Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası - Анонимный автор страница 9

Название: Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-82-9

isbn:

СКАЧАТЬ millet özendiği rahat ve refahı masallarda kurgular. Bütün masallarda iyilik ile kötülüğün, güzellik ile çirkinliğin ve zenginlik ile yoksulluğun yani olumlu ile olumsuzun mücadelesi anlatılır. İstisnalar dışında masallar genellikle mutlu sonla biter. Türk masallarında mücadele etmeden kazanım sağlamak mümkün değildir. Bu ana fikrin bütün Türk masallarına hâkim olduğu görülür. Türk masallarında kahramanın iyi bir Müslüman ve Allah katında iyi bir kul olması kabulü yaygındır. Kahramanlar, aşamayacakları bir engelle karşılaştıklarında dua ve ibadet ederek Allah’tan yardım isterler. Hızır, derviş, pir, yaşlı bir adam veya kadın gibi yardımcı karakterler vasıtasıyla kahramana yardım edilir. Şayet kahraman iyi birisi değilse bazen bu ulvi yardımcı karakterler tarafından cezalandırmalara da rastlanır.27 Masallar yalnızca çocukları eğlendiren ve eğiten bir edebî tür değildir. Halkın kültürünü, hayata bakış açısını, arzularını, ülkülerini ve hayallerini anlatan sözlü edebiyat ürünleridir.28

      Türk araştırmacılar tarafından masallar üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Kronolojik olarak vermek gerekirse Pertev N. Boratav, Mehmet Tuğrul, Saim Sakaoğlu, Bilge Seyidoğlu ve Umay Günay’ın çalışmaları ilk çalışmalar olarak bilinmektedir. Hepsi kısaca açımlanmaya çalışacaktır.

      Türk masalları hakkında ilk bilimsel çalışma, Typen Türkischer Volksmärchen (1953) adlı eseriyle Eberhard ve Boratav’a aittir. Boratav, bunun yanında Zaman Zaman İçinde (1957) ve Az Gittik Uz Gittik (1969) adlı eserleriyle de halk edebiyatına katkılarda bulunmuştur. Boratav’ın ardından Saim Sakaoğlu, Gümüşhane Masalları-Metin Toplama ve Tahlil (1973) adlı doktora teziyle masal çalışmalarını akademik bir boyuta taşımıştır. Yine bir başka doktora çalışma Bilge Seyidoğlu’na aittir. Seyidoğlu, Erzurum Halk Masalları Üzerine Araştırmalar (1975) adlı doktora teziyle Erzurum’dan derlediği 72 masalı incelemiştir. Aynı yıllarda Umay Günay, Elazığ Masalları: Metin-İnceleme (1975) adlı doktora teziyle Vladimir Propp’un yapısalcı çözümleme yöntemini kullanarak–kendi ilaveleriyle–70 masal çözümlemesi yapmıştır.

      İsimleri zikredilen araştırmacılar dışında daha birçok masal konulu yayın, yüksek lisans ve doktora çalışması yapılmıştır.29

      3. EDEBİYAT VE PSİKOLOJİ

      Sosyal bilimler, insanı merkeze alan bilim dalıdır. Bu bilim dalının şubeleri olan tarih, edebiyat, felsefe, folklor, psikoloji ve sosyoloji gibi tüm disiplinler insanın içsel ya da dışsal ürün veya kazanımlarını inceler. Tarih, insanlığın ürettiği ve üretilenler ile nelerin yapıldığı; edebiyat, üretilenin dinleyici, okuyucu ve yazara nasıl yansıdığı-neler anlatmak istediği; psikoloji, üretilenin veya icra edilenin farkında olunan ya da olunmayan sebep veya gerekçesini ve felsefe ise ürüne bakış açısını yansıtan bilim dallarıdır. Tüm bu disiplinler bir bütünlük arz etmektedir. Geçmiş veya mevcut zamanda gerçekleşen her türlü oluş, olay ve düşünceyi açıklarken yalnızca sosyal bilimlerin bir disiplininden faydalanarak açıklamada bulunmaya çalışmak sığ bir yaklaşım olabilir. İnsan bedeninin yeryüzündeki içsel ve dışsal tüm ürün veya kazanımlarını yansıtan bu bilim dallarının çalışma prensibi şu şekilde örneklendirilebilir: nasıl ki bir ameliyat, alanında uzmanlaşmış sağlık çalışanları ve hekimler tarafından dayanışma içerisinde yapılıp insanı sağlığına kavuşturmayı amaçlıyorsa yukarıda zikredilen bilim disiplinleri de aynı şekilde birbirlerinin işleyişine karşı aynı şekilde sorumludurlar.

