Ey Dünya Ey. Beksultan Nurjekeuli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ey Dünya Ey - Beksultan Nurjekeuli страница 5

Название: Ey Dünya Ey

Автор: Beksultan Nurjekeuli

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-90-4

isbn:

СКАЧАТЬ bak ama beni boğacaksın, önce elini boynumdan çeker misin?

      – Çekmesem ne yaparsın?

      – Ne yapayım? Etrafımı göremiyorum düşeceğiz şimdi.

      – Düşelim mi? Seninle karşılaşmasaydım zaten nerede düşeceğim acaba diye korkarak geliyordum. Allah’ım, şu çocuğun ağır uykusuna bir bak! Bir iki kere dokunduysam da hiç hissetmedi. Uykuculuğu tam babasına çekmiş, hatta babasını bile geçti. Ahıra kurt saldırsa bile uyanmaz. Seninle karşılaştıran Allah’ıma şükürler olsun! ‘Düşersem de orman da düşeyim ki en azından bir ağacın dalından tutarsam ölmem’ diye düşünüp duruyordum.

      – Ölmediğine şimdi inandın mı? dedi Tazabek kadınla yüz yüze gelerek.

      – Ayaklarım daha yere değmedi ki nasıl inanayım? dedi kadın gülerek.

      – O zaman ayaklarını da değdirelim.

      Attan yere indiğinde düşmediği için Daneker Tazabek’e gülümsedi.

      – Şimdi neden bakıp duruyorsun?

      – Eee, ne yapayım?

      – Yaklaşsana! Yemeyeceğim.

      – Ben belki yiyebilirim?

      – Yersen yiyebilirsin. Beni kurtaran insan canımı istese bile kaybedecek bir şeyim yok! dedi.

      Yanına gelip kollarının üzerine uzanıverdi, Daneker’in bakışları Tazabek’in boynuna düğümlendi. Kadının sıcacık nefesi kanı kaynayan Tazabek’in içindeki ateşi uyandırıverdi. Tazabek başını kaldırırken kadının göğsündeki düğmeleri açılınca heyecanlandı.

      – Tazabek ağabey, yoldan biraz uzaklaşarak gidelim, dedi kadın hala kucağında yatarak.

      – O zaman kalk!

      – Kalkamıyorum, sen kaldırır mısın?

      – Tut boynumdan o zaman!

      Güçlü adam, kadını kolayca kaldırıp sık ormanın içine götürüverdi. İşte, o an ilk defa sevginin lezzetini o kadının kucağında tattı. Deneker’in kucağında olduğunda dünyadaki diğer her şeyi unutuyordu. İlk başta kendisine, ‘Bunun hepsi geçici, evlenene kadar’ diyordu. Şimdi ise ikisi kolay kolay ayırılacak gibi değildi. Kadın, geçen sene doğum yaptıktan sonra, ‘Bu senin oğlun’ demişti kulağına fısıldayarak. Belki de şaka söylüyordur diye sadece gülümsemişti. ‘İkiniz karşılaştığınızda dikkatle baksa, oğlumun kimden olduğunu eşim hemen anlar’ diye söylemişti kadın. ‘Ama Kemelbay beni zaten görüyor!’ dediğinde, ‘Şüphelenmiyor ki, şüphelenirse hemen fark eder! Ne oldu? Oğlun olduğuna inanmıyor musun?’ diye öfkelenmişti. Sonra Tazabek oğlunu görmek istemişti. Fakat artık oğlunu da oğlunun annesini de tamamıyla unutması gerekiyordu. Öyle yapmaktan başka çaresi yoktu. Çünkü Şeyi gibi bir kızla evlenmek için ilk önce hepsinden vazgeçmesi gerekiyordu. Erkeklik diyerek yaptığının bu kadar can yakacak sonucunun olacağını gençken fark etmemişti.

* * *

      Şeyi içinden, ‘Önümüzdeki Cuma günü pazara gittiğimde Tazabek açık konuşur belki’ diye ümitlendi. Fakat iki günden sonra Tazabek ile Jameş köye kendileri geldi. Doğru mu yoksa bahane mi uydurdular söylediklerine göre anne babası göndermiş. Rusların düşünceleri değişmiş, on dokuz ile kırk beş yaş arasındaki Müslüman çocuklarını askere almak için liste çıkarıyorlarmış. Ağıntay ile Tazabek’ten ayrılsak hayatımız ne olacaktı? Taldıbulak’a taşınsak mı sonra oturup düşünelim, demiş. Tilevli, cevabını kesin söylemeden bir Ağıntay’a bir de Tazabek’e iç çekip bakarak,

      – Bakarız, dedi homurdanarak,

      – İstişare edelim. Yakın bir zamanda Ömeken’le kendim gidip görüşeceğim.

