Название: İki Şehrin Hikâyesi
Автор: Чарльз Диккенс
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-999-8
isbn:
“Bu servet nelerden ibaret?”
“Bu kimseyi ilgilendirmez.”
“Miras mı kaldı?”
“Evet.”
“Kimden?”
“Uzak bir akrabadan.”
“Hiç hapse girdiniz mi?”
“Tabii ki hayır?”
“Borçlarınız yüzünden hiç hapis yatmadınız mı?”
“Bununla ne alakası var anlamıyorum.”
“Borçlarınız yüzünden hiç hapis yatmadınız mı? Bir kez daha soruyorum. Hiç yatmadınız mı?”
“Evet.”
“Kaç kez?”
“İki ya da üç kez.”
“Beş ya da altı olmasın?”
“Belki.”
“Mesleğiniz nedir?”
“Mevcut servetimle geçiniyorum.”
“Hiç tekmelenerek dövüldünüz mü?”
“Olabilir.”
“Sıkça mı?”
“Hayır?”
“Hiç merdivenlerden aşağı itildiniz mi?”
“Şüphesiz hayır. Bir keresinde merdivenlerin başında tekme yemiş ve kendiliğinden aşağı düşmüştüm.”
“Kumarda hile yaptığınız için mi tekmelenmiştiniz?”
“Evet, sonucu bu olmuştu. Sarhoş bir yalancı beni bu şekilde suçlamıştı; fakat bu doğru değildi.”
“Doğru olmadığına yemin eder misiniz?”
“Ederim.”
“Oyunlarda hile yaparak para kazandığınız oldu mu?”
“Asla.”
“Oyun oynayarak para kazandığınız oldu mu?”
“Diğer beyefendilerin kazandığından fazla değil.”
“Mahkûmdan hiç borç para aldınız mı?”
“Evet.”
“Ona geri ödediniz mi?”
“Hayır.”
“Mahkûmla olan samimiyetiniz pek de fazla değildi ve onun bulunduğu arabalarda, gemilerde veya hanlarda sizin zorlamanızla gelişmişti öyle değil mi?”
“Hayır.”
“Mahkûmu elinde bu listelerle gördüğünüzden emin misiniz?”
“Kesinlikle.”
“Listeler hakkında daha fazlasını biliyor musunuz?”
“Hayır.”
“Bunları siz temin etmiş olabilir misiniz?
“Hayır.”
“Bu kanıt karşılığında bir şey elde etmeyi bekliyor musunuz?”
“Hayır.”
“Bu tuzakları kurmak için hükûmetten düzenli bir olarak para alıyor musunuz?”
“Ah Tanrı’m, hayır!”
“Ya da başka bir şey yapmak için?”
“Hayır! Tanrı’m hayır!”
“Buna yemin eder misiniz?”
“Tekrar tekrar ederim.”
“Katıksız vatan sevginiz dışında sizi buna teşvik eden başka bir sebep yok muydu?”
“Hayır, kesinlikle.”
Erdemli Uşak Roger Cly yeminini edip tanık sandalyesine oturdu. Dört yıl önce mahkûmun yanına hizmetkâr olarak girmişti. Calais posta gemisinde kendisine becerikli bir yardımcı isteyip istemediğini sormuş, mahkûm da kendisini göreve almıştı. Mahkûmdan kendisini “hayır olsun” diye göreve almasını istememişti, asla böyle bir şey düşünmemişti. İşe alındıktan kısa bir süre sonra mahkûmdan şüphelenmeye ve gözünü üzerinde tutmaya başlamıştı. Seyahat esnasında, mahkûmun kıyafetlerini düzenlerken, benzeri listeleri ceplerinde defalarca görmüştü. Bu listeleri mahkûmun çalışma masasının çekmecelerinden almıştı. Önceleri listeleri buraya koymuyordu. Kendisini, buna benzer listeleri Calais ve Boulogne’da Fransız beylere gösterirken görmüştü. Ülkesini seviyordu ve buna tahammül edemezdi; bu yüzden bilgiyi yetkililere iletti. Asla gümüş bir çaydanlık çaldığından şüphelenilmemişti; bir keresinde hardallık çaldığına dair iftiraya uğramıştı ama onun da kaplama olduğu ortaya çıkmıştı. Biraz önceki tanığı yedi ya da sekiz yıldır tanıyordu ve tanışmaları tam anlamıyla bir tesadüftü. Buna çok tuhaf bir tesadüf denemezdi; zira tesadüflerin çoğu tuhaftı. Bunu yapmaya onu teşvik eden tek şeyin de yine gerçek bir milliyetperverlik olması da garip bir tesadüf değildi. Kendisi tam bir İngiliz’di ve pek çok kişinin de kendisi gibi olmasını umuyordu.
Yeşil sinekler tekrar uğuldadı. Başsavcı, Bay Jarvis Lorry’yi çağırdı.
“Bay Jarvis Lorry, Tellson Bankası’nda müdürsünüz değil mi?”
“Evet.”
“Bin yedi yüz yetmiş beş yılının Kasım ayında bir cuma gecesi iş sebebiyle posta arabasıyla Londra’dan Dover’a seyahat ettiniz mi?”
“Evet ettim.”
“Posta arabasında başka yolcu var mıydı?”
“İki kişi vardı.”
“Gece boyunca yolda arabadan indikleri oldu mu?”
“Evet oldu.”
“Bay Lorry, lütfen mahkûma bakın. Bu yolculardan biri mahkûm muydu?”
“O olduğunu söyleme sorumluluğuna giremem.”
“Bu iki yolcudan herhangi birine benziyor mu?”
“Her ikisi de sarıp sarmalanmışlardı; gece çok karanlıktı ve hepimiz birbirimizden çekiniyorduk. Dolayısıyla bunu bile söylemem mümkün değil.”
“Bay Lorry, mahkûma tekrar bakın. O geceki iki yolcu gibi sarıp sarmalandığını СКАЧАТЬ