Название: Dar Sokakta Ayak Sesleri
Автор: Emin Göncüoğlu
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-88-3
isbn:
Tam dört gün boyunca sanki onunla konuşmamışım gibi hiç ses çıkmadı Meral Hanım’dan. Bu konuyu çok sorun edip gergin bir hâlde gidip geldim işe. Nihayet beşinci günün sonunda istediğim izne çıkabileceğimi her zamanki donuk yüz ifadesiyle söyleyince rahatlayıp gevşedim ve ona karşı içimdeki öfke azaldı.
Akşam işten çıkışta otobüsten Divan Otelinin az ilerisindeki durakta indim ve yürüyerek; gitmek istediğim Güneydoğu gezisini düzenleyen iş yerinin önüne geldim.
Biraz heyecanlanarak içeri girdim ve o gün camdan içeriyi seyrederken bir iki kez bana meraklı bakışlar fırlatan birinci masadaki güzel kızın yanına gittim. Beni ilk kez görüyormuş gibi yüzüme baktı. Nedense ondan, beni tanıyacakmış gibi davranmasını, en azından hatırlamasını bekliyordum. Bunun saçma bir düşünce olduğunu bile bile böyle düşünüyordum. Oysa o, onu gördüğüm günden beri zihnimden hiç silinmemiş ve güzel yüzünü hep muhafaza etmişti.
“Hoş geldiniz.” deyince sesinin de yüzü kadar güzel ve etkileyici olduğunu fark ettim ve içinde bulunduğum hayal kırıklığından acıyla sıyrılmaya çalıştım.
“Camda ilanını gördüğüm Güneydoğu gezisine katılmak istiyorum.” dedim.
Bana kibarca önündeki iki siyah koltuktan birine oturmamı söyledi.
“Bu geziye ilgi beklediğimizden daha fazla oldu. Kalan son üç yerden birini size vermek kısmet olacak demek ki. Bir şey içer misiniz?”
“Hayır, teşekkür ederim!”
“Nakit ödemelerde yüzde on indirim yapıyoruz.”
“Ödememi mümkünse taksitle yapmak istiyorum.”
“Temmuz ayından itibaren, kredi kartıyla altı eşit taksit yapalım size o hâlde.”
Konuşurken gözlerime çok içten bakıyor, kısa aralıklarla yüzüme bakarak kendinden çok emin bir şekilde gülümsüyordu. Gerekli işlemleri yaptıktan sonra:
“22 Haziran sabahı saat 5’te burada olmanız gerekiyor. Uçağımız 07:30’da kalkıyor. Havaalanına gidiş, bilet ve bagaj işlemleri için yeterince zamanımız olacak. İyi bir tatil geçirmenizi, işletmemizden memnun olmanızı temenni ediyorum.”
“Umarım!”
Geziye ilişkin sözleşmenin bir nüshasını, gidiş dönüş uçak biletimi, uzun beyaz bir zarfın içine koyarak nazikçe uzattı.
Çıkacağım geziyi babamdan ziyade özellikle annem duyunca itiraz ettiyse de bir sonuç alamadılar. 22 Haziran sabahına kadar gideceğim yerlere ilişkin bilgiler topladım. Hava durumunu takip ettim ve valizimi hazırladım. Sabah erkenden uyandım ve telefonla bir taksi çağırıp beni tarif ettiğim adrese götürmesini söyledim.
Sokaklar ıssız ve ürkütücü bir sessizlik içindeydi. Hava henüz aydınlanmamıştı. Son yıllarda gasp, kapkaç ve hırsızlık olaylarının yol açtığı ölüm ve yaralanmalar herkes gibi beni de huzursuz ediyordu.
Geziyi düzenleyen iş yerinin önüne geldiğimde benden çok daha erken gelenlerin olduğunu gördüm. Saatime baktım; daha beşe çeyrek vardı ve bizi havaalanına götürecek otobüs hazır hâlde bekliyordu.
İş yerinin bütün ışıkları açıktı ve gündüz gördüğüm, masalarda oturmuş, gelen müşterilerle ilgilenen alımlı kızların hiçbiri yoktu. Benim işlemlerimi yapan güzel kızın masasına hüzünlü bir sessizlik çökmüştü. Onu orada göremeyince mutsuz olduğumu fark ettim ve nedense hayatın tuhaf ve acı veren bir yanının olduğunu düşündüm.
