“1929 yılında o zalim zengin, karısıyla sürgüne gönderildi. Gurban ise kolhoza girdi. Şimdi “Taze Durmuş” kolhozunun ekip başı olarak çalışıyor. Onun ekibi her yıl yüksek ürün almakta, kolhoz içerisinde de birinci olmaktadır.
Gurban bütün pamuk işçilerini de kendi ekibine aldı. Bunun için de Gurban’a kolhoz ve hükümet tarafından birkaç kez kıymetli ödüller verildi.
Geçen yıl da Gurban evlendi. Kolhoz ona iyi bir ev yaptı. Gurban, evinin içini gül gibi yaptı. Kapısında ise koyunu, danalı sığırı var. Şimdi Gurban, mutlu bir ömür yaşıyor.” (Gurban)
Önceleri zengin tarafından verilen emirlere söylenerek, hatta lanet okuyarak giden Gurban, hikâye sonundaki kolhoz hayatında, her işi seve seve yapan, hem kendisine hem de çevresine faydalı bir şahıs hâline gelmiştir:
“– Gurban!
– Ey can!Ne iş yapılacak?
– Yapılacak iş şu oğul, Büyük Ekim Bayramı’na bağışlayarak, biz de ak altın25ın bol ürününden arkası kesilmez altın kervan düzüp gönderelim!dediğinde, Gurban:
– Başüstüne!deyip yerinden fırlar ve doğru işe gider…”(Gurban)
A.Durdıyev’in hikâyelerinde görülen “olumsuzdan olumluya” doğru bu değişim süreci içerisinde sonunda doğru yola iletilmeyen iki grup insan vardır. Bunlardan birincisi haksız yolla mal varlığını biriktiren zengin, ikincisi ise halkın dinî duygularını sömüren “molla işan”lardır. Bu olumsuz karakterler hikâye sonunda ta sürgüne gönderilir, ya hapse atılır ya da kaçmak zorunda kalırlar.
“Bolşevik Topunun Sesi” adlı hikâyede şehirdeki Bolşevik topu seslerini duyan köylü zenginlerden Nazar Bay, sürekli bir telaşa kapılır. “Annagül Hak Hukukun Üstünde” adlı hikâyede bütün bu olumsuz karakterlerin malına el konur.
“Yer-su paylaşımıyla ulaşılmak istenen hedef, gücünden faydalanarak haksızlık yapanlara karşı başlatılan mücadelenin bir parçasıydı. Zenginlerin, işan26-mollaların, tefeci-ticaretçilerin, tirekkeş27-kaçakların yer-suları alınıp fakirlere, az yeri olan gariplere verildi.” (Annagül Hak-Hukukun Üstünde)
Yine “Kartal Pençesinde Bir Güzel” adlı hikâyede, genç gelinine olmadık zulümler eden Oguldursun, adalet önüne çıkar.
Am bu tip olumsuz karakterler yazarın “olumluya yönelme” inisiyatifinden faydalanamazlar.
Genel olarak şahıslar açısından bakıldığında, A. Durdıyev’in hikâyelerinde üç tip şahıs topluluğu dikkat çeker. Bu aşhısların genel özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
Olumlu şahıslar:
* Eski-yeni çatışmasında daima yeninin yanında olmuşlardır.
* Ezilen, özgürlüğü kısıtlanan kadınlar, cesaret ve kararlılıkla haklarını arayıp başarıya ulaşırlar.
* Kadın veya erkek kahramanlar kolhoz içerisinde verimlidirler. Her türlü işte birbiriyle rekabet ederler.
* Kolhozun istediği kadın-erkek tipinin özelliklerini taşıyanlar, hikâye sonunda mutlaka ödüllendirilirler.
* Yeni Sovyet sisteminde hangi görevde olursa olsun, çobandan kolhoz başkanına kadar herkes sadece kendi işinde çalışmamalı aynı zamanda kendisini geliştirmek için okumalıdır.
