Özbek Edebiyatı Yazıları. Karakaş Şuayip
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Özbek Edebiyatı Yazıları - Karakaş Şuayip страница 22

Название: Özbek Edebiyatı Yazıları

Автор: Karakaş Şuayip

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-95-4

isbn:

СКАЧАТЬ karşılanmakta ve bu da kalemlerin susmasına sebep olmaktadır. Bu, Türkistan’da eskiden beri var olan “razı olmamak” ve “hatırı kalmasın” hastalığıdır. Yazıda, mahkeme ve medreselerin ıslahından söz edilecek olursa ulemânın hatırı, tekkelerin ıslahından sûfî ve şeyhlerin hatırı, mekteplerin ıslahından muallimlerin, ticaretin ıslahından zenginlerin, yanlış âdet ve eğlencelerin ıslahından bahsedilecek olursa halkın hatırı kalır, denilmektedir. Yazıda, doğruya ulaşabilmek için tenkit mesleğinin geliştirilmesi ve bunun da şahsiyete hücum veya düşmanlık olarak anlaşılmaması gerektiği bildirilmektedir.

      Hemen her konuda yazılar kaleme aldığı anlaşılan Behbûdî Efendi, Bizni Kemirgüvçi İlletler (Ayna, 1915, nu. 13, s. 338-342)38 adlı yazısında, bazı yanlış âdetler yüzünden Türkistanlıların günden güne fakirleştiğini, felâkete sürüklendiğini anlatmaktadır. Bunlar, “toy ve ezâ” (= düğün ve cenaze) törenleridir. Behbûdî Efendi, Türkistanlıların bunlardan başka nevruz başta olmak üzere diğer törenler sırasında da haddi aşan miktarda para, mal ve zaman israf ettiklerini söylemektedir. Yahudiler, gündüzleri işten kalmamak için cenazelerini bazen akşam üzeri defnederken Türkistanlılar toy ve cenaze törenleri için “haftalarca, hattâ aylarca” işten kalmaktadırlar. Bazıları, “evinde azığı, öküzü ve sağılacak sığırı olmadığı hâlde toy ve nevruz-ı kâfirî törenlerinde köpkeri39 oynamak için birkaç yüz som’a at satın almakta ve ona bir Hintli gibi âdeta tapınmakta”, her gün onun için masraf etmektedir. Bu duruma üzülen Behbûdî Efendi, yazısının sonunda okuyucularına nasihat ederken şunları söyler: “Din için, mescit ve mektep için akçe, servet, devlet gerektir. Toy ve taziyeye sarf edilen akçelerimizi biz Turanîler, ilim ve din yoluna sarf edecek olursak, en kısa zamanda Avrupalılar gibi terakkî ederiz, kendimiz gibi dinimiz de itibar görür, revaç bulur. Hayır, bugünkü hâlimize devam edecek olursak, din ve dünyada zillet ve meskenetten başka nasibimiz yoktur. Ey gören göz sahipleri, ibret alın!”

      Behbûdî Efendi, görebildiğimiz yazılarının çoğunda eğitim meselesinden söz etmektedir. Muhterem Yaşlarga Mürâcaat (Ayna, 1914, nu. 41, s. 970-972)40 adlı yazısında, Türkistanlı gençleri, millî ihtiyaçlardan doğan bütün müşkül işlerde tek “merci” ve “ümit edilmeye müstehak” saymakta ve eğitim meselesine sahip çıkmalarını isteyerek muallim olmaya davet etmektedir. Çünkü Türkistan’da bu hizmeti verebilecek olanların sayısı son derecede azdır. Cedit mekteplerine gösterilen ilgi ise her gün artmaktadır. Muallim bulunduğu takdirde Türkistan’da her yıl yüzlerce yeni mektep açmak mümkün olabilecektir. Mektepler, açıkça görülmektedir ki, ilerlemenin başlangıcı, medeniyet ve saadetin eşiğidir. İlk mekteplerini zamanın şartlarına göre ıslah edip çoğaltamayan hiçbir millet, medeniyetten faydalanamaz. Çağdaş medeniyetten mahrum kalarak eğitimde reformu gerçekleştiremeyen bir millet, dünyada rahat ve huzur göremez, hayat kavgası verilen meydanda mutlaka mağlûp olur, ayaklar altında ezilir, dinî ve iktisadî işlerinde başkalarının esiri olur, milliyetini de diyanetini de kaybeder.

      Tahsil Ayı (Semerkand, 1913, nu. 11)41 adlı yazıda, Türkistan şehirlerinin Ruslarla meskûn semtlerinde sabah saatlerinde iki sınıf halkın görüldüğüne dikkat çekilir. Bunlar, bembeyaz elbiseler içinde istikbâl için okullarına giden Rus, Ermeni ve Yahudi öğrencilerle kirli ve yırtık paçavralar içinde, yalınayak bir hâlde sırtlarında ağır yükler, ellerinde kazmalar, kürekler… hammallık ve amelelik edebilmek için kapı kapı dolaşan Türkistanlı gençlerdir. Yazıda, bu acıklı durumdan kurtulmak için çağdaş ilim ve mesleklere sahip olmaktan başka çare bulunmadığı ifade edilmektedir.

      Ehtiyâc-ı Millet (Semerkand, 1913, nu. 26)42 adlı yazıda, başka milletlerin ayakları altında ezilmemek için Türkistan’daki mektep ve medreselerin, ticaretin ve her şeyin, zamanın şartlarına göre ıslah edilmesi zaruretinden söz edilmektedir.

