Özbek Edebiyatı Yazıları. Karakaş Şuayip
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Özbek Edebiyatı Yazıları - Karakaş Şuayip страница 18

Название: Özbek Edebiyatı Yazıları

Автор: Karakaş Şuayip

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-95-4

isbn:

СКАЧАТЬ evlâdından haberdâr olunuz! İşbu vasiyetlerimi yazıp Ahmed’e verdim.”

      Hacı Muin Şükrullahoğlı’nın söz konusu yazısında haber verdiğine göre, vasiyetnamenin yazılmasından üç-dört gün sonra vali Togaybek, Behbûdî Efendi ile arkadaşlarının Ahmet’le birlikte öldürülmelerini emreder. Bu emir üzerine mahkûmlar, zindanın yakınındaki bir bahçeye götürülürler. Dört mezar hazırlanır. Behbûdî ile arkadaşları abdest alıp namaz kılmak isterler. Buna müsaade etmeyen cellât, evvelâ Mahmudhoca Behbûdî Efendi’nin, sonra da diğerlerinin başını keser. Cinayetin ardından görevliler, cesetleri kazdıkları çukurlara, yerleri belli olmayacak şekilde gömerler.

      Vali Togaybek’in mahremi olan Sâdıkcan, başından beri şahit olduğu bu hadiseyi, mahkûmlara karşı yakınlık hissettiği için küçük bir deftere kaydetmiş; ondan da dostu Hacımurad istinsah ederek Maarif Kurbanları adını verdiği üç perdelik bir piyes yazmıştır. Hacımurad’ın bildirdiğine göre Sâdıkcan, Şehrisebz, Kitab ve Guzâr taraflarında, Buhara emirinin başlattığı isyan sırasında 21 Aralık 1920 günü, isyancılar tarafından öldürülmüştür. Onunla birlikte, cinayeti kaydettiği defter ile vasiyetnamenin aslı da yok olmuştur.

      Mahmudhoca Behbûdî Efendi’nin öldürüldüğü haberi, Semerkand’da tam bir yıl sonra duyulmuş ve 1920 yılı Nisan ayında bütün Türkistan matem etmiştir. (s. 36) Sadriddin Aynî, Abdurrauf Fıtrat, Süleyman Çolpan gibi şairler, Behbûdî’nin arkasından mersiyeler yazmışlardır. Sadriddin Aynî, Behbûdiy Rûhıga İthaf adlı şiirinde teessürünü şu mısralarla dile getirmiştir:

      “Seni mundın buyan Turan köralurmu, köralmasmu?

      Seniŋ misliŋni Türkistan tapalurmu, tapalmasmu?

      Sen, ey üstâd-ı âlî-şân, ediŋ acîbe-i devrân,

      Atıŋnı tilge her insan büyük hürmetle almasmu?

      Seniŋ târihî devrânıŋ, seniŋ âsâr u irfânıŋ,

      Seniŋ nâmıŋ, seniŋ şânıŋ cehân kaldıkça kalmasmu?

      Seniŋ köksüŋ çökülgenmü, seniŋ beliŋ bükülgenmü?

      Seniŋ kanıŋ tökülgenmü? Munı heç kim soralmasmu?

      Başıŋnı kesdüren kâtil, u bed-tıynet, u sengîn dil,

      Hudâdan ger ese gâfil, halâyıkdan uyalmasmu?

      Vatan evlâdı yâd etdi, seni hürmetle şâd etdi,

      Ve lekin intikâmıŋnı alalurmu, alalmasmu?

      .................................

      Senge rahmet, senge gufrân Hudâyim yetkazalmasmu?!” (s. 219-220)

      Sadriddin Aynî, Behbûdiy Efendini Esge Tüşirib, Katl ve Katlgâhge Hitâben adını taşıyan şiirinde de Behbûdî’nin katledilmesinden duyduğu öfkeyi, şu öç alıcı mısralarla dile getirmektedir:

      “Ey medfen-i insâniyet, ey maktel-i ahrâr!

      Ey merkez-i vahşâniyet, ey mehmen-i eşrâr!

      ..................................

      Kan tök, yene kan tök, yene kan tök!