      Psikoloji ve edebiyat, her ne kadar farklı disiplinler olsa da kaynağını tek bir yerden alan ve kimine göre sanat kimine göre ise bilim dalı olan iki farklı disiplindir. Psikoloji ve edebiyatın kaynağının “ruh” olduğu alışılagelmiş bir kabuldür. Fakat, bu tanım yanlış olmasa bile eksik bir tanımlamadır. Psikoloji ve edebiyatın kaynağı, tarihte kaostan kozmosa doğru gelişen olayların insanlara yansımasından başka bir şey değildir. Yani, tüm sosyal bilimler disiplinlerinin temeli ve mihenk taşı, “tarih” bilimidir. Ruh ise yalnızca bu temelin alt başlıklarından biridir. Fakat, yukarıda da ifade edildiği üzere bir olay ya da düşünceyi açıklamak gerektiğinde tarih de tek başına yeterli olamayacaktır. Dolayısıyla, bir senkronizasyon söz konusu olmalıdır. Bu duruma insan bedeninin uzuvları ile olan ilişkisi örnek olarak verilebilir. Aksi durumda yanlış çıkarımlar yapmak mümkün olabilir. Disiplinlerin başta kendi aralarında, sonra da psikoloji ve edebiyat ile olan ilişkisini ve işleyişini izah ettikten sonra edebiyat ve edebiyat ürünleri ile psikoloji hakkında kısaca şunlar söylenebilir.

      Edebiyatın çeşitli misyonları vardır. Bu çalışmayı da ilgilendiren misyonlarından birisi de insanlığın geçmiş deneyim, tecrübe ve ruh hâllerini yansıtarak kendisinden sonra gelen veya gelmekte olan nesillere ışık tutarak aydınlatıcı bir görev üstlenmesidir. Özellikle mit, efsane, masal, destan, halk hikâyesi, menkıbe, memorat ve fıkra gibi anlatma esasına bağlı edebî türlerin içerisinde yoğun bir şekilde kullanılan alegori ve metaforlar bu durumla ilişkilidir. Bu türlerin zamanında Türk edebiyatında bu kadar çok talep edilmesinin hem evrensel hem de Türk halkında daha çok öne çıkan -ve belki de Türk halklarına has- iki gerekçesi vardır:

      Bunlardan ilki yani evrensel gerekçedir. İnsanlığın örgütlenebilme becerisini sağlamasında kullandığı en temel araçlardan birinin anlatılar olmasıdır. Anlatıların en eski biçimleri olan ve edebiyat geleneği ile sinema gibi çağdaş anlatı araçlarının da temelini oluşturan sözlü anlatıların sahip olduğu işlevlerden biri, metinleri üreten ve tüketen kitlenin örgütlenmesine katkıda bulunmasıdır. Bu açıdan mit, efsane, masal, destan, halk hikâyesi, menkıbe ve fıkra gibi anlatı türleri; toplumdaki kimlik bilincine dair kalıplaşmış bilginin dışa vurulduğu örnekler olarak kabul edilebilir.30

      İkinci bir görüş olan Türk halklarınca sözlü kültür ürünlerinin bu kadar talep edilmesi ise yazının ve yazılı ürünlerin geç içselleştirilip göçer halkların ekseriyetle anlatarak çözüm sağlama ve iletişim kurma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Yazılı edebiyat çoğunlukla yerleşik hayatın bir ürünü olduğundan göçer Türk halkları için anlatma esasına bağlı edebî türler her zaman daha cazibeli gelebilmektedir.

      Edebiyat ürünlerinin yoğun bir şekilde sembolik anlam, alegori ve metafor barındırması kısaca yukarıda açımlanmaya çalışılmıştı. Karanlıkla kalan olayları veya gönderilen ontolojik bilgileri ise psikoloji disiplininden faydalanarak izah etmek mümkündür. Psikoloji disiplinini kuramsal bir zemine oturtan ve deneysel incelemeleriyle bilimsellik kazandıran Sigmund Freud ile Carl G. Jung’un edebiyat ürünleri ile ilgili çıkarımları oldukça önem arz etmektedir. Edebiyat ürünlerinin Freud’un sahip olduğu psikanaliz ve Jung’un sahip olduğu analitik psikoloji ile ilişkisi aşağıda, şu şekilde açımlanabilir.

      3.1. Edebiyat, Psikanaliz ve Analitik Psikoloji İlişkisi

      Edebiyat ürünlerindeki psikolojik unsurların incelenmesi Freud ile başlamaktadır. Freud, eserin yazarını merkeze alarak edebiyat eserlerini inceler ve belli başlı çıkarımlarda bulunur. Hem yazarı hem de eseri psikanalitik kurama göre çözümler. Freud’un çözümlemelerde yazar ve çocukluğuyla bu kadar ilgilenip eseri gölgede tutması, Jung’a göre doğru bir yöntem değildir. Freud’un bu konuda kaleme aldığı Sanat ve Sanatçılar Üzerine adlı yapıtı oldukça önemlidir. Alanında yapılmış ilk çalışmalardan СКАЧАТЬ



<p>27</p>

A.g.e., s. 326.

<p>28</p>

A.g.e., s. 330.

<p>29</p>

Bahsi geçen çalışmalar için bkz. Fatih Ege, Masallarda Bilincin Dönüşümü ve Dönüştürülmesi (Kuzeydoğu Anadolu Masalları Örnekleminde), Ankara: Kültür Ajans Yayınları, 2016, s. 17-20.

<p>30</p>

Adil Çelik, “Türk Sözlü Anlatı Geleneğinde Hıristiyan İmajı”, Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, C. 12, S. 28, 2019, s. 903.