Gönüller yolda akar
Nasıl unuturlar mor şafakları
Dağları yutarak geliyor duman
Rüzgâr bir dikeni kovalıyor
Hıpırtısı duyuluyor koyunların
Kepeneğe bürünüyor bir çoban
Karabaş elini yalıyor
Bak yine göründü dağların keli
Dökülen yapraklar şimdi kızıl kor
Yamaçta iri bir teke heykeli
Sakalıyla oynuyor seher yeli
Tüyleri gümüşe çalıyor
Boynuzu aya değiyor, sakalı yere
Geviş getiriyor yavaş yavaş
Ne bir ses, ne bir nefes
Dalmış yine derin düşüncelere
Bu teke bir Sokrates
AY DURUR BEN YÜRÜRÜM
Tarlalar arasından
Cılga yollar boyunca
Ay durur ben yürürüm
Ayağıma takılır
Yerde bir kara yonca
Düşer boylu boyunca
Ay durur ben yürürüm.
Bir cırcır böceğinin
Uzun teranesiyle
Üğrünürken kavaklar
Bir derviş edasıyla
Hırkama bürünürüm
Çimenlere çiy düşer
Ay durur ben yürürüm
Bu gümüşlü gecede
Bu çok düşlü gecede
Tarlalar kekik kokar
Dağın yamaçlarında
Çobanlar ateş yakar
Densiz bir köpek ürür
Ay durur ben yürürüm
Mezarlıktan geçer yol
Biraz ayak sürürüm
Bir latife anlatır
Onları güldürürüm
Dünyadan haber verir
Yeniden öldürürüm
Ay durur ben yürürüm
Böyledir gece yollar
Yarı hayal, yarı düş
Gamlı bir baykuş öter
Tekin değil bu ötüş
Böyle yorgun derbeder
Gölgem ile beraber
Ay durur ben yürürüm
ÇOCUKLAR SAYIKLIYOR
Kadın hakları dedik,
Yedik çocuk haklarını.
Annesiz kaldı bebekler,
Emdi parmaklarını.
Ey dolunay yoldaş ol
Kov kara bulutları
Tedirgin çocukların
Öp kirli yanaklarını
Çocuklar sayıklıyor
Ne olur bir besmele
Sessizlik bir velvele
Sarar kulaklarını
Anneleri çaydadır
Partidedir, çaydadır
Çözün uçsun bebekler
Çözün kundaklarını
Çocuk yaralı ceylan
Nereden içecek suyu
Uyku yılanlı kuyu
Kurar tuzaklarını
Hey afacanlar afacanlar
Kaçın kırlara
Parfümlü salonların
Kırın bardaklarını
İffet dilber ninemin
En kutlu armağanı
Zamâne gelinleri
Netti yaşmaklarını
GÖÇ
Su serperler ya
Gidenlerin ardından
Dün askere
Hind’e Yemen’e
Bugün ekmeğe
Yaban ellere
Dönmezler de ondan
Yoksa niye serpsinler
Sirkeci’den tren gider
Ona binen verem gider
Bir kampana çalar
Analar ağlar
“Oğuuul
Oğul!”
Çocuklar öksüz
Gelinler dul
Sirkeci’den tren gider
Evim barkım viran gider
Biz hep atla geçtik Tuna’dan
Böyle geçmedik
Avrat uşak
Biz hiç böyle göçmedik
Beyler utansın
Sirkeci’den tren gider
Varım yoğum törem gider
Tuna bizden utanır
Biz Tuna’dan
Yüzüne kapatır ellerini
Aldırma be Tuna’m
Yiğit çıplak doğar anadan
Sirkeci’den tren gider
Erzurumlu Duran gider
Burada ezan var
Orada çan
Her sabah çınlar tepemizde
“Uyaaan
Uyaan
Uyan!..”
Sirkeci’den tren gider
Bir yaldızlı Kur’an gider
ŞEHIRDE
Ne kadar paralanıyor insanlar bu şehirde
Ve sonra hiç şaşırmadan
Nasıl da buluyorlar yolunu
Bu korkunç labirentte her akşam
Nasıl dönüyorlar eve?..
Hadi döndüler diyelim
Kadınlar nasıl tanıyor kocalarını
Ve çocuklar babalarını nasıl tanıyor
Bunca değişmeden sonra
Ya gorile benziyorlar,
Ya deve!..
Fakat köpekler aldanmazlar
Akıllı köpekler, soylu köpekler
Hisleri yanıltmaz onları
Küserler СКАЧАТЬ