Название: Anne Frank'ın Hatıra Defteri
Автор: Анна Франк
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6486-08-9
isbn:
Ahşap merdivenden çıktığında üçüncü katın koridoruna varıyorsun. Merdivenin başında, her iki tarafında da odalar var. Soldaki kapı binanın ön cephesindeki baharatların olduğu depo alanına, çatı kısmına çıkıyor. Tipik bir Hollanda işi ve oldukça dik olan iki kat arasındaki merdivenler de sokağa açılan diğer bir kapının olduğu ön cepheye çıkıyor.
Merdiven sahanlığının sağ tarafındaki kapı, binanın arka tarafındaki “Gizli Ev”e açılıyor. Kimse bu basit gri kapının bu kadar çok odaya açılacağını tahmin bile edemez. Kapının eşiğinden bir adım atıyorsun ve içeridesin. Kapının karşı tarafında dik bir merdiven var. Solunda Frankların oturma odası ve yatak odası olarak kullanacağı odaya giden dar bir koridor var. Yanında ise Frankların iki genç kızının çalışma ve yatak odası olan daha küçük bir oda… Merdivenlerin sağ tarafında birbiriyle bağlantısı olan penceresiz bir çamaşır odası ve köşede bir lavabo var. Diğer oda ise Margot ve benim odam. Merdivenden çıkıp ilk kapıyı açtığında eski kanalın yanında bulunan büyük, aydınlık ve havadar odayı gördüğünde şaşkınlığına engel olamıyor insan. Odanın içinde Bay Kugler’in laboratuvarı sağ olsun, bir soba ve bir de lavabo tezgâhı var. Buranın hepimizin oturduğu, yemek yediği, çalıştığı yer olması dışında Bay ve Bayan van Daan’ın mutfağı ve yatak odası olarak kullanılacak. Aradaki minik oda ise Peter van Daan’ın yatak odası olması gerek. Ardından binanın ön kısmında olduğu gibi bir çatı ve bir tavan arası geliyor. İşte bizim gizli yerimizi tamamen sana anlattım.
10 Temmuz 1942, Cuma
Sevgili Kitty,
Galiba evimizi uzun uzadıya anlatarak seni sıktım ama hâlâ nerede olduğumu bilmen gerektiğini düşünüyorum. Nasıl buraya düştüğümü de ilerleyen yazılarımda öğreneceksin.
İzninle, önce hikâyemi tamamlayayım çünkü bildiğin üzere daha bitirmedim. Prinsengracht 263 adresine geldikten sonra Miep bizi uzunca bir koridordan yürüttü. Ahşap merdivenlerin olduğu kısımdan gizli odaya geçirdi. Bizi yalnız bırakarak kapıyı arkamızdan kapattı. Margot çoktan bisikletiyle gelmişti ve bizi bekliyordu.
Oturma odamız ve diğer odalar o kadar doluydu ki sana anlatamam. Geçtiğimiz aylarda ofise gönderilen kutular yerleri ve yatakları kaplıyordu. Küçük oda tavana kadar çamaşırlarla doldurulmuştu. O gün düzgün yapılmış yataklarda uyumak istiyorsak elimizi çabuk tutup dağınıklığı temizlememiz gerekiyordu. Annem ve Margot parmaklarını kımıldatacak hâlde değillerdi. Bitkin bir hâlde döşeklerin üzerine uzanmışlardı. Ama babam ve ben, iki çekidüzen verici olarak geri kalan işleri yaptık.
Tüm gün kutuların içini boşaltıp dolaplara yerleştirdik. Temiz yataklarımıza girebilmek için canımız çıkana kadar çivi çaktık ve ortalığı topladık. Bütün gün sıcak bir yemeğe hasret kaldık ama bu o kadar önemli değildi. Annem ve Margot yemek yiyemeyecek kadar bitkindiler. Babamla ben de çok meşguldük.