      Okuvçılarge Yardem Kerek (Ayna, 1914, nu. 31)43 adlı yazıda, başkalarının ekonomik ve kültürel emperyalizminden korunabilmek için çağdaş ilimlere sahip “Müslüman doktor, Müslüman mühendis, Müslüman hukukçu, ticarethanelerde Müslüman müdür, devlet dairelerinde Müslüman memur ve Müslüman bankacıların yetiştirilmesi” lüzumundan söz edilmektedir. Buna göre, Müslümanların dinî ilimlerle birlikte tıp ve siyaset ilimlerini de öğrenmeleri gerekmektedir. Zira meslek ilimlerini öğrenmek de dinî ilimler gibi farzdır. Bunun için “akçe” sahibi olanların, çocuklarını hiç tereddüt etmeden devlet mekteplerinde okutmaları, “cemiyet-i hayriyeler” kurarak topladıkları para ile zeki çocukların okuyabilmesi için yardım etmeleri lâzımdır. Şartların gerektirdiği insanları yetiştirmek için devlet mekteplerine, mekteplerin ıslahı için Orenburg, Kazan, Kırım, Kafkasya ve İstanbul mekteplerine, medreselerin ıslahı için Mekke, Medine ve Mısır’a öğrenciler göndermek gerekmektedir. Gençlerin himmet ve gayret, zenginlerin de şefkat ve merhamet göstermeleri icap etmektedir.

      İbtidâiy Mekteblerniŋ Tertibsizligi yahud Terakkiyniŋ Yolı (Ayna, 1914, nu. 38)44 adlı yazıda, Buhara, Semerkand, Taşkent ve bütün Türkistan’daki ilköğrenim seviyesinde eğitim veren eski mekteplerin tertipsizliği söz konusu edilmektedir. Bu mekteplerde okuyan çocuklar, okuma-yazmanın dışında hemen hiçbir şey öğrenememektedirler. Bu durumdaki bir milletin elbette “hâli perişan, mazisi berbat, istikbâli karanlık ve ümitsiz” olacaktır. Bu sebeple eski mektep ve medreselerin mutlaka ıslah edilmesi gerekmektedir.

      Bizge Islah Kerek (Necat, 1917, nu. 18)45 adlı yazıda, “Ah, zalim hükûmet ve misyonerler bize neler ettiler!?” denilerek çar hükûmetlerinin, idareci ve misyonerler vasıtasıyla mektep ve medreselerin işleyişini bozduğu, kadılık ve müderrislik kadrolarına ehil olmayanları getirdiği, Türkistanlıları zâhiren medenîleştirmek için “Russkiy-tüzemniy” mekteplerini açarak dünya ve âhirette bedbaht, yani Hıristiyan edecek misyonerlerin eline teslim ettiği ve yine bu mekteplerdeki Müslüman çocuklarını eksik eğitim vermek suretiyle “hayvanlaşmaya” mahkûm ettiği bildirilmektedir.

      Sonuç Yerine

      Müftü Mahmudhoca Behbûdî Efendi, dünyanın yeniden şekillendiği pek karışık bir dönemde yaşadı. İmparatorlukların yerinde millî devletlerin kurulmaya başlandığı bu dönemde, o da sömürge hâline getirilip her şeyiyle talan edilen ülkesini istiklâline kavuşturmak istedi. Bunun için cehaleti yenerek çağın gerektirdiği şartları taşıyan yeni bir nesil yetiştirmeye çalıştı, modern usûlde eğitim veren mekteplerin açılmasına önderlik etti, yeni ders kitapları hazırladı, Türkistan dışına öğrenciler gönderilmesi için gayret sarf etti, gazete ve dergiler çıkardı, yazılar yazdı, bütün kurumların ıslah edilerek modern hâle getirilmesi düşüncesini telkin etti, Türkistan Muhtariyeti’nin kuruluşunda görev aldı, Türkistanlı aydınları etrafında toplayarak istikbâl için yeni bir heyecan yarattı, eserleriyle yeni bir edebiyatın doğuşunu gerçekleştirdi, Rus hükûmetlerinin lehçe ve şive farklılıklarını istismar ederek laboratuar milletleri yaratmayı plânladığı yıllarda Türkistan’da konuşulan bütün dillerin esas itibariyle Türkçenin şubeleri olduğunu anlatarak kabile ve boy farklılıklarına dayanan iç çekişmeleri sona erdirip millî birliği sağlamaya çalıştı. Pek çok aydın gibi o da, hayatı pahasına da olsa, Türkistan Türklerine СКАЧАТЬ



<p>38</p>

B. Kâsımov, age., s. 145-148.

<p>39</p>

“Kökböri” veya “uulak tartuu” da denilen bir oyun olup kesilen oğlak veya buzağının atlı iki grup tarafından kapışılması şeklinde oynanır. Bugün Türkistan’da Özbek, Kazak ve Kırgızlar bu oyunu bir spor olarak devam ettirmektedirler. (Ş.K.)

<p>40</p>

B. Kâsımov, age., s. 152-154.

<p>41</p>

Kâmilcan Hâşimov, Safâ Açıl, Özbek Pedagogikası Antologiyası, s. 454-455.

<p>42</p>

K. Hâşimov, S. Açıl, age., s. 455.

<p>43</p>

K. Hâşimov, S. Açıl, age., s. 450-451.

<p>44</p>

K. Hâşimov, S. Açıl, age., s. 451-452.

<p>45</p>

K. Hâşimov, S. Açıl, age., s. 453-454.