardı.
Bay Darnay, kızın elini coşkuyla ve minnettarlıkla öptü ve samimiyetle teşekkür etmek üzere Bay Stryver’a döndü. Bay Stryver otuzunu henüz aşmıştı ama bundan yirmi yaş daha büyük gösteriyordu. İri yarı, gür sesli, kanlı canlı, açık sözlü ve kibarlığı elden bırakmayan bir adamdı. Arkadaşlıklara ve sohbetlere hem manevi hem de fiziksel olarak kolayca girebilen bir yapısı vardı ki, bu onun hayatta yükselmesini kolaylaştırmıştı.
Hâlen peruğunu ve cübbesini çıkarmamıştı. Müvekkilinin yanına yaklaşabilmek için zavallı Bay Lorry’yi neredeyse ezip geçmişti. “Size itibarınızı iade edebildiğim için çok mutluyum Bay Darnay. Bu utanç verici bir davaydı, son derece utanç verici. Ayrıca böyle bir sonuç alınması da pek muhtemel değildi.”
“Size hayatım boyunca minnettar kalacağım.” dedi müvekkili elini tutarak.
“Sizin için elimden СКАЧАТЬ