Название: Ey Dünya Ey
Автор: Beksultan Nurjekeuli
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-90-4
isbn:
– Evet, dediği oldu.
– Önceden Ruslar birkaç kişi olduğundan bizden çekiniyordu, şimdi çoğaldılar biz onlardan çekinmeye başladık. İşte, akıllının yorumu, kırk yıl önce Tazabek’in söylediği gerçek budur.
– Hayret, sanki bu günü görüyor gibi nasıl söylemiş!
– Kendi kellesini ortaya koyup halkın şerefini koruyacak Tazabek ile Savrık gibi erkekler bir daha doğmayabilir! O gibiler halkın felaket yaşadığı dönemlerde onların kaderini değiştirmek için elli yılda bir doğar. Fakat Tazabek, Savrık, Şaltabaylar ‘Bizim için kendilerini feda etti!’ diyen Albanlar da azalıyor. Benim fark ettiğim şey şudur ‘Unutulmuş şeref, gömülmüş köz gibidir, çok yatarsa söner; çok üflersen köz ateş haline gelir’. Yine de halkın başına bela gelince o Tazabek’in oğulları Tezek, Avbakir ile Jakıpbekler ve Savrık’ın oğlu Uzak halkın huzuruna çıktığında kaybolan değerlerin tekrar canlandığını görünce sevindim ve hayret ettim. Şerefli yaşamanın bedeli kanmış!
Şeyi, sofrayı hazırladığı için Ömerali’nin sohbetinin devamını duyamadı fakat onun buraya gelme amacının kendisini Tazabek’e istemek olduğu gerçeğini öğrendi. Sadece öğrenmedi öyle olduğunu düşündü. Anne babası, ağabeyi, yengesi hürmet gösterdiklerine göre hepsi onların tarafındadır demek. Hepsi öyle iyi düşünüyorsa, ben neden karşı olayım? Geçen gün Tazabek’in elimden ‘şap’ diye öpmesi, beni istediği içindir. Tavrında ve karakterinde bir kötülük yoktur.
Böyle kendi kendine düşünürken annesi elinden tutarak ağabeyinin çadırına götürdü.
– Sen artık yetiştin kızım! Bu kişiler seni istemeye geldiler! Farklı bir düşüncen var mı, ne dersin? dedi kızının yüzüne bakarak.
– Hayır! dedi Şeyi yüzünü çevirerek.
– Oh, akıllı kızım benim! dedi annesi yüzü mutluluktan parlayarak.
Tilevli’nin evinde derhal düğün hazırlığı başladı. Fakat düğün işleri için pazara giden Ağıntay kötü bir haber getirdi. Rus yöneticisi Jamenke, Uzak’ın emrindeki Albanların on seçme erini istişare edeceğiz diyerek kandırıp götürmüşler. Tazabek atamızın torunu Avbakir’i ve ta uzaktaki Ası’daki Kızılbörik’in yardımcısı Seribayı da onlarla birlikte hapsetmiş.
– Kazakların başına karabulut çökmüştür! dedi Tilevli, bunu duyunca asık yüzle,
– En saygınlarını önceden hapsettiğine göre çok kötü bir hareketin hazırlığındadır.
Gelin olacağı günü gün sayarak heyecanla bekleyen Şeyi, akşamüstü gelen Tazabek’i görünce kuşkulandı. Hapishanede tutuklu olan Albanların akrabaları, onları kurtarmak için yarın pazara baskın yapmaya karar verdiler. ‘Tilevli ile Ağıntay onlara katılır mı’ diye Ömerali soruyordu.
Kaşları çatık, biraz sessiz oturduktan sonra,
– Tamam, geleceğiz! dedi Tilevli başını eğerek. Tazabek giderken Şeyi’ye doğru ümitsizce bakıvermişti.
– Jibek’im! dedi Jüzük görümcesine fısıldayarak,
– Sana diyeceği var gibi, git görüş! Öylece Şeyi’yi dışarı sürükleyerek çıkardı. Arkasından Tazabek de çıktı.
– Şayken! dedi Tazabek, elinden tutarak. Bu karmaşa dönemi bizim güzel düğün yapmamıza izin vermiyor. Eğer darılmazsan seni kaçırsam, nasıl olur? Ayıp olur mu?
– Bugün mü?
– Hayır, ikimizin anlaştığı bir gün.
– Ne zaman?
– Onu Jüzük’le anlaşalım!
– Tamam, olur!
Delikanlının sevindiğini fark etti.
– Şayken! dedi heyecanla.
– Sağ olursam seni incitmeyeceğim canım!
– Kendine dikkat et, bir delilik yapma!
– Tamam canım! Senin için sağ salim olmaya çalışacağım. Gel, sarılayım!
– O bakıyor! dedi Jüzük’ü gözüyle göstererek.
– Tamam, canım! Kendim haber veririm!
Nikâhı yapılıp dünürler arasında koyun kuyruğu ve karaciğeri yendikten sonra Şeyi kendisinin Tazabek’in karısı sayıldığına, onun da giizlenmeden gelmesine hakkı olduğundan ve sözünü tuttuğundan gururlandı.
Tazabek gittikten sonra Ağıntay babasına gelip,
– Yarın ben kendim gidip geleyim! Sopayla topuzdan başka silahı olmayan Kazak, silahlı Ruslara ne yapabilir ki? dedi halının bir köşesine otururken. Yaşlı insan, başına bir şey gelirse diye endişeleniyorum!
Şeyi babasının cevabını nefesini içine çekerek bekledi. ‘Gitmezse cesaret edemedi’ diye düşündü.
– Oğlum! dedi Tilevli, oğlunun yüzüne bakıp oturuş şeklini değiştirmeden,
– Seni koruduğum için ölürsem, şehidim. Eskiden atalarımız evladı için kendilerini feda etmiştir. O geleneği bozup vicdansız olacak değilim. Seninse anne babanı, çoluk çocuğunu ve halkını korumak vazifendir. O yüzden çok konuşma, git ikimize de kayın ağacından iki topuz yap. Ne olursa olsun halkla birlikte yaşayacağız. Öyle yapmazsak ‘Andı bozanı ant çarpar’ oğlum! Geçen gün СКАЧАТЬ