Ey Dünya Ey. Beksultan Nurjekeuli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ey Dünya Ey - Beksultan Nurjekeuli страница 15

Название: Ey Dünya Ey

Автор: Beksultan Nurjekeuli

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-90-4

isbn:

СКАЧАТЬ tepesinde kovalayarak sonunda öldürmüştü. Bunları Berg mi öldürdü yoksa Berg’in sahibi mi? Emri Çar verdiği için o suçludur.

      – Yaşayan hiç kimse kalmamış, yaralı olanın hepsini kana boğarak ölmüşler! dedi Kojak iç çekerek.

      Tazabek atını durdurdu. Diğerleri de durdular.

      – Cesetleri sayıp çıkalım, artık dolaşıp ne yapacağız? Bu gördüğümüzü unutursak bizi atalarımızın ruhu affetmez. Gidelim!

      Bunlar hareket etmek üzereydi, Sopıya,

      – Bekleyin! dedi nefesi kesilerek. Hepsi hemen dönüp baktılar.

      – Bu cesetlerin önündeyken yalvarıyorum, bundan sonra bana Rus demeyin! Bugünden itibaren ben Kazak’ım. Kojak razı olursa Müslümanlığı da kabul ederim. Kazakların geliniyim ve Kojak’ın karısıyım. Alban’ım, Sofiya da değilim, Sopıya’yım. Benim anladığım kadarıyla Kazakların çekeceği daha geridedir. Taldıbulak’ın postanesinde oturduğumda kendi kulaklarımla duymuştum, Kazaklarla Kırgızları cezalandırmak için Jarkent’ten, Vernıy’dan, Taşkent’ten, Bişkek’ten her gün yardım istiyorlardı. Şimdi Kazakların yaşadığı bu ise o yardım gelince ne olur? O yüzden Çin’e kaçmak ölümden kurtulmaktır! Benim fikrim Kazaklar için sağ kalmanın başka yolu yoktur!

* * *

      Tilevli’yi Orta Merki’ye yetiştirene kadar akşam olmuştu. Ertesi gün Jalanaş’a gitmesi için Kojak ile Sopıya orada konakladılar, Tazabekle Jomart ise geceleyip İki Aşa’daki kendi köylerine geldiler. Annesiyle Jameş daha uyumamışlar, bunların sesini duyunca kardeşi koşarak dışarı çıktı.

      – Bir gidince uzun süre kayboluyorsun, nerelerdesin? diye hemen üstüne geldi,

      – Annemle ikimiz meraktan ölecektik! Ben, ‘Şeyi’nin köyüne gidip yanında durmuş çıkamıyor olabilir’ diye düşündüm’. Annem ise ‘Karkara’ya gidip başına bir şey gelmesin’ diye korktu. Senin nereye gittiğini öğrenmek bizim için bilmece çözmek gibi oldu.

      – Annemin de senin de düşündüklerin doğru! Karkaraya da gittim Şeyi’ye de uğradım. Sohbeti eve girdikten sonra yaparız, önce Jomart ağabeyinle selamlaştın mı?

      – Ooo, ağabey! Nasılsın? Kendi ağabeyimi sağ salim gördüğüme sevinip sizi görmemişim!

      – Kızlara baktıracak özelliğimiz olmadığı için zavallı biz nasıl öfkelenebiliriz?

      – Eyvah! Jomart ağabey öfkelenmiş, şimdi ne yapsam? Küsmeyin, bundan sonra ilk sizinle selamlaşırım.

      – Tazabek’i kucakladığın gibi beni de kucaklayarak selamlaş!

      – Baş üstüne! Öyle yapacağım!

      Tilevli’nin durumunu duyunca Kalişa çok üzüldü.

      – Heeey Allah’ım! Neden bu belalar bizim başımıza geliyor? Şeyi’yi yine yakın arada eve götüremiyoruz? ! Jameş, git sen semavere çay hazırla, Jomart evladım çay içsin!

      – Anne! Ben Jameş’e küstüm! dedi Jomart.

      – Niye? Sana karşı bir şey mi dedi?