Olumsuz şahıslar:
* Fakir halkı sömürenler, güçsüzlere zulmedenler, hakszılıklarla mal biriktiren zenginler ve yeni sitemin getirdiklerine uyum sağlayamayan hatta bu değişikliklere engel olan şahıslar, hikâyelerde yer alan olumsuz şahıslardır.
* Bu olumsuz şahıslar içerisinde, tembellik edip kolhoza destek vermeyen ve eski adetlerin etkisi altında kalan bazı şahıslar, hikâye sürecinde “olumluya” doğru bir geçiş süreci yaşar.
* Ancak zenginler, halkın dinî duygularını sömürenler, fakirlere zulmedenler hikâye sonunda yazar tarafından “olumlu” yöne sevk edilmez. Mutlaka cezalandırılır.
MEKÂN
Agahan Durdıyev’in hikâyelerinde mekân unsuru ayrıntılı tasvirlerle yer almaz. “Konu ve mesaj” ağırlıklı hikâyeler olması nedeniyle, mekân unsuru bütün hikâyelerde geri planda kalmıştır.
Hikâyelerde genel olarak mekân tasvirleri yer almasa da olayın geçtiği yer ile ilgili bilgiler sadece birkaç cümle ile tanımlanır.
“İkisinin yakınlığı uzadı… Şikayetler, Akcamal’ın babasının gelmesiyle kesildi. O küreğini silip evin köşesine koydu ve ocağın başında bağdaş kurup oturdu ve önüne konulan demli çayı içmeye başladı. Evde sohbet yok. Ana kızın yüzleri asık. Kızı dönüp geleli beri babası onun yüzüne bakmadı. Birden kızına gözü ilişti. Gördü ki her zamanki etli kanlı, güzel kız değil.”(Kartal Pençesinde Bir Güzel)
Hikâyelerdeki mekân ile ilgili kısımlar, genel olarak, yukarıdaki “Kartal Pençesinde Bir Güzel” adlı hikâden alınan bölümde olduğu gibi “evin köşesi”, “ocağın başı” gibi birkaç kelimelik tanımlamalarla belirtilmektedir. Bu mekânların ayrıntılı tasviri ise yapılmamaktadır.
Ancak bazı hikâyelerde anlatılmak istenen konu doğrudan mekânla ilgili olduğu zaman, mekân tasvirlerine az da olsa yer verilmektedir.
“Evin içinde kürküne sarılıp, tatlı bir uyku uyuyan Muhammet, gürültüden uyanıp miskin gözlerini aniden açtı. Taş atsan durmayacak kadar evin delik deşik açık yerlerinden buz gibi soğuk geçiyordu, çatı örtüsü ise pat-pat ses çıkartarak iplerini kopartıp uçup gidecek gibiydi. Muhammet:
– Aman Allah’ım, bu gece amansız ve zorlu bir gece olacağa benziyor! diyerek, üstüne kürkünü alıp, ayakkabılarını giyip dönüp dışarıya çıktı. Ayazın tesirinden ayakları sertleşmiş, parça parça yarılmıştı. Ayaz onun dişlerini şakırdatmış, etinden geçip kemiklerine kadar işlemişti.” (Meleguş)
Meleguş adlı hîkaye, kısmen de olsa ayrıntılı sayılabilecek mekân tasvirleri içeren hikâyelerden birisidir. Çünkü yazar dikkat çekmek istediği “fakirlik”, “evsizlik” ve “at sevgisi” kavramlarını daha etkili vermek için mekân tasvirinin bu ayrıntısına ihtiyaç duymaktadır.
Bu durumu örnekleyen nadir hikâyelerden birisi de “Hayal Deryasında” adlı hikâyedir. Hikâyenin konusu doğrudan mekân ileilgili olduğu için kısmî olarak mekân tasvirine yer verilir.
“Yolda giderken caddelere bir göz attı: tramvaylar sıra sıra olmuş, çın-çın ses ediyor, onun etrafında otobüsler karınca gibi o taraftan bu tarafa, bağırarak hareket ediyordu…
Yüksekliği СКАЧАТЬ
25
pamuk
26
Molladan sonra gelen din adamı
27
Bir uyuşturucu müptelası