Название: Erken Uyanan Adam
Автор: Hevir Tömür
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-83-6
isbn:
–Tan atıyor, sen ne zaman uyuyacaksın diye bakıyorum, dedi Ayimhan tatlı bir sesle.
–Henüz erken değil mi?
–Aya baksana, öğle oldu, Ayimhan böyle deyip nurlu gözlerini şairden kaçırıp sessizce yattı. O sırada onun keklik kaşlarının altındaki badem göz kapakları tamamen açılıp, bir güzelliğe on güzellik katıyordu. Kadirşinas sevgilisinin bu kadar güzel ve sevimli yüzünden etkilenen şair teselli etmek isteyip:
–Yazdıklarımı bir kez gözden geçirip yatayım demiştim, dedi.
–Ahh… Ayimhan derin bir nefes alıp aniden şaire baktı.
–Evet… Yine neden ah çekiyorsun?
–Ben de yazmayı biliyor olsam diye arzu ettim, -deyip gözünü kocaman açıp şairin gözlerine dikti Ayimhan.
–Bilsen ne yapacaktın? –Şair elini uzatıp onun tıpkı bir kuyu gibi, güzel çift çenesini okşadı.
–Ne yapardım, sana yardım ederdim işte, dedi Ayimhan salınarak gülüp. Onun bembeyaz dişleri lambanın ışığında sedef misali parlıyordu.
–Öyle olmasa da çok yardımcı oluyorsun.
–Nerde? –Ayimhan dertli bir ah çekip sözüne devam etti, babam beni kız çocuğu diye Kur’an okumayı biraz öğrendi deyip okuldan erken aldı. Eğer öyle yapmamış olsa ben okuma yazma biliyor olacaktım. Şimdi senin yazdığın yazılara ben tıpkı bir kör gibi bakıp kalıyorum. Ne kadar hayal etsem bizim böyle okuyanlarımızın hiçbir şeye yardımı olmuyor. Kur’an okumayı öğrenmek bizi teferruatın dışına çıkarmıyor. Bakıldığında, bununla hiçbir iş vücuda gelmiyor.
Ayimhan’ın yarı uykulu söylediği sözleri basit gibi algılansa da, aslında çok derin manaya sahipti. Onun sözlerinde halkın omzuna dağ gibi basıp duran bütün külfetler, milletin gözünü kör bırakan sebeplerin ana kaynağı olan eski eğitime karşı şiddetli bir isyan ateşi yanıyordu. Bunu düşünen şair Ayimhan’la meseleyi derinlemesine konuşup:
–Çok önemli bir şey söyledin, ben senin bu kadar derin fikirli olduğunu düşünmüyordum, dedi.
–Öyle, senin beni düşünmediğini biliyorum, dedi Ayimhan öfkelenip.
–Yok, öyle değil, ben seni çok düşünüyorum. Ama şimdi böyle paha biçilemez sözler söyleyip beni hayran bıraktığın için öyle söyledim, üzülme sen, canım! Şair özür diledikten sonra sözüne devam etti, başımızdaki külfetlerin kaynağı senin söylediğin teferruatların dışına çıkamamamızda, bunun gibi hiçbir şeyin manasını düşünmememizde. Sen bunu iyi özetledin. Ben buna tamamen katılıyorum, -o Ayimhan’ı yavaşça kendisine çekip, elma gibi parlak ve hoş kokulu yanaklarını koklayıp öptükten sonra, ekledi, teferruatın dışına çıkamamamız yönüyle bizi nadanlık, hurafecilik kıskacına almıştır. Bu zamanda her yerde işan –sofilerin “zikir –sema”sı, falcı kadın, üfürükçü, büyücülerin hurafelerle dolu inançları zirveye çıktı. Onlar işlemeden dişliyorlar, onlar kendi geçimini sağlayabilmek adına yalancılık yapıp, türlü usullerle halkı şuursuzlaştırmaktalar. Bu bizim hayatımızdaki en acıklı, en korkunç afet. Bu afetten kurtulmanın yegâne yolu halkı uyandırmaktır. Bunun için okullar açıp, senin de istediğin ilim irfanla halkı hurafelerin esaretinden kurtarmak gerek. Bu çok mühim ve zor bir iş. Beni geceleri uyutmayan işte bu kaygı.
Bu sözleri dikkatle dinleyen Ayimhan önünde oturan şairin boyunu Tanrı Dağlarından da yüce, şan şerefte binlerce on binlerce adalet savaşçısının galip komutanlarından da saygın olduğunu düşündü. Sıçrayıp yerinden doğruldu:
–Okul açılsa, ben de okurum, dedi kararlı bir sesle.
