Postallarını bağlayamıyor
Gecikmiş bir Servet-i Fünun sendromudur bu,
Acemi bir levanten jargonudur
Birbirine karıştırıyor kırık dizeleri
Gece yazdıklarını gündüz unutuyor
MAĞARA DUVARLARINDAN
Haydi bir kütük daha atalım evlat
Haydi bir kütük daha atalım
Başında nöbet tutalım
Ocak sönmesin
Alevler kızıl, kömürler kara
Alevlerin şavkı vuruyor duvarlara
Aganta santa mara
Umara duman tu nara
Kozalakların iriliğinden
Sincap yuvalarının derinliğinden belli
Bu yıl kış daha soğuk olacak evlat
Daha çok erzak gerek
Ve daha çok yakacak
A rama tu kamara
Anka matura nara
Çok uzak bir mağaradan aldık biz bu ateşi
İçinde balık yağından şamdanlar yanan
Zengin bir mağaradan aldık
Ceylan gibi bir kız verdik karşılığında
Atuta irma samara
Uzama arda nara
Eğer ocak sönerse evlat
Eğer sönerse ocak
Hepimiz donarız sabaha kadar
Bir daha ava çıkamayız cins köpeğimizle
Bizim için bir daha gün doğmayacak
Asra karama umara
Aganta anka nara
“Üzülme ata
Her sabah doğacak güneş anamız
Şavkı karlı kayalara vuracak
Sen ateşin kıyısına uzan
Sıcak postlara bürünerek uyumana bak
Ben sağ oldukça tütecek bu ocak
Astara kanta kenara
U mara asra nara”
BAŞKENTTE BIR MEZUNLAR GECESI
Dün gece,
Lezizdi et,
Zengindi masa,
Hindiler semiz,
Ve kadehler lebrîzdi;
Doyduk tıka basa,
Şiire yer kalmadı…
Evet,
Tekmildi heyet,
Derindi muhabbet,
Genç Türkologlar,
Ve heybetli müderrisler
Çok ciddî şeylerden bahsettiler
Elbirliğiyle kurtuldu memleket
Şiire yer kalmadı…
Çay, kahve, tütün…
Derken, bastı rehâvet,
Belki de şişkebap şişirdi bizi,
Gazlı sular içildi sindirmek için,
Uykumuz kaçsın diye
Sulu fıkralar anlatıldı,
Şiire yer kalmadı…
Şiir kuş ölüsü kirli sularda,
Çimenler üstünde gül kurusu,
Kim takar göğsüne bu solgun gülü?..
Öyle yüksek sesli hatipler varken,
Delikanlıların kanı böyle kaynarken
Kim dinler âvâre bülbülü;
Şiire yer kalmadı…
Dün, bir kere daha öksüzdü şiir,
Perperişan evine döndü şair,
Yırttı bütün yarım evraklarını,
Katletti ne varsa şiire dair!
Siyaset, doktrin, moktrin
Vesâir, vesâir,
Şiire yer kalmadı…
ÜSKÜP’E VEDÂ
Selda’ya
“Ne bileyim…”
Diye başlıyor nutkuna Selda
Bir meleğin ağzında
Türkçe kanatlanıyor
Vodno tepelerinde yankılanan
Bu titrek ses, bu içli sedâ
Bir kızıl kor gibi tekrar bize dönüyor
Ve herkes yanıyor…
Kim bilmiş ki sen bilesin deli kız,
Kim bilmiş ki sen bilesin!..
Bu dil sana ilk ninenden armağan
Ve sen onlardan kalan
Bir silsilesin!
“Unutmayın ki ölmeyelim!…”
Diye bitiriyor nutkunu Selda
“Unutmayın ki ölmeyelim!..”
Dilin büyüsüyle
Gözler bulutlanıyor,
Ve hâlâ
Bu ses yankılanıyor kulaklarımda
Gurbet nedir, öğreniyorum,
Hasret nedir, öğreniyorum!..
Hey yaslı Tuna’nın mahzun çocukları
Leylâ, Selda, Ziko, Nihat, Aylin!
Bilmem niçin
Böyle yankılı isimleriniz,
Ve türküleriniz
Niçin bu kadar dokunaklı?
Yoksa feryadınız uzaktan,
Taaa uzaktan,
Duyulsun diye mi?
Elveda benim güzel kardeşlerim,
Arada bir rüzgârlarla,
Bulutlarla, kuşlarla,
Selam gönderin,
Elvedâ!..
ALINTERINDEN BIR DENIZ
Deriner’deki baraj inşaatında çalışan kahraman işçilerimize, mühendislerimize ve kıymetli devlet adamı Artvin Valisi Sayın Cengiz Aydoğdu’ya
Deriner’de erler derin
Yedi kat altında yerin
Bilmem ki ne arıyorlar
Başıboş akmasın diye
Bendini yıkmasın diye
Çoruh’a gem vuruyorlar
Hasan, Murat, Mehmet, Ali
Bunlar Çoruh’tan da deli
Sele karşı duruyorlar
Alınterinden СКАЧАТЬ