* Bütün bu olumsuzluklar, yeni sistem tarafından köylerde açılan okuma salonları, zenginlerin arazilerinin fakirlere verilmesi ve eğitim girişimiyle aşılmaya çalışılmıştır.
Eğitim
Agahan Durdıyev’in hikâyeleri, 20.yüzyılın ilk yarısında yazılmıştır ve Sovyet rejiminin ilk yıllarındaki eskiyeni çatışmasını ele alır. Hem yazıldığı dönemin özellikleri hem de A. Durdıyev’in ideolojik eğilimi dolayısıyla, bu hikâyelerde eğitim konusu doğrudan veya dolaylı olarak en sık ele alınan konulardan birisi olmuştur.
“Vatansever Çobanlar”, “Hayal Deryasında”, “Camal”, “Akca’ya Annesi Karşı Çıktı”, “Kartal Pençesinde Bir Güzel”, “Gurban” adlı hikâyelerde özellikle eğitimsizliğin toplumu düşürdüğü durum ve eğitimin gerekliliğine dikkat çekilir.
Hikâyelerde öncelikle Türkmenlerin “eski” eğitimsiz yaşamları sonucunda oluşan âdetlerin toplumu düşürdüğü durum örneklendirilir.
“– Türkmen’in eski âdeti kurusun: Nice gül yüzlü kız ve oğlanların ömürlerini harap ediyorlar, diyorlardı.” (Kartal Pençesinde Bir Güzel)
Yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi, yazar, önce durum tespiti yapıyor. “Kartal Pençesinde Bir Güzel” adlı hikâyede Akcamal’ın başına gelenler, zenginlerle “işan”ların yaptığı haksızlıklar, köylünün dedikoduları eğitimsizliğin toplumu getirdiği durumun birer göstergesidir.
Yine “Akca’ya Annesi Karşı Çıktı” adlı hikâyede, annenin kızına karşı tavrı ve çelişkili tutumunun temel nedeni de eğitimsizliktir.
“Gurban” adlı hikâyede de, bir zenginin evinde hizmetçi olarak çalışan ve sadece kendi içinden söylenmekten başka tepki gösteremeyen kahramanın kendini savunamamasının sebebi de eğitimden yoksun olmaktır.
Eğitimsizliğin sonuçlarını hâl-hareketlerine en güzel yansıtan hikâye kahramanlarından birisi “Han Küyli” adlı hikâyedeki Yaşlı amcadır.
“Yüksekliği on katlı olan, kırmızı, mavi ve beyaz renkli evlerin balkonlarına güneş ışığı vuruyor, güneş ışığı Yaşlı amcanın gözünü kamaştırıyordu. Caddelerin hepsi ağaç parkelerden yapılmış ve tertemiz olduğu için insan tükürmeye bile kıyamıyordu. Daha da ilgi çekici olan ise, cadde üzerinde yürüyen, üniversitenin yüksek sınıflarında okuyan öğrenciler elleri eğri sopalı, ayaklarında ise sivri uçlu ayakkabılar, boyunlarında kravatları olan, gözleri gözlüklü, kucağı kitap dolu olup, bir birleriyle sohbet ederek, okullarına gidiyorlardı.” (Hayal Deryasında)
Yaşlı amcanın şehir hayatını görünce heveslenmesi, ne yapacağını şaşırması, okula giden üniversitelilere şaşkınlıkla bakması da eğitimsizliğin bir sonucudur.
Yaşlı amca öğrencilere heveslenmekle kalmaz, eğitim-silik sonucunda hayatını boşa geçirdiğini düşünür:
“Yaşlı amca tam yürümeye başlamıştı ki, kulağına bülbülün ötmesi gibi bir ses geldi ve o an durdu. Bir baktı ki; sokakların ortasını tutup gelen, başı-sonu tükenmeyen, boynunda kırmızı şallı, siyah gözlü erkek ve kızlar, ellerinde kırmızı bayraklarıyla kırmızı ateş misali, çeşitli şarkılar söyleyerek, davullar çalarak, sokakları neşelendiryordu. Yaşlı amca bunları görerek kendi hayatının büyük bir kısmını boş geçirdiğini hatırlayarak, narin gönlünü incitti, üzüldü. Yaşlı amca caddelerin eğlenceli şeylerini izleyerek bir hayli eğlendi…” (Hayal Deryasında)
A.Durdıyev’in hikâyelerinde, okulda verilen örgün eğitimin yanında kolhoz hayatında, askeriyede verilen eğitim de ele alınır.
