Bizim babamızın büyük babasından duymuşum, bu dünyada yeni bir soy yaratılsa, onlar ile birlikte yıldızlar da doğuyorlar, o yıldızlar her zaman da onları kaza beladan koruyorlar diye. İşte o yıldızlar insanlara hayat verdiğini ve onları öldükleri zamanda kendilerine alıp gittiklerini işitmişim. Bizim büyük babamızın deyişine göre, bizim yıldız işte o, şurdaki! Onun adı Babay yıldız.
Medey, ağlamaklı olup “Öyleyse biz ölecek miyiz?” dedi O, biz dediğinde, evde hastalanıp yatan annesi Emis’i düşünerek söylemişti.
Amit çocuğun başını okşayarak “Evet, sana!” dedi. Sonrasında o masaldı da! Belki dedem sadece beni kandırmak için söylemiştir, oğlum, dedi içini çekerek Amit ve oğlunu yanına alarak eve girdi. O gece Amit, hastalanıp yatan karısının başında oğluna, Babay yıldızın masalını anlattı.
Medey’in düşüncesini köyün yukarı tarafından çıkan ah vah bozdu. Medey kulak verip dinledi, anlamını çıkaramadı. Bir kadın sesi, köyü başına yıkarak ağıt yakıyordu. Sonra o kadının sesine daha da başkaları katılarak büyük ağıta dönüştü. Medey’in yüreği cız etti, kim ki, diye kendi kendine sorup gökyüzüne baktı. Medey yıldızlara bakıyordu. Bir şey de anlamadan içini çekip, kim olsa da birisi dünyadan göçtü, diyerek eve girdi. Köyden sessizlik gitti.
Oradan buradan gelen köpeklerin ulumaları ve Medey’in gördüğü düş, birbirine karışıp çocuğu yatak içinde dörde katlayıp, yorgan altına gömdü.
– Feryat yukarı taraftan çıktı, diyerek Medey kaygılandı, Kimmiş? Kimmiş? ve birden Medey, Aysahan Azre-tovna diye düşündü.
Köyde, daha yatılı okula gitmeden, Medey, Aysahan Azretovna’nın en sevdiği öğrencisi olarak sayılıyordu. Me-dey, Aysahan Azretovna’nın sınıfa geldiğini ve Medey’lerin sınıfını aldığını bugünkü gibi hatırlıyordu.
Aji Togay’ın orta okulunun Nogay dili ve edebiyatını okutan kız gitti de sınıfını öksüz bıraktı. Köyde tanınan öğretmen, o zamanda, bakım evinde kalan, Aysahan Azretovna okula geri döndü. Bütün hayatını okulda geçirmiş ve o köyde okul açıldığından bu yana çalışmış Aysahan Azretovna öz mekanına katıldı. Burdan başlayarak Medey ilk defa Aysahan Azretovna’yı tanıdı.
Tatile çok yakında çıkarız diyerek beklenilen günlerdi. Mayıs ayının ortasında: “Medey, sen gitmeden dur, birlikte gideriz,” diyerek Aysahan Azreetovna çocuğu durdurup sınıfta bıraktı.
– Senin baban Amit değil mi?
Utancından kızararak evet dedi Medey, kendisini öğretmenin neden sınıfta tuttuğunu anlamadan.
– Tanıyorum onu, o benim elimde okudu. Çok sabırlı ve akıllı çocuktu, dedi Aysahan Azretovna.
– Medey kaldığını kabullenemedi. O arkadaşları ile gidip, top oynamak istiyordu. Ama ne yapsın, çare yok. Okul çocuklardan boşaldı dendiğinde, sınıfın sessizliğini Aysahan Azretovna bozdu.
– Seni bırakmamamın nedenini biliyor musun?
– Bilmiyorum.
– Bilmeye bilirsin. İşte şimdi yeni posta getirdiler, diyerek Aysahan Azretovna gazeteyi eline alıp, şiir okumaya başladı. Medey kulağını kabartıp dinledi. “Bu şiir benim “Annem” adlı şiirime ne çok benziyor, diye düşündü.
Aysahan Azretovna okuyup bitirdikten sonra:
– Görüyor musun nasıl güzel olduğunu? Fakat altında senin ismin ve soyadın duruyor: “Aji Togay’ın orta okulunun altıncı sınıfının öğrencisi Medeyev Medey”.
