Manas Destanı. Keneş Yusuf
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Manas Destanı - Keneş Yusuf страница 4

Название: Manas Destanı

Автор: Keneş Yusuf

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-99795-0-2

isbn:

СКАЧАТЬ sandıkta özenle saklanan eski kutsal kitapta yazılıdır. Oraya adam gönderip öğrenelim!”

      Esen Han buna inandı. Kardeşi Kara Han’a mektup yazıp mührünü bastı. Kırgızlardan, Türklerden, Kazaklardan yağmaladıkları kumaşı, pars kürkünü, bir kutu altını hediye koydu. Onlara dört beş kâhin de gönderdi.

      Esen Han’ın dayandığı dağ, akrabaları idi. O zamanlar Kırk Hanlı Hitay padişahlığının ordugâhı, Kara Han, Alev-ke, Esen Han, Aziz Han adlı dört kardeş tarafından yönetilirdi. Onlar eski atalarından kalan küçüğün büyüğe, çocuğun babaya saygı göstermek gibi adetlerini bozmadan yaşatan, yurtta ünü yayılmış cesur Hanlar idi. Kara Han kırk hanlığın sarayını yönetirdi. Aziz Han, Esen Han ve Alevke; Pekin’in Orta ve Çetbeecin Hanları olarak atanıp obaları yönettiler. On bin kişilik orduya komutan olup kuzey ile batı taraftaki Hanlıkları padişaha tabi olan yurtların hanlarıydılar.

      Gönderilen kâhinler üç ayda geldiler.

      Kutsal kitapta şöyle yazılmıştı:

      “Kuzeydeki Kırgızlardan Manas adında bir alp doğacaktır. Onun arkasında kara mavi yelesi, omuzu üzerinde tahta gibi kızıl beni olacaktır. Manas, Kalmuk ve Hitay’ı karıştıracaktır. Gök ile yerin güzelliği olan ulu şehir Pekin’i harap edecektir. Altı ay Han olacaktır. Hitay kahramanları tutsak olup ölecektir.”

      Bunu öğrenen zalim Esen Han vurulmuş ayı gibi titredi. Kendini kaybetti, feryat etti ve kana susamış gibi bağırmaya başladı.

      “Vahşi Kırgızların hamile kadınlarının tümünü cezalandırın! Çocuklarını Köle edin Manas’ı bulup getirmezseniz hiçbirinizi canlı bırakmayacağım.”

      Böyle müşkül durumda, altın karşılığında kiralanan casus Kalmuk rahibi, Cakıp Bay’a yedi gece yaya yürüyerek ulaştı. Bu haberi ona söyledi. Kırgızlar kaçamadılar. Ertesi sabah Kalmuk askerleri boynuzdan kaval çalarak Cakıp’ın avulunu çembere aldılar.

      Ne yapacağını şaşıran Cakıp Bay, Kalmuklara boyun eğerek, at kesip, kımızdan yaptığı içkileri ikram etti. Torbada biriktirdiği altınları hediye verdi. Çok gözyaşı döktü, içlerin deki müzevir Hitay temsilcisinden korkan, Kalmuk askerleri, Cakıp Bay’ın sözünü dinlemeden Esen Han’ın emrini ilettiler.

      “Hamile kadın kalmasın!” Askerler kamların, Kırgızların evlerini arayıp taradılar.

      Kalmuk askerleri yetmiş Kırgız ailesinin hamile kalan kadınlarını topladılar. Onlara hiç acımadan, kılıçlarıyla karınlarını yararak bebeklerini çekip çıkardılar; kemiklerini köpeklere verdiler.

      “Kırgızların tohumunu kurutacağız. Esen Han’ın emri böyledir!” Askerler avuldaki sütten kesilmemiş bebeklerden, yaşı on yediye kadar olan çocukların hiçbirini bırakmadan at gibi dizip, adını sorarak saydılar. Manas adlı çocuğu bulamayınca kaçamayanları öldürüp kalanlarını dönüşü olmayan Pekin’e götürdüler. Han avulunu yağma ettiler.

      Kırgızlarda doğan çocukların sayısını kontrol etmek için her beş aileye birer Kalmuk gözcü koydular. Kalmuk gözcüleri, çocuk buldukları ya da hamile kadın gördükleri evin üstüne siyah bağ bağlardı. Bu işaretlere dokunan adamın başı kesilirdi. Kırgızlar kara giyindi, kadınları kara sarık sardılar, köpekleri her yerde uludular. Ölmek isteyip de ölemeden, kendi canlarına kıyamadan acılar içinde kıvrandılar.

      Halkın inleyişlerinden ürkmüş kuşlar uçmadılar, ağaçlarda bülbüller ötmediler. Köpekler her yerde havlayıp durdular.