“Camal” adlı hikâyede, kolhoz hayatında verilen eğitimin en güzel örnekleri verilir. Bilinçli kolhoz kadını Camal, daima öğenme azmi açerisindedir:
“İşte, on dakika geçtikten sonra başı kızıl yağlıklı traktörcü giyimini giyen Camal:
– Vah kaynanam, seni çok beklettim, deyip, gülerek eve girdi. Camal yemeğin başında kaynanasına haber anlatmaya başladı:
– Ben traktör sürmeyi iyi öğrendim. Kursta benimle birlikte okuyan kızlardan iyi sürüyorum.
– İyi öğren, gelinim, faydalı işi öğrenmek gerek, deyip kaynanası uzundan nefes alıp yüzünü aşağıya eğdi.” (Camal)
Hikâyenin kahramanı olan Camal, yeni Sovyet rejiminin hedef gösterdiği kolhozcu kadın tipidir. Eşi “vatan” uğruna cephede iken bile telaşlanmak yerine yeni şeyler öğrenmek için kurslara gider. Onun bu eğitime açık tavrı da, aslında geleneksel bir kadın tipi olan kaynanası tarafından takdir edilir.
Hikâyelerde dikkat çekilen ve örneklendirilen bir başka eğitim ortamı da askerî eğitimdir. İdealleştirilen yeni insan tipinde, duruma göre yeri geldiğinde her türlü eğitimi alıp, yeni rejimin ihtiyacı olan sahalarda görev almaya istekli vatandaşlar dikkat çeker.
“Bizim Taburumuz Hazır” adlı hikâyede askerî eğitimin en güzel örneği, Hocamberdi karakteriyle verilir. Hocamberdi, daha önce hiç askerî eğitim almamış birisidir. Bu, arkadaşları tarafından bile tuhaf karşılanır:
“Bazı övünmeyi seven yoldaşları:
– Şimdi bizim hiçbir şey bilmeyen ile ders görmemiz oluyor mu? İşte, Hocamberdi sağını solunu bilmiyor, deyip Hocamberdi’ye sataşıyorlardı. Bu sözden dolayı Hocamberdi’nin yüzü kızarırdı.
O, yoldaşlarına:
– Yoldaşlar, bilmemek ayıp değil, bilip de bilmeyene öğretmemek ayıp. Nasıl yürüneceğini gösterip öğretseniz de ondan sonra yapamazsam, bana sataşabilirsiniz, derdi.” (Bizim Taburumuz Hazır)
Yeni rejim, bölgede topyekun bir eğitim seferliği başlatmıştır ve Hocamberdi de bu girişime “Yoldaşlar, bilmemek ayıp değil, bilip de bilmeyene öğretmemek ayıp.”sözleriyle destek olur.
A.Durdıyev’in hikâyelerinde eğitim ile ilgili hususları şöyle özetleyebiliriz:
* A.Durdıyev’in hikâyelerinde eğitim ile ilgili hususlar; öncelikle “eğitimsizliğin” insanları düşürdüğü durumun tespitiyle yer alır.
* Toplumun düştüğü bütün olumsuz durumlar, “eski-yeni” tartışması çerçevesinde “eğitimsizliğe” bağlanır.
* Hikâyelerde, kahramanların başından geçen olaylar üzerinden lise, üniversite eğitimi özendirilir.
* Hikâyelerde, sadece lise ve üniversite eğitimi gibi örgün eğitim unsurları değil, aynı zamanda kolhoz hayatında ve askerî ortamlarda verilen eğitim de özendirilir.
Vatan Sevgisi
СКАЧАТЬ