      – Karkara’da Tazabek silahla, ben ise mızrakla dörtnala gittim! İşte benim hayatım Tazabek’ten daha tehlikedeydi. Fakat Jameş kendi ağabeyinin sağ salim geldiğine sevindi de bana hiç bakmadı! Bu yaptığı doğru mu?

      – Yanlışlık yapmış! Ey Jameş! Jomart’ın gönlünü al, tatlılarını getir de güzelce çay ver!

      – Baş üstüne anne, hazırlıyorum! Büyük insanın öfkesi de büyük olurmuş. Eve girmeden başlamıştı hala bitmedi. Jomart ağabey! Küsmeyin, ağabeyim yanında senin de sağ olman için annem de ben de dua ediyoruz.

      – Şimdi bu lafından sonra öfkem dağıldı. Artık Tazabek’le ikimize hiçbir kurşun değmez! Kadının duası Allah’ın kulağına erkeklerden önce yetişirmiş!

      Tazabek gülüverdi ve

      – Onu hangi kitaptan okudun? dedi.

      – Okuyanlardan işittim.

      ‘Bu, kardeşime bir kur mu acaba?’ diye Tazabek şüphelendi, öfkelenmeden kendine geldi. Ertesi öğleyin ikisi Orta Merke’ye doğru yola çıktılar. Yoldayken Jomart, ‘Kardeşin Jameş çok şımarıkmış!’ dedi. ‘Hım’ deyiverdi sadece Tazabek.

      Kojakla Sopıya Jalanaş’tan çok geç geldiler.

      – Neden geç kaldınız? dedi Jomart onlar attan iner inmez.

      – Yaaa, Jomart! Sağ salim geldiğimize şükret! Kojak herkese elini uzatarak selam verirken durumu da anlattı,

      – Onlar tam zalim bir Rus olmuş! ‘O Kazak nerede yaralanmış? Ruslarla vuruşmuşsa sen neden o Kazaklara acıyorsun? Bu yanındaki kim, kocan mı? Kazak’tan önce senin kendini öldürmen gerekir!’ diye Sopıya’yı azarlamaya başladı.

      – Aletleri verdi mi? dedi Tazabek sabırsızlanarak.

      – Hayır, vermedi, dedi Sopıya üzülerek,

      – Ben onların çirkin yüzlerinden korktum ve sert tavır sergileyen o iki kardeş de adam öldürecek gibiydi. ‘O Kazak Orta Merki’nin neresinde oturuyor?’ diye ince ince soruşturmasından şüphelendim. Buradan hemen ayrılmamız gerekiyor!

      – Mermiyi çıkarmadan nasıl gideceğiz? dedi Ağıntay Sopıya’ya üzülerek bakıp.

      – Bakıyorum da, bu kurşundan ona zarar gelmeyecek, çünkü iltihaplanmadı! Yakılıp basılan keçenin faydası olmuş olabilir. Kemikle etin arasındaki kurşun belki kararıp yara iyileşir.

      – Eyvah! Kurşun çıkmadan kendi kendine nasıl iyileşebilir?

      – Tamamen iyileşmese de rahat olabilir, ağabey! Kurşunu alabilseydik tabi ki daha iyi olurdu, fakat onun için aletimiz yok ki!

      – Tamam! Ben yarın Karabeldek’e gidip geleyim, dedi Tazabek,

      – Orada bir Kırgız kırıkçı vardı, elinden her şey gelir diyorlar. Onu bulup getireyim!

      – İşittiğime göre, Kırgızların durumu Kazaklara göre çok kötüymüş. O yüzden gidersek kalabalık gidelim, dedi Sopıya,

      – Belki ‘Kırgızlarla anlaşmaya gelen Kazak’sın’ diye ateş eder ya da hapse atabilirler! Eğer yanınızda ben olursam, ‘Eee, aralarında Rus bir bayan da varmış’ derler.

      Onlar böyle tartışırken evden Şeyi çıktı.

      – Babam hepiniz için eve girsin diyor! dedi Şeyi.

      Vedalaşmak mı istiyor diye Tazabek korktu.

      – Ağrın mı var, ne oldu? Çocukları neden çağırdın? diye Ajiken de şüphelenerek korktu.

СКАЧАТЬ