      Kan seli bilen âkıbetü’l-emr, yarıl, çök!

      Kan tök de, çömül kanğa! Yıkıl kanğa! Boğul, öl!

      Tâ kanğa bulğanmasın âzâde birar kol!

      ..................................

      Ey kâtile, ey fâcire, ey fitne-i Turan!

      Turan eli fitneŋ ile bolsunmı perişân?!

      ...................................

      Kur’ânnı, şeriatnı ayağ astıda bastıŋ,

      Behbûdiy kebi dâhi-yi Turannı da astıŋ!

      Baş kes, yene baş kes, neçe kün keyf ü sefâ sür!

      Lekin köziŋi aç! Kelesi künleriŋi kör!

      ....................................

      Bir kün kelür elbet, kelür elbet, kelür elbet!

      Ey hâine! Öç almağa âcizlere nevbet!” (s. 220)

      ....................................

      Abdurrauf Fıtrat ise, Behbûdiyniŋ Sağanasını İzledim şiirinde şu mısralarla göz yaşı dökmektedir:

      “Çökmişdi yer üzre âlem tosuğı,

      Öksüzlik baykuşı kanat kakardı.

      Batuvda kızarıb turğan bulutdan

      Ezilgen köŋlümge mâtem yağardı.

      Haksızlik şehriniŋ kan hidli yeli

      Armânım güliden bir yaprak üzüb,

      Baharsız çöllerge savurıb koydı.

      ......................”18

      Süleyman Çolpan da Mahmudhoca Behbûdiy Hâtırası adlı şiirinde, “aziz atam” diye hitap ederek onun arkasından göz yaşı döker:

      “......................

      Aziz atam, kolımdagi güllerniŋ

      Mâtem güli ekenligin bilmeysen.

      Şâdlik güli köpden beri solgenin,

      Yer astıda pâk rûhıŋla sezmeysen.

      Ene saçdım kalbimdegi güllerni,

      Termak üçün çakıramen kollarnı.” 19

      Mahmudhoca Behbûdî Efendi’nin katledildiği Karşı şehrine, 1926-1937 yılları arasında on bir yıl müddetle Behbûdiy adı verilmiş, fakat Behbûdî’nin asıl hüviyeti unutturulmak istenmiştir. Şehre adının verildiği 1926 yılından itibaren Behbûdî’nin öncülük ettiği Ceditçilik hareketine mensup aydınların hepsi, sömürgecilik ve ruslaştırma politikalarını, her türlü zorbalığı ve sınıf kavgalarını reddettikleri için karşı ihtilâlci, vatan haini, halk düşmanı gibi çok ağır ve haksız ithamlara maruz kalmışlar, takibata uğramışlar, hapsedilmişler ve hattâ sovyet ideolojisine doğru “kette burılış” yılı olarak ilân edilen 1929 yılından itibaren öldürülmek sûretiyle “milliy uyganış” adı verilen aydınlık Cedit dönemi hafızalardan tamamen silinmek istenmiştir.

      Mahmudhoca Behbûdî Efendi’nin Eserleri

      Behbûdi Efendi’den geriye eser olarak bir piyes, ders kitapları ve çeşitli dergi ve gazetelerde neşrettiği yazıları kalmıştır. Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi onun kaleminden çıkan ve yüzlerce olduğu tahmin edilen yazıları üzerinde henüz etraflıca bir çalışma yapılmamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra başlayan yeni dönemde, Ceditçi şair ve yazarlara bugün Özbekistan’da özel bir ilgi gösterilmesine rağmen Behbûdî’nin dergi ve gazete koleksiyonlarında unutulan yazıları, maalesef bugüne kadar toplanarak bir araya getirilmemiştir. Dolayısıyla bu bölümde, Behbûdî’nin Pederküş adlı piyesi ile temin edilebilen yazılarından söz edilecektir.

      1. Pederküş СКАЧАТЬ



<p>18</p>

Abdurauf Fıtrat, Çin Seviş, Taşkent, 1996, s. 33.

<p>19</p>

Çolpan, Yene Aldım Sazımnı, Taşkent, 1991, s. 401.