Çocuk şaşırdı. Onun parmakları titreyip, çenesi sızladı. Hem bir şey de düşünemiyordu. Nasıl gazete insanın içindekini biliyordu, o nasıl biliyordu insanın gizli sırlarını. Gerçekten de, eğer o şeyi, dünyada hiçbir insan bilmiyorsa.
Medey kendi kendine ayıplanıp, nedense şiir yazdığına bayağı utanıp, yer delik olsaydı ona girecekmiş gibi oldu. Çocuğun iki yanağı, elma gibi kızardı.
– Aysahan Azretovna, ant olsun bu şiiri ben yazmadım. Boynumdaki kırmızı muska ile yemin ediyorum, şiir benim değil, dedi.
– Ay ay ay, ne oldu sana, niye bu kadar çok yemin ediyorsun? Eğer şiiri zayıf görüyorsan, yanılıyorsun, dedi Aysahan Azretovna gülümseyerek. Çok iyi şiir, doğrusunu söylersen benim hoşuma gitti.
– Yok, benim şiirim değil, diyerek Medey kendi kendine ağlayası geldi. Şiir gerçekten de Medey’inkine benzemiyordu. Yalnız birinci kıtası Medey’indi. Geri kalanlarını o bilmiyordu. O gazeteye şiir göndermemişti, fakat ona senin şiirin diyorlardı, acayip değil mi?
– Eğer sen yazmamış isen, senin şiirin diyerek gazete niye yayımlamıştı? diyerek Medey’den daha çok şaşırıp, Aysahan Azretovna kendi kendine sordu. Aysahan’ın da gönlü kırıldı. “İşte Medey benden saklıyor olabilir. Saklamasa dikkat edip öyle dinlemezdi. O bir şey saklıyor, öyle olmasa garip şeyler oluyor,” diyerek Aysahan Azretovna içinden düşündü.
O zamanda Medey’de içinden: “Eğer Aysahan Azretovna kendi bilmiyorsa, ben nereden bileyim? O bir gazete denilen şey ne pek obur şey ay? Nereden de bilmiş benim yazdığımı,” diyerek Medey özellikle çok kaygılandı. O gazete hakkında düşünmeye de korktu.
– Medey, sen bir kere de olsa şiir yazdın mı? diye Ay-sahan Azretovna Medey’den yine sordu.
– Tabii, dedi Medey, tam o soruyu bekliyormuş gibi.
– Gazetedeki senin şiirine benziyor mu?
Medey “Benziyor. Annem isimli şiirime pek benziyor,” dedi.
– Görüyor musun? Yine de benimki değil diyorsun. Benim bilgime göre gazetedekiler düzeltmişlerdir. Tek şaşırdığım, ben senin öğretmenin olup bilmiyorum şair olduğunu, fakat gazetedekiler nasıl biliyorlar.
Aysahan Azretovna çocuğun sıkıldığını görüp “Kızmadım, hatırım kalmıyor, düşünme,” dedi.
Otuz yıldan fazla edebiyat ile Nogay dilini okutan, kendi de edebiyatı pek seven hem anlayan insan olduğundan dolayı, Aysahan Azretovna, Medey’i pek sıcak gördü.
– Bundan sonra şiir yazarsan, birisine danışmak istersen, utanmadan, sıkılmadan bana gelirsin. Şöhretli, büyük şair olmaya sende kabiliyet var. Yaz, yazmaya büyük yiğitlik gerek, onunla birlikte ustalık da gerekiyor…
O gün Medey okuldan epey geç döndü. Yol boyunca ağır düşüncelerle, ayakları nereye bastığını bilemeden, kısa boyu ile çevrilip eve geldi.
Ev içinde, dünyalarından geçmiş, masayı çevreleyip oturanlar votka içmekteydiler. Giriş holünde gaz ocağında annesi, et kavurmaktaydı.
– Vay! Bizim şairimiz geldi! dedi birisinin sesi. Geriye kalanlar, ayağa kalkarak, geleni selamladılar. Çocuğun gözleri, masa üstünde bir top gazeteyi görünce, sadece yuvasından СКАЧАТЬ