– Konuşma! diyerek öğretmen Medey ile Fatima’nın dikkatlerini kendisine aldı. Tanışmaya acele mi ediyorsunuz? Acele etmeyiniz, hemen birbirinizi gagalamaya başlıyorsunuz! dedi ve derse devam etti.
Ama Fatima Medey’in tarafına eğilip ağırdan fısıldadı.
– Sen şiir de yazıyorsun değil mi? Biz senin şiirlerini gazetede okuduk.
Medey de öğretmenden çekinip hem de Fatima’nın söylediklerini sınadı; ancak bir şey anlamadı: “Dalga mı geçiyor, ya da içtenlikle mi söylüyor bu kız,” düşünceleri onu kapladı.
Fatima bir defasında, bir cumartesi günü Medey’i evlerine misafirliğe çağırdı.
– Medey, babam seni çağırıyor, dedi. Bize, köye misafirliğe gidelim.
Sonra gülümseyerek elinden tuttu. Medey ses çıkarmadı, hem kendisi fazla dikkat etmeden arkadaşının dediğini dinleyerek arkasından takip ederek çıktı. Medey, Fatima’yı çok beğeniyordu. Başka şekilde söyleyecek olursak onu seviyordu. Ama onun hakkında sınıfta hiç kimseye bir şey söylemiyor, Fatima’nın kendisine de hissetirmemeye çalışıyordu. Fatima da Medey’i seviyordu. Böyle, ikisi çok iyi dost oldular. İşte bugün Fatima’nın babası jiguli5 marka arabasıyla kızını evine götürmeye geldi. O, her cuma gelip Fatima’yı götürüyordu. Hem o vakitlerde Medey kendisini çok yalnız görüyordu. O, Fatima’nın gelmesini dört gözle, özlemle beliyordu.
– Yürü, babam ile tanıştırayım, diyerek kız genci yatılı okulun bahçesinden çıkardı.
Ateş gibi yanan kırmızı Lada6 marka araba dünyanın altını üstünü getirip “Boni M” şarkılarını çalıyordu. Uzun boylu, şirket kotu ile mavi gömlek giymiş şahıs arabayı bez ile siliyordu. Göz kararı ile onu Fatima’nın babası diyerek söylemek de olmuyor. Niçin denilse, Fatima Medey’e “Benim babam işçi” diye söylüyordu. Hem onun çok büyük kütüphanesinin var olduğunu duymuştu. Bundan dolayı ki, Medey Fatima’ya yavaşça:
– Oradaki senin baban mı? diye sordu.
– Tabii ki! dedi Fatima şaşırıp kalan suratı ile Medey’e bakıp. Benzemiyor muyuz?
– Kim bilir, dedi Medey. Sonra aklını toplayan insana benzeyerek. Ne genç insan o? Ben onu senin erkek kardeşin gibi gördüm, dedi.
Fatima gülmeye başladı. O hiçbir zaman böyle şeyler hakkında düşünmemişti. Böylece Fatima Medey’e başka göz ile bakarak:
– Sen tam da bizim annemiz gibi konuşuyormuşsun. O, ben sizin gibi, gençlik günlerimde şöyle idim, ihtiyarlayınca öyle böyle, diyerek konuşuyor.
Fatima sözlerini bitirir bitirmez koşarak gidip babasını kucakladı.
Fatima babasına gülümseyerek “İşte, bu benim arkadaşım, bizim şairimiz Medey,” dedi
Fatima’nın babası elini uzatıp Medey’e uzattı.
– Ben Fatima’nın babasıyım, adım Zelimhan! diyerek gerçekten bir büyük insanla tanışmış gibi elini sıktı.
Fatima, babasını arkadaşı ile tanıştırarak “Medey’in babası jeolog yani yer bilimci, şimdi uzakta, bir iki aya kadar dönüp gelecek,” dedi
– Medey’in kulakları, sonra, iki yanağı kızarıp gitti. O ilk defa kendisinin yalan söyleyip oturduğunu anladı. Hem kendi kendinden utanıp, yer yarılıp içine girecek gibi oldu.
Fatima’nın babası çocukları arabaya oturtup, iki gün için şehirden alıp gitti.
Araba içinde Medey kendisine doğru yer bulamadan sıkıldı. Fatima ise babasının yanına oturup, gayet neşeli geçen haftanın haberlerini söyledi. Medey ise: “Yalanım çıkmasaydı,” diye üzülüyordu.
O, Fatima ile yeni tanıştığı günlerde, bir keresinde Fatima “Medey, senin baban da şair mi?” diye sordu.
– Yok.
Fatima, Medey’e söz vermeden “Eee, bildim,” dedi Senin baban öğretmen ya da bilim adamı?
– Yok. Benim babam, dedi genç.
Fatima “Jeolog. Bildim mi?” dedi ve Medey’in gözlerine bir acayip sevgi ile baktı.
İşte o gün, işte öyle gözler, işte öyle ses Medey’e yalan söyletti. O, kendi babasının kim olduğunu söylemeden, Fatima’nın hoşuna gitmek isteyip cevap vermedi. Bir şey demedi.
Fatima gururlandığından, kendisi övünmeye devam etti:
– Nereden bildim söyleyeyim mi? diye sordu.
– Nereden?
Fatima “Nereden biliyorum, birinci olarak, senin baban şimdiye kadar, bir kere de velilerin toplantısına da gelmedi. Bu demek ki memur. Doğru mu söylediğim? Yalnız kim olduğunu bilmiyorduk biz,” dedi.
“Biz dediklerin kim onlar?” diye Medey, Fatima’ya dikilip baktı.
– Bizim sınıfın kızları. Senin babanın ne iş yaptığını öğrenmek için meraktan başımız şişti. Olmadığında gidip öğretmenden sorduk. Öğretmen bilmiyorum, gizli deyip, daha da başımızı döndürdü. Fatima habere çok kızmıştı.
Medey ise, çok büyük şaşkınlığa düştü. “Onlara benim babamın kim olduğunu bilmek neden gerekiyordu? Ben onların babalarını sormuyorum ya… Sağ olsun öğretmenimin babamın nerede olduğunu söylemediğine,” diyerek ağır düşüncelere daldı.
Fatima “Benim babam, işçi,” dedi. Olduğu için herhangi bir müdür onunla dost olmayı seviyor. Bizim kütüphanemizde nice kitaplar var, öyle kitaplar yatılı okulun kütüphanesinde de yok, dedi gururlandı Fatima.
Bundan sonra Medey, Fatima ile babası hakkında konuşmadı.
Medey uyuyamadı. O yatakta sağa sola dönerek daha düşüncelere daldı. Fatimalara ilk geldiği gün, onların güzel inşa edilmiş iki katlı evi, üzüm ağaçlarının yaprakları ile güneşten korunmuş, düp düz beton avlu Medey’e, masal evleri gibi göründü.
– Medey gel, ben sana bütün odalarımızı göstereyim, dedi Fatima, ninesi ve annesi ile kucaklaştıktan sonra.
– İşte bu mutfak odası. Burada ninem ile annemin tencereleri ve hem kendilerine gerekli kap kacakları duruyor.
Fatima gururlanarak “Buradaki silahları görüyor musun, bunları СКАЧАТЬ
5
Jiguli: Rus araba markası
6
Lada: Rus araba markası