      – Görüşeceksin de, diye karısı Ajiken bir şey söylemek istedi fakat kocasının surat astığını fark etti ve sustu.

      – Haydi, Jibekcan! Misafirleri köyün dışına kadar bırakalım, diye Jüzük Şeyi’yi ailesinin yanından aldı.

      Jameş, yolda ağabeyiyle dalga geçerek,

      – Millet Ruslar askere götürecek diye kaygılanıyor, benim ağabeyim ise senin için kaygılanıyor! dedi Şeyi’ye at üzerinde eğilip yaklaşarak.

      O lafın manasını Şeyi anladı fakat seslenmedi. Şimdi en zoru Tazabek’in kendini beğenip beğenmediğini bilmemekti. Çok iri bir kişi olması ve ciddi karakteri hoşuna gitse de kadına karşı şefkatli görünmüyor gibi geldi. ‘Yanındaki erkek seni düşünmüyorsa çok kötü’ diye kadınlar kendi aralarında konuşuyordu. Tazabek, Şeyi’ye tam da öyle kadınla ilgilenmeyecek birisi gibi göründü. ‘Güçlü kuvvetli olduğuna göre biraz serttir de! Erkek işte, arada bir de sert olması gerekmiyor mu?’ diye düşünse de şüpheleniyordu.

      – Haydi, iyi yolculuklar size! diye Jüzük geri döneceklerini belirttiğinde,

      – İyi, tamam! diye Jameş de atın başını döndürmüştü.

      Tazabek tam o sırada Şeyi’ye karşı yürümüştü. ‘Bu ne yapıyor?’ diye kız rahatsız oldu. Dizgin tuttuğu sol eli titrerken sağ elindeki kamçı elinden kayıyordu ama bilerek tutmaya çalışmadı. ‘Çıt’ diye kamçı atın ayağının dibine düştü. Yaklaşan Tazabek atından inip kamçıyı Şeyi’nin eline uzattı. Kamçıyla birlikte elini de tuttu. Kürek gibi olan avucunda kızın eli kayboldu. Bu gerçekten sen misin diye kız inanamayıp Tazabek’in yüzüne şaşırarak baktı. Tazabek kıza yiyecekmiş gibi bakıyordu. Gözü yaşla mı doldu yoksa alevlendiğinden mi, gözünün içi mutluluktan parlıyordu. O ateş, kızın da yüzünü alevlendiriyor gibiydi. Ne diyeceğini ne yapacağını bilemedi.

      – Uzatmadan anne babamı istemeye göndereceğim, dedi lafı eveleyip gevelemeden,

      – Bundan sonra sen benimsin, dedi.

      Aniden söylediği cümle Şeyi’yi öyle şaşırttı ki, yerinden hareket edemedi. Jüzük ile Jameş’in önünde Şeyi’nin elinden öptü. Rezalet! Şeyi, Tazabek’e biraz surat astı. Tazabek, Şeyi’ye bakmak istedi ama Şeyi gözlerini ondan kaçırdı ve sonra ikisi de bu durum karşısında kızardılar. İnsanın anlayamayacağı bir duygu kızın vücudunda alevlenivermişti. Sanki attan düşecek gibi hissetti kendisini. Şeyi, heyecanını Tazabek’ten gizlemek için yüzünü çevirirken Tazabek’in hala onu süzdüğünü fark etti. Allah’ım! Bu başka bir Tazabek mi? dedi sevinçle. Çünkü Tazabek onun gözlerine şimdi daha güzel göründü. Şeyi kendisinde Tazabek’e karşı oluşan duyguları fark ettirmemek için hemen atın başını köye doğru çevirdi. ‘Canımsın’ diyen Tazabek’in sesi onu şımartmaya yetmişti.

* * *

      Tazabek ile Daneker, her biri pazarın bir tarafından gizlice çıkıp Karkara Irmak’ına yaklaştıklarında daha güneş tepelerindeydi. Bu, artık son görüşme olduğu için kırmadan vedalaşmak niyetiyle Daneker’e yaklaşmıştı fakat Daneker onun elini geri itti. Bu hareketi, şımarıyor diye yorumlayan Tazabek tekrar yaklaşınca kadın yine reddederek iki elini beline götürdü. СКАЧАТЬ