Küçük Lord Fauntleroy. Фрэнсис Элиза Ходжсон Бёрнетт
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Küçük Lord Fauntleroy - Фрэнсис Элиза Ходжсон Бёрнетт страница 7

Название: Küçük Lord Fauntleroy

Автор: Фрэнсис Элиза Ходжсон Бёрнетт

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-18-1

isbn:

СКАЧАТЬ “Keşke benim de çok param olsa.”

      “Öyle mi?” dedi Bay Havisham. “Peki neden?”

      “Şey…” diye açıkladı Cedric, “bir insan parayla bir sürü şey yapabilir. Mesela elmacı kadın… Çok zengin olsaydım tezgâhını koyması için küçük bir çadır alırdım, küçük bir ocak da alırdım ve her yağmur yağdığında ona bir dolar verirdim, böylece evinde kalabilirdi. Sonra, ah! Ona bir şal verirdim. Böylece kemikleri o kadar kötü olmazdı. Onun kemikleri bizimkiler gibi değil; hareket ettiğinde canı yanıyor. Kemiklerinizin ağrıması çok fenadır. Ona bunları yapacak kadar zengin olsaydım, kemikleri iyileşirdi.”

      “Öhöm! Peki, zengin olsaydınız başka neler yapardınız?”

      “Ah! Bir sürü şey yapardım. Elbette canımın içine bir sürü güzel şey alırdım; iğnelik, yelpazeler, altın yüksük ve yüzükler, bir ansiklopedi, bir araba, böylece tramvayı beklemek zorunda kalmazdı. Pembe elbise sevseydi alırdım ama o en çok siyah sever. Fakat onu büyük mağazalara götürüp istediğini seçmesini söylerdim. Sonra da Dick…”

      “Dick kim?” diye sordu Bay Havisham.

      “Dick ayakkabı boyacısı.” dedi genç lord, ilginç planları onu gittikçe daha çok heyecanlandırıyordu. “Görüp göreceğiniz en iyi ayakkabı boyacısıdır. Çarşıdaki bir sokağın köşesinde durur. Onu yıllardır tanırım. Bir keresinde ben küçükken, canımın içiyle yürüyordum, bana zıplayan çok güzel bir top almıştı, onu taşırken arabaların ve atların olduğu sokağın ortasına doğru zıpladı, çok üzülmüştüm ve ağlamaya başladım, çok küçüktüm. İskoç eteği giyiyordum. Dick de bir adamın ayakkabılarını boyuyordu ve ‘Merhaba!’ deyip atların arasına koştu, topu benim için yakaladı, ceketiyle sildi ve topu bana verip, ‘Sorun yok delikanlı.’ dedi. Canımın içi ona hayran oldu, ben de öyle, o zamandan beri ne zaman çarşıya insek onunla konuşuruz. ‘Merhaba!’ der ve ben de ‘Merhaba!’ derim, sonra biraz yürürüz ve bana işlerinden bahseder. İşleri son zamanlarda pek iyi gitmiyor.”

      “Onun için ne yapmak isterdiniz?” diye sordu avukat, çenesini ovuşturup garip bir şekilde gülümseyerek.

      “Şey.” dedi Lord Fauntleroy, koltukta bir iş adamı havasıyla oturarak. “Jake’in hissesini satın alırdım.”

      “Jake de kim?” diye sordu Bay Havisham.

      “Dick’in ortağı ve bir insanın sahip olabileceği en kötü ortak! Dick böyle söylüyor. Hiçbir işe yaramıyor ve dürüst değil. Hile hurda yapıyor ve bu, Dick’i çileden çıkarıyor. Bir insan ayakkabıları elinden geldiğince iyi boyamaya çalışırken ve daima dürüst olurken ortağı dürüst olmazsa sinir olur. İnsanlar Dick’i sever ama Jake’i sevmezler, bu yüzden ikinci defa uğramazlar. Bunun için, zengin olsaydım Jake’in hissesini satın alır ve Dick’e ‘patron’ tabelası yaptırırdım; ‘patron’ tabelasının çok etkili olduğunu söyler; sonra ona yeni kıyafetler ve yeni fırçalar alırdım ve ona adil bir başlangıç sağlardım. Hep adil bir başlangıç istediğini söyler.”

      Küçük lordun, içtenlikle arkadaşı Dick’ten alıntı yaparak anlattığı küçük hikâyeden daha saf ve daha masum bir şey olamazdı. Bu konunun kendisi kadar, büyük dostunun da ilgisini çektiğinden en ufak bir şüphesi yoktu. Gerçekten Bay Havisham’ın da ilgisini çekmeye başlamıştı; fakat Dick ve elmacı kadından ziyade, kıvırcık sarı saçlarının altındaki kafası dostları için iyi niyetli planlarla meşgul olurken kendini tamamen unutan onun kibar küçük lordu ilgisini çekmişti.

      “Peki, kendiniz için…” diye başladı. “Zengin olsaydınız kendiniz için ne yapardınız?”

      “Bir sürü şey!” diye cevap verdi Lord Fauntleroy anında. “Ama ilk önce Mary’ye Bridget için biraz para veririm. Bridget onun on iki çocuğu ve işsiz bir kocası olan kız kardeşi. Buraya gelip ağlar, canımın içi ona sepetin içinde bir şeyler verir, o yine ağlar ve şöyle der: ‘Tanrı sizden razı olsun güzel hanım.’ Sanırım Bay Hobbs’a benden hatıra olsun diye altın bir saat ve zincir ve lüle taşı bir pipo alırdım. Sonra da bir topluluk kurardım.”

      “Topluluk!” diye haykırdı Bay Havisham.

      “Cumhuriyetçi mitingi gibi.” diye açıkladı Cedric heyecanlanarak. “Meşaleler, üniformalar, kendim ve çocuklar için eşyalar alırdım. Birlikte yürür ve talim yapardık. Zengin olsam kendim için bunu isterdim.”

      Kapı açıldı ve Bayan Errol içeri girdi.

      “Sizi bu kadar süre yalnız bıraktığım için özür dilerim.” dedi Bay Havisham’a. “Fakat başı dertte zavallı bir kadıncağız beni görmeye gelmiş.”

      “Bu genç beyefendi…” dedi Bay Havisham, “bana arkadaşlarından ve zengin olsaydı onlar için neler yapacağından bahsediyordu.”

      “Bridget arkadaşlarından biridir.” dedi Bayan Errol. “Mutfakta onunla konuşuyordum. Eşinde ateşli romatizma olduğundan zor zamanlar geçiriyorlar.”

      Cedric büyük koltuğundan aşağı kaydı.

      “Gidip ona bir baksam iyi olacak.” dedi. “Kocasının durumunu sorarım. Sağlığı yerindeyken iyi bir adamdır. Bana tahtadan bir kılıç yaptığı için ona minnettarım. Çok yetenekli bir adam.”

      Odadan çıkınca Bay Havisham koltuğundan kalktı. Bir şeyler söylemek ister gibi bir hâli vardı.

      Bir an tereddüt etti, sonra Bayan Errol’a dönerek şöyle dedi:

      “Dorincourt Şatosu’ndan ayrılmadan önce kont ile bir görüşme yaptım ve bana bazı talimatlarda bulundu. Torununun ve aynı zamanda eş dostunun İngiltere’deki hayatı çok arzu edeceğini umuyor. Lord hazretlerinin hayatının değişmesiyle para ve çocukların hoşuna gidecek şeyler elde edeceğini anlamasını sağlamamı söyledi; bir dileği varsa onu yerine getirip büyükbabasının onun dileğini gerçekleştirdiğini söylemeliyim. Kontun böyle bir beklenti içinde olmadığının farkındayım ancak bu zavallı kadına yardım etmek Lord Fauntleroy’u memnun edecekse eğer bunu yapmamak kontun hoşuna gitmeyecektir.”

      İkinci kez kontun sözlerini tam olarak aktarmamıştı. Kont hazretleri aslında şöyle demişti:

      “Çocuğun ona istediği her şeyi verebileceğimi anlamasını sağla. Dorincourt kontunun torunu olmak ne demekmiş anlasın. Hoşuna giden her şeyi al; cebine para koy ve onları oraya büyükbabasının koyduğunu söyle.”

      Bunları pek de iyi niyetle söylemiyordu ve Küçük Lord Fauntleroy yerine daha az sevecen ve daha soğuk kalpli bir çocuk olsaydı, büyük zarar görebilirdi. Cedric’in annesi de bir zarar geleceğini düşünmeyecek kadar naifti. Çocuklarını kaybetmiş, yalnız, mutsuz yaşlı bir adamın belki de onun küçük oğluna iyi davranmak, onun sevgi ve güvenini kazanmak istediğini düşündü. Ceddie’nin Bridget’a yardım edebileceği düşüncesinden de mutlu oldu. Oğlunun başına konan bu garip talihin ilk olarak ihtiyaç sahiplerine yardım etme imkânı doğurduğunu görünce sevindi. Genç, sevimli yüzüne renk geldi.

      “Ah!” dedi. “Kont çok nazik; Cedric çok sevinecek! Bridget ve Michael’a çok düşkündür. Onlar СКАЧАТЬ