Название: Çuvaş Kızı Salambi
Автор: Aleksandır Artemyev
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-28-7
isbn:
Büyük Nina “Delikanlı değil, annem yazmış olmalı.” dedi. Bir de şimdi köyde nasıl pullu zarf olsun? Tamam, hiç olmazsa mektubu yazacak kâğıt bulmuş.
“Böyle her delikanlı ödemeli mektup gönderse gariban öğrenci kız ne yapsın? Zarf üzerinde hiçbir damga da yok. Anna-vanna! Kim alıp getirdi bu mektubu?”
Muza, Salambi’ye göz attı. “Konuşma!” dolgun vücutlu Anna İvanovna acele etmeden yavaşça girdi. Onun üstünde düzgün dikilmiş düz belli alaca elbise, yağlanmış, katılaşmış, islenmiş önlük (onun renginin ne olduğunu söylemek de zor) vardı. Anna İvanovna’nın dolgun yüzü çok buruşmuştu, ak saç telleri de görünmüyordu. Her zaman gülerek konuşan yaşlı kadın elindeki bardaktaki şekerli kaynamış çayı yudumlayarak konuşmaya başladı.
“Ah kızlarım, bugün bir genç geldi buraya, ama delikanlı da delikanlı yani! Bir damla suyla içiverirsin!”
Kazakov “Ben kötü müyüm? Beni kızların önünde yerle bir etme şimdi, Anna vanna.” diye iğneleyerek konuştu.
“Eyy, sen dedin!” dedi ve kıkır kıkır güldü yaşlı kadın. Kapı aralığından biraz baktım da ben de gençleştim birden. Delikanlı değil, ay ve güneş! ‘Tam da küçük Nina için damat!’ diye düşündüm hemen.”
Hepsi birden gülüverdiler. Küçük Nina kızıl kumaş gibi kızardı, utanıp Salambi’nin arkasına saklandı.
“İki kız arasında dönüp duruyor ya, aman Tanrım! Susun, Petya anlatıp bitireyim. Şaşırmış iki kız arasında duruyor. Biri diğerinden güzel, hangisini seçsem ki? Düşünüp duruyor çocuk! Petya sen olsan hangisini seçerdin?”
“Ben mi? Ben ikisini de severim, ikisi de çok güzel ama benim için üçüncüsü var.”
Kızlar gülüverdiler.
Yaşlı kadın ağzına yaklaştırdığı bardağından bir yudum daha alarak “Salambi ile Muza aynı mı şimdi?” diye sordu.
“Hayır Anna Vanna, ikisi de aynı demiyorum! Muza ilkbaharın sevinçli güneşi gibi, Salambi güzün serin güneşi gibi.
Yaşlı kadın düşündü ve gülmeden şöyle söyledi “Güz güneşi tatlı olur oğlum.”
“Siz Anna Vanna şairsiniz! Puşkin gibi güzü seviyorsunuz.”
“Sizinle konuşup dururken püre tencerede yandı herhalde. Bezelye püresi yaptım çocuklar, yemeye gelin.”
Yaşlı kadın keyifle güldü.
Solovyeva yaşlı kadının ardından kapı kapanınca “Bu mektubu kim verdi Salambi?” diye sordu.
“Leon Viryalov diye biri.”
“Aaa, Leven.” dedi Nina ve mektubu okumaya başladı.
“Siz bahçe işine girmiyor musunuz?” diye sordu Kazakov Muza’ya. “Yoksa pedagoji enstitüsü öğrencileri elma sevmiyorlar mı?”
–Ben her an bahçeye gitmeye hazırım. Küçük Nina’yı bekledim, biz onunla aynı gruptayız, o bizim grup başkanımız. Neden öyle sordun?
“Filarmoniye gitmeye hazırlanmış gibisin de… Böyle yüksek topuklu ayakkabı ile bahçede çalışmak zor olur diye düşündüm, güzel ayaklarınızı incitebilirsiniz. Çizme giymeliydiniz.”
“Benim çizme gibi bir şeyim yok.”
Solovyeva mektuptan gözünü almadan “Benimkisini vereyim mi?” diye teklif etti.
“Oy, Nina var mı senin?”
Kazakov divan altından büyük yük çizmeyi çıkarıp göstererek “İşte!” dedi.
Hepsi birden kahkahayla güldü.
Muza sertleşmiş deri çizmeye iğrenerek bakıp “Bu çizmeyi ben kaldıramam da o hepten incitir ayağımı çizer mahveder.” dedi.
Büyük Nina’yı üzmemek için Salambi konuyu değiştirdi.
“Sizin grubu bahçeye kim götürecek Nina?”
Küçük Nina çekinerek “Salanov diyorlar.” dedi.
“O kim?”
“Ben görmedim, Petya biliyor olmalı? Petya…”
Kazakov “Üçüncü sınıfta okuyor, bizim öğrenci çok başarılı.” dedi.
“Savaştan önce onun için mi üzüm yetiştirdi diyorlar?” diye sordu Salambi. “Bizim oralı değil o Turikaslı değil mi?”
“O.” dedi Büyük Nina. “Bizim köyün delikanlısı. Gayretli Miçurinets, yenilikçi, sık sık bahçe uzmanlarını şaşkına çevirir. Onların ailesi böyle, babası da bahçe uzmanı. Bizim kolhozda ikisi çevrede hiç kimsede olmayan bahçe yetiştiriyorlar. Salanov, savaşta yaralanıp döndükten sonra hemen enstitüye geldi. O savaştan önce de burada okuyordu, o enstitüye geç gelmiş olsa da hemen enstitüye okumaya girdi. Çok yetenekli bir delikanlı.
“Oy, Nina!” diye şaşırdı Muza. “Sizin köyün delikanlıları ne kadar iyi. Şairler, bilim adamları…”
“Oy Muza! Sizin Büyük Nina’nın köyünde, şairlerin yakınında doğmak gerekmiş.” diye iğneledi Kazakov.
Muza duymazlıktan geldi. Kazakov’un iğneli dili hoşuna gitmez onun.
Öğrenciler her zamanki gibi gülüp oynayarak gürültüyle enstitü bahçesine gittiler. Ziraat ve pedagoji üniversiteleri yan yanaydı.
Anna İvanovna “Püre yiyip gitseydiniz!” diye seslendi. “Bezelye püresi… Doktorlar faydalı diyorlar.”
İşi seven Salambi avuç içleri kızarana kadar her gün bahçede elma ağacı dikmek için çukur kazdı. Neşeli gençler arasında çalışmak onun keyfini yerine getirdi. Öğle geçince Büyük Nina ona beklemediği bir haber getirdi.
“Salambi, Salanov Port Artur’dan döndü ya. O bana seni sordu. ‘Tanıştırsana beni, onunla konuşacaklarım var.’ dedi.”
Salambi “Gerçekten mi?” dedi ve birden telaşlanıverdi. Mançurya… Port Artur denilince bunlar ona Valeriy’i hatırlatıyordu. Kim olursa olsun eğer Uzak Doğu’da bulunmuş ise ona göre Valeriy’i görmüş olmalıydı. İş bittikten sonra Salambi konuyu açmadı, arkadaşlarının söylediklerine sadece kısa cevaplar verdi. Nina’nın haberi onu düşündürüyordu. “Nasıl biri acaba Salanov? Köyde onun hakkında çok şey duymuştum ancak kendisini hiç görmemiştim. Turikas’ta Salanovların ailesi büyük, kimlerden acaba bu öğrenci? Onunla görüşüp СКАЧАТЬ