Salı sabahı, önceki gün yarım kalan işleri yapmaya başladık. Bep ve Miep erzak karnelerimizle bir şeyler almaya alışverişe gittiler. Babam aydınlatmayı tamir etti. Mutfak zeminini ovalayarak temizledik. Hava kararana kadar hiç durmadan bir şeyler yaptık. Çarşambaya kadar hayatımdaki bu büyük değişikliği düşünecek bir zamanım olmamıştı. O zaman, Gizli Ev’e geldiğimizden beri ilk kez tüm bu olanları, başıma gelenleri ve gelecekleri anlatmak için bir fırsat buldum.
11 Temmuz 1942, Cumartesi
Sevgili Kitty,
Babam, annem ve Margot hâlâ her on beş dakikada bir çalan ve saati haber veren Westertoren çanının sesine alışamadı. Ben alıştım ve başından beri hoşuma gidiyor. Sesi, özellikle geceleri çok rahatlatıcı geliyor. Bu şekilde saklanışın bende uyandırdığı hisleri bilmek istediğinden hiç şüphem yok. Burada evimde gibi hissetmeyeceğim aşikâr ama burayı sevmediğimi de söyleyemem. Garip bir pansiyonda konaklıyormuş gibi hissediyorum. Saklandığımı söylemenin değişik bir yolu bu ama başka türlü tarif edemem. Bu Gizli Ev saklanmak için en mantıklı yer. Biraz rutubetli ve orantısız bir yer olsa da muhtemelen tüm Amsterdam’da ya da hayır tüm Hollanda’da bundan daha konforlu bir sığınak olamaz.
Geçiş yerleri olmayan duvarlarımızın arasındaki odalar çok boş gözüküyordu. Neyse ki babam, tüm kartpostalları ve film afişlerini yanına almıştı. Biraz tutkal ve bir fırçayla hepsini duvara yapıştırdım ve onlara duvarda asılı duran resim havası verdim. Çok iyi görünüyor artık. Van Daanlar geldiğinde dolaplar ve tavan arasındaki ahşap kazıklardan daha başka şeyler yapabileceğiz.
Margot ve annem biraz olsun kendilerine geldiler. Annem dün ilk kez bezelye çorbası yapmak için kendini toparlanmış hissetmişti ama aşağıda laflarken tüm yemeği unuttu. Bezelyeler kömür gibiydi ve tencereden çıkarması çok zor oldu.
Dün gece dördümüz özel ofise indik ve bir İngiliz radyosu açtık. Bizi birilerinin duymasından öyle korktum ki babama kelimenin tam anlamıyla yukarı çıkmak için yalvardım. Annem endişemi anlamış olacak ki benimle geldi. Ne yaparsak yapalım, komşuların bizi görmesinden ya da duymasından korkuyoruz. Geldiğimiz ilk gün hızlıca perde dikmeye başladık. Aslında perde demeye bin şahit ister çünkü bunlar, babamla birlikte diktiğimiz, birbirine uymayan boyutlarda acemice yapılmış, bölük pörçük kumaşlardan başka bir şey değiller. Yaptığımız sanat eseri perdeler biz gizlenirken düşmesinler diye pencerelerin üst kısmına çivilendi.
Sağımızda Zaandam firmasına ait Keg şirketinin bir kolu var. Solumuzda ise bir mobilya atölyesi… Burada çalışanlar mesai saatleri bitince gitmelerine rağmen sesimizi duyabilirler. Çok kötü üşütmüş olmasına rağmen Margot’a geceleri öksürmeyi yasakladık. Ona yüksek dozda kodein veriyoruz.
Salı günleri van Daanların geliş günü olduğu için o günü iple çekiyorum. Onlar gelince ortam daha neşeli ve biraz daha gürültülü oluyor. Buradan da anlayacağın gibi akşamları ve geceleri sessizliği hiç sevmiyorum, beni çok geriyor. Yardımcılarımızdan birinin burada, bizimle kalması için nelerimi vermezdim.
Burası pek de fena sayılmaz. Kendi yemeğimizi yapabiliyoruz ve babacığımın СКАЧАТЬ