      Alevke’nin gönderdiği askerler, Kırgızlardan Manas adlı çocuğu bulamayınca her yeri cehenneme çevirerek onu başka Türklerde aradılar. Oralarda da bulamayınca Buhara’ya, Semerkant’a girdiler. Sonunda Semerkant’ta kamburu çıkmış, onun geniş omuzlu Car Manas adlı Çon Eşen’in çocuğunu bulup, gözlerini bağlayıp, ayaklarına demir bukağı takıp, sevinerek çocuğu Pekin’e götürdüler. Kalmuk gözcülerin, kervanların ulaştırdığı habere göre Hitay Çon Eşen’in Manas adlı çocuğunu, kırk ip boyundaki büyük zindana koyup bir belâdan kurtulduklarını düşünerek huzura kavuştu.

      Bu haberi öğrenen Cakıp, belini sıkıca bağladı.

      O günün üzerinden çok geçmeden çocuk gülüşü ve ağlaması duyulmayan avulu bir araya toplayan Akbalta, halkın gönlünü avutup şöyle dedi:

      “Sonunda görecek günlerimiz iyi olur. Tanrım dilediklerimizi verir. Başınızı kaldırın! Kara başı yalnız kendimiz koruruz! Yatarak ölmektense savaşarak ölelim! Her erkek düşmanın silahına baksın. Gizlice silah yapalım!”

      Taşa damga basan, demiri toprak gibi yoğuran Dögür Usta başta olmak üzere gözcülere sezdirmeden ormandan kömür hazırlayıp, dağdan demir kazdırıp, örtülü kara keçe evini usta hane (atölye) yaparak Davut ata mesleği diye pulat kılıç ve mızrak yaptılar. Her erkek için birer kılıç ve mızrak yapıldı.

      Akbalta, bunların çoğunu deriye sararak kuru toprağa gömdürüp üzerine işaret koydu.

***

      Bir yıl geçti. İki yıl geçti.

      Yorgun düşen Cakıp Bay, Akbalta’nın sözünü dinleyerek Kalmuk’a, Tir-got’a altın ve hayvan verip otlağını yeniledi.

      Cakıp, sonraki zamanlarda evvelkinden daha çok kuvvetlendi, hanın yüzüne renk geldi, gönlü açıldı; hayvanlarının hesabını tutup hayatını daha düzenli hale getirdi. Cakıp’ın canlanmasında bir sebep vardı. Tatlı Hanımı Cıyırdı, hamile kalalı üç ay olmuştu. Cakıp, bunu Hanımının yemek yememesi ve bulantısının şiddetlenmesinden öğrendi. Cıyırdı, Kırgız’ın da, Kalmukların da, Hitayların da yemeklerini istemediği için sabahtan akşama kadar üzülüp ağlayarak, istediği şeyin aslan yüreği olduğunu söyledi.

      Kırgızlarda aslan avlayacak avcı kalmamıştı. Akbalta’nın tavsiyesiyle Kalmuk, Tırgot, Kazak, Türk kabilelerine adam gönderip şehirlerini aradılar, taradılar. Sonunda Kangay’ın kara avcısı, aslan avlamış diye bir haber duydular. Cıyırdı at bakıcısına para ve altın vererek aslan yüreğini aldırıp getirtti.

      Bıldırcın gibi büzülen Cıyırdı Hanım, aslanın yüreğiyle ciğerini kazanda hafifçe kaynatıp çorbasıyla beraber tamamen yedi.

      “Bayım, şimdi bana can geldi!” dedi. Cıyırdı yedi gün yedi gece terleyerek hiç bir şey yemeden rahat uyudu.

      Dokuz ay geçti. Çıyırdı’nın karnı büyüyüp doğum günü yaklaştı. “Kalmuk rahibi askerbaşıyla geliyor!” şeklindeki haber Kırgızlara ulaştı. Cakıp bay kendini kaybetti; sanki uyuşmuş gibi şuursuz dolanıp ne yapacağını şaşırdı.

      Akıllı Akbalta ormanda bir kulübe yaptırıp yedi delikanlıyı kulübeyi korumakla görevlendirip Çıyırdı’yı her yanından örtüp gizledi:

      Askerbaşı avulu toplayıp emri okudu: “Yeryüzündeki güneş gören halkların hükümdarı olan Çin Maçın Hanı Esen Han’ın doğum günü için Kırgızlar değerli hediyeler hazırlasınlar!” Kırgızlar “Doymayan kâfirlere ses çıkarmadan hediyesini verelim de bir an önce defolsunlar. Çocuk СКАЧАТЬ