Görevli olduğu kıyafetinden belli olan genç bir erkek kapıda gelenleri karşılıyor, bazen servis şoförü ile konuşmak için dışarı çıkıyor sonra tekrar gelip kapıda bekliyordu.
İçeride karı koca oldukları her hâllerinden belli olan, yüzleri uykulu, orta yaşlı dört kadınla dört erkek, valizlerini önlerine ve yanlarına koymuş dışarıyı seyrediyorlardı. Ben de bir köşeye gidip oturduktan sonra arkamdan on yaşlarında, henüz uykudan yeni uyanmış bir kız çocuğu ile etrafı biraz şaşırmış gibi seyreden on üç, on dört yaşlarında bir erkek çocuğu anne ve babaları ile içeri girdiler. Anne ve baba birbirlerine uygun, kısa boylu ve şişmancaydılar. Onları bırakan taksi hızla uzaklaşırken küçük kız oturdukları yerde başını annesinin koluna dayayarak uyumaya başladı.
Çocuksuz iki genç çiftle, dört erkek daha gelince içerisi biraz hareketlenir gibi oldu. Kapıda gelenleri karşılayan güler yüzlü genç görevli saatini kontrol ettikten sonra gidip servis şoförüne bir şeyler söyledi.
Muavin otobüsün bagaj kapaklarını açarken orta yaşlı, orta boylu, saçı yanlardan iyice açılmış şoför, otobüsün iç ışıklarını yakıp tekrar aşağı indi. Yolcular gitme vaktinin geldiğini düşünerek bagajları ile dışarı çıkarken ben acele etmeden yerimden onları izliyordum. Tavandan yerdeki parlak granitlere vuran ışıklar seyri hoş bir görüntü oluşturuyordu.
İki taksi daha geldi peş peşe; birinden genç iki erkek, diğerinden bir kadınla, orta yaşlı bir adam indi ve doğruca otobüsün başındaki bagaj telaşına katıldılar.
İçinde oturduğum genişçe iş yerinin, beyaz duvarlarında ülkemizin çeşitli bölgelerinden çekilmiş büyük fotoğraflar asılıydı. Deniz olmayan tek görüntü Kapadokya ve Nemrut Dağı’na aitti. Nemrut Dağı’nın zirvesindeki anıt mezarın eteğinde bir sıra hâlinde oturup Güneş Tanrısı’nın doğuşunu seyreden, Kommagene kralı ve ailesine ait heykel gövdelerinin, yıldırım ve şiddetli fırtınalarla sağa sola devrilmiş olan başları, sanki cüzzam hastalığı ile çürümüş ve delik deşik olmuş gibi ürkütücü ve itici bir manzara oluşturuyorlardı.
Bizi havaalanına götürecek otobüsün yanı yeni gelenlerle kalabalıklaşmıştı. Ben de yerimden kalktım, insanların içinde birbiriyle konuşanları bir süre dinledikten sonra valizimi sürücünün yardımcısına teslim ettim ve orta kapıdan otobüse binerek gidip en arkadaki koltuklardan birine oturdum.
Büyük çınar ağaçlarının altındaki sokak lambalarının ışıkları, araçsız geniş yollarda, insansız kaldırımlarda hüzünlü ve sessiz bir görüntü oluşturmuşlardı. Otobüsün içi her binen yolcuyla biraz daha hareketleniyordu. Şoför, koltuğuna kurulmuş, motoru çalıştırmış, harekete hazır bekliyordu.
Karşı yolda beyaz bir Mercedes otomobil belirdi ve kaldırımın kenarında farlarını söndürmeden durdu. İçinden hayli alımlı bir çift indi. İkisi de oldukça uzun boyluydu. Yanım boştu sanırım geziye benden başka tek başına katılan kimse yoktu. Vücudumu daha da dikleştirerek onları ilgi ile seyrettim. Sürücü yardımcısı koşarak kadının ve adamın elindeki valizi aldı ve geri döndü
Kadın beyaz etek ceket, ayaklarına parlak derili, topuklu bir kundura giymişti. Geziden çok bir iş görüşmesine gidecekmiş gibi görünüyordu. Yanındaki adam kot pantolonun üstüne krem rengi bir gömlek, ayağına pantolonun renginde üst yüzü bezden spor bir ayakkabı giymişti. Uzun boylu kadın, dalgalı, uzun, kızıla boyanmış saçlarını СКАЧАТЬ