Çuvaş Kızı Salambi. Aleksandır Artemyev
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Çuvaş Kızı Salambi - Aleksandır Artemyev страница 9

Название: Çuvaş Kızı Salambi

Автор: Aleksandır Artemyev

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-28-7

isbn:

СКАЧАТЬ düşünceye dalmış çocuğun başını okşayarak teselli ettiğini de fark etmiyor, annesinin sözleri yüreğine bıçak sokulmuş gibi onun canını yakıyor.

      Evin önündeki kayınlar rüzgârla hışırdıyor, pencere önüne soğuk yağmur damlaları şıpır şıpır düşüyor.

      “Mama1!”

      Salambi aniden sıçrayıverdi.

      Valerik onun elbisesinin arkasından çekerek “Mama, spat2” dedi.

      Salambi çocuğun başını okşadı ve köşedeki tahta yatak üzerine yer hazırlamak için kalktı. Yaşlı kadın güçsüz bir şekilde inledi.

      “Aaah! Sancı öldürüyor. Hiç gücüm yok, nereden çıktı ki bu şimdi! Ölüm de tez gelmez. Daha neler görmem gerekiyor ki sizinle.”

      Valerik masanın ayaklarını tombul elleriyle kucaklayıp yaşlı kadın tarafına korkuyla bakıyordu.

      Salambi Rusça “Gel Valerik!” dedi. Ancak çocuk yabancı evde, kızgın yaşlı kadının önünde, ortaya çıkmaya çekindi. Masanın ayağını daha da güçlü bir şekilde kavradı ve hüzünlü sesiyle ağlayıverdi.

      Salambi’nin canı çok sıkıldı, onun da çocuk gibi ağlayası geldi. Ancak kendini sıkıp gözyaşlarını tuttu. Çocuğu masanın ayaklarından şefkatle ayırıp yerine yatırdı. Uzak yoldan sonra yorulmuş olan Valerik yatar yatmaz uyudu.

      Salambi uzun süredir yağan yağmurun şıpırtısını, evin önündeki çıplaklaşmış kayın ağaçlarının hüzünle uğuldayışını dinledi. Gece yarısı olmuştu, yine de uykusu gelmiyordu. Annesi tekrar konuşmaya başladı.

      “Kaç defa söyledim ben sana, ne kadar öğüt verdim. Ama yok, kulak vermedin. Ben de ahmağa döndüm. Nereden gönderdim ki şu lanet olası enstitüye, neden gönderdim ki? Kendi başına davrandın, benden izin de istemedin, şehre benden gizli çıkıp gittin. İşte şimdi böyle… Geçen yıl gelin gitmiş olsan hiçbir şey olmazdı, bu rezilliği de görmezdim. Erişkassi’ndeki Hvetir kaç defa dünürcü gelmişti. Delikanlı benim de hoşuma gitmişti, çok okumamıştı ama güngörmüş kişiydi, çok güzel konuşuyordu, hiçbir zaman boş konuşmuyordu. Onu da reddettin, soğuttun onu, sonra işte Kurakassi kızını aldı. Şimdi çok zengin bir şekilde yaşıyormuş.”

      Salambi, her zamanki gibi, hiçbir karşılık vermeden annesinin sözlerini dinledi.

      Onun annesi kadar sert biri köyde de yoktu, en haylaz çocuklar bile ondan uzak dururdu. Birisi de onun bahçesinden havuç, salatalık çalmaya cesaret edemezdi. Ancak şimdi öz kızına kızarken çok dertlenip, hüzünlenerek konuşuyordu. Hastalıktan güçsüzleşen sesi titriyor, nefesi sık sık kesiliyordu.

      “Geçen yıl da Vırmankas askeri panayırından direk buraya gelmişti. Nesi kötüymüş delikanlının göğsü madalyayla doluydu, akçe gibi şıngırdıyordu. Adam dış görünüşüyle de aklı ile de kötü değildi. Böyle olmasına rağmen onu da beğenmedin, onlar gelince evden çıkıp gittin. Delikanlı çok endişelendi, arkadaşları önünde küçük düşürdün. ‘Bira ikram edeyim mi?’ dediğimde içmez, içinin yangınından yarım kova içiverdi. Ben de sonra ona acıyıp kahroldum.”

      Salambi bir an Vırmankaslı delikanlıyı aklına getirdi. Gerçekten de iyi delikanlıydı, çok alçakgönüllüydü, panayırda pazarda Salambi’nin ardından gizlice onu gözlerdi. Biçare çok beğenmiş olmalıydı.

      Ancak Salambi onunla tamamen saflığı ve temizliği sebebiyle konuşmuştu, şimdi ise onun adını da hatırlamıyordu. Az kişi ile karşılaşmıyor insan, hepsinin adını nereden hatırlayacaksın.

      “Anlayamıyorum kızım, hayatını nasıl düzene sokacaksın hiç düşünmüyorsun. Bunun yüzünden bunlar oldu. Akıllı insanlarla konuşup iyi düşüneyim demedin ki. Küçük başını yüceltip kendini kimlerden daha üstün görmüş olmalısın, benim gibisi başka yok diye düşünmüş olmalısın. Ben de ahmaklaştım, akıl sır erdiremedim. Savaş zamanında alalım diyenler vardı, verip göndermeliydi seni. Kıyamadım, genç dedim, biraz annesinin yanında yaşasın dedim. Şimdi işte ev bark, bahçe de her yıl eskiyor, yıkılıyor, tutup yapacak kimse yok. Böyle işte erkeksiz olmuyor. İşte ahırın tepesi çırılçıplak kaldı. Güzün baharın eve su giriyor. Evin üstüne örtülmüş yeni samanı baharda alıp hayvanlara veriyoruz. Ahırın çatısına eski samanı seriyoruz, gübreye döndü şimdi, bata bata iniyor. Orada pelin otu büyüyor şimdi. Hamamın çatısındaki kayın da kırıldı. İnsandan utanmak lazım. Eğer bir delikanlıyı beğenip evlenip eve getirmiş olsaydın böyle mi olurduk. Kendim akıl erdiremiyorum. Savaş zamanı evlendirmeliydim.”

      Salambi’nin içi daraldı. Gerçekten de savaş zamanında onu beğenenler vardı, savaşın bittiği yıl bir iki dünürcü de gelmişti, ancak o zaman Salambi’nin annesi de Valeriy’in döneceğini düşünerek yaşıyordu. Bütün köyle birlikte o da Salambi ile Valeriy’in evleneceğine gizli gizli inanıyordu. Daha genç, annesinin evinde üç yıl daha yaşasın diye aracıları gönderiyordu.

      Akordeon sesi duyulunca Salambi pencerenin perdesini aralayıp sokağa doğru baktı. Valeriy’in kardeşi Kolya tek başına akordeon çalıyordu. Hüzünlü melodi uzun süre kulakta yankılandı. Valeriy’in hiçbir zaman dönmeyeceğini hatırlatıyor gibi hissedildi. Her zaman bunu hatırlatıyordu bu eski vals…

      Annesi birden “Şimdi kimin dönüşünü bekleyecekti?” dedi. “Hepsini geri çevirmek de neden? Geri çevirene çanak dibi dedikleri dönüp geliyor işte, o zaman. Damlayı hor görenin yurdu yanar çöl olur denildiği gibi. Sonra da her şeyi düzeltmek için artık çok geç olmuştur. Kız ömrü uzun değildir. Senin gibi değil güzel, zengin kızlar da var evde yaşlanıyorlar. Yaşlanmış kızlar eskiden de vardı. Biri kötü kalpli olduğu için insanın hoşuna gitmemiş, diğeri dünyayı hayrete düşürecek kadar tembel, sıkılgan, düzensiz, tertipsiz olduğu için tiksindirmiş, kimi gevezeliğiyle, kimi ölçüsüz diliyle kalpleri soğuttuğu için, kimisi de aklıyla, görüntüsüyle hoşa gitmediği için hepsi de faydasız kalmış. Hepsinden de ayıbı kızken baba evinde çocuk sahibi olmaktır. Şimdi savaş bitti. Ne yaparsın? Ne kadar delikanlı savaş meydanından dönemedi. Ne kadar çok nişanlı kız evlenemedi. Binlerce. Kim suçlu? Kim suçlu? Kızken doğuranlar da oldu. Bunlara şimdi yardım parası da veriyorlar artık. Hiç yoktan püre dedikleri gibi, parasız pulsuz zamanda bu da yardım. Bütün halkın üstüne yıkıldı bu savaş. Bizim gibilere yedi kat daha ağır geldi. Hiç kimsenin dayanamayacağına dayandık. Dert üstüne dert. Şimdi bir daha…”

      Yaşlı kadın tıkanıp konuşmasına ara verdi ve biraz nefeslenince tekrar başladı. “Çocuk bakılır şimdi yapacak bir şey yok. Çocuklu kızlar da evleniyorlar, üç dört çocuklu kadınları da alanlar var. Seversen ona buna bakmazsın. Yazılan gelir başa. Senin şimdi de kimseden bir eksiğin yok. Çalışkan bir genç eve girsin de güzelce yaşayın, tatlı tatlı konuşarak birbirinizi beğenerek…”

      Salambi daha fazla dayanamadı annesinin sözünü keserek “Gereksiz şeyleri söyleme anne! Yüz türlü düşünce senin aklına geliyor herhalde. Bana kimse gerek değil, hiç kimse…” dedi.

      Değil deyince onun sesi tutuldu, boğazı tıkandı, СКАЧАТЬ



<p>1</p>

Rusça anne demektir.

<p>2</p>

Rusça “Anne uyumak istiyorum/uykum geldi.” demektir.