–Okul açmak güzel iş, fakat ona yol yok!
–Neden?
–Onlar okuldan korkuyor. Halkın uyanmasından korkuyor, dedi şair sakince anlatıp, -halk uyansa akla karayı fark edip, onların cahil bırakma siyasetine karşı çıkacak. Halk ayaklansa, kendi mukaddes hukuklarını tanısa, onların müstebit hâkimiyetini yıkıp, tahtı -bahtını yerle bir edecekler. Bunun için korkuyorlar.
Ayimhan nefesini tutmuş sessizce oturup bu sözleri dinliyordu. Şair ciddiyetle sözüne devam etti:
–Bizim okul açmamıza dinî, hurafe temelli örf adetler de sert engeller çıkarıyor. En tehlikeli ve zehirli kara güç işte bu. Bunlara teşebbüs eden cehaletperestler, halkın uyanışından çok korkuyorlar. Çünkü halk cehalet, nadanlık uykusundan uyansa, onların menfaatleri zarar görecek. Bunun için, onlar her türlü içtimai uyanış hareketine karşı çıkıyor. Mesela, Mehsutbay Tataristan’dan iki kez öğretmen davet edip tüm masraflarını kendisi karşılayarak Astane’de okul açtı. Bu okullarda, eğitim işleri bir zaman yoluna konuldu. Daha önce bahsedilen mutaassıp kara güçler isyan başlatıp: “Mehsutbay yenilikçi mektep açtı, hesap, coğrafya diye Besmelesiz bir şeyler okutuyorlar, dünya yuvarlak diyorlar” diyerek fitne fesat yayıp, Yan Zenşin’e şikâyet ettiler. Yenilikçi mektepleri kapatmak için bahane bulamayan Yan Zenşin onların şikâyetini dikkate alıp bir buyrukla yenilikçi okulları kapattırdı. Öğretmenlerini kovdu, hatta sürgün etti. Bunlar 1918 yılında olan şeyler. Aradan birkaç yıl geçince Kaşgar’da yine bir eğitim hareketi başladı. Merhum Abdukadir Damollam öncülük yapıp, medreselerdeki eski tarz eğitim işlerinde ıslahat yapmaya teşebbüs etti. Medreselerin vakıflarından para ayırıp, öksüz –yetimlerin bakımını yoluna koydu. En önemlisi yabancı ülkelerden gelen misyonerlere karşı koydu. Ne yazık ki, Abdukadir Damollam’ın terakkiperverliğini desteklemek yerine bir takım zenginlerle mutaassıp kara güçler ağız birliğiyle ona karşı çıktılar. En sonunda bu kara güçler bir suikastla Abdukadir Damollam’ı katlettiler.
Ayimhan bu dehşet verici facia karşısında yüreği yarılmış gibi, derin bir nefes çekip şaire bakakaldı, vücudu tir tir titriyordu. Şair onu hemen kendine doğru çekip, sevgiyle bakarak sözünü devam ettirdi:
–Bununla birlikte yine ilim semasında bir yıldız sönüp, terakkiperverlik hareketi yerle bir oldu.
–Öyle mi kalacak?
–Elbette kalmayacak. Halkın eğitime olan talebi hiçbir zaman bitmeyecek, belki bu arzu gittikçe güçlenecek. İşte, o talep edenlerden biri de sensin. Bunun için yenilikçi okullar açmamız gerek. Eğer açmasak, halkın, senin isteklerin nasıl yerine gelir? Bu yolda türlü türlü engellerle karşılaşsak da, kesinlikle gevşemeden onları aşıp geçerek ileriye yürümemiz gerek. “Engelin çok olsa da korkma, daima ileri yürü” bu bizim şimdiki şiarımız…
Ayimhan Abdülhaluk Uygur’dan bunun gibi daha çok sözler duydu. Şairin gurur, vicdan suyuyla sulanan sözleri Ayimhan’ın gönül evinde yer bulup, vücuduna büyük bir güç, kuvvet bahşetti, bununla birlikte o yüce bir gaye, sağlam bir irade kazandı.
Abdülhaluk Uygur söylemekten yorulmadı. Ayimhan’sa şairin sözlerine doyamadı.
Bir günlük meşgulat, bir günlük hareket… Bunun verdiği yorgunluk sonunda galip geldi. Bundan dolayı onlar sarılıp tatlı bir uykuya daldılar.
Dördüncü СКАЧАТЬ