Название: Sherlock Holmes’un Anıları Bütün Maceraları 4
Автор: Артур Конан Дойл
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-99850-2-2
isbn:
‘Demek sen o lanet simsarlardan birisin!’ diye bağırdı seyis yamağı. ‘King’s Pyland’de sizin gibilere nasıl davranıldığını göstereceğim şimdi!’ Derhâl ahırın karşı tarafına koşarak köpeği serbest bırakmak niyetindeydi. Hizmetçi kız hemen eve doğru koşmaya başladı ama koşarken arkasına dönüp baktığında adamın hâlâ pencereden içeri doğru sarktığını fark etti. Bir dakika sonra Hunter köpekle koştura koştura geldiğinde adam yok olmuştu ve her tarafı aramasına rağmen ona ait bir iz bulamamıştı.”
“Bir dakika!” dedim. “Seyis yamağı köpekle dışarı koştuğunda arkasından kapıyı açık mı bırakmıştı?”
“Harikasın Watson, harika!” diye mırıldandı arkadaşım. “Bu önemli nokta o kadar dikkatimi çekti ki öğrenmek için hemen Dartmoor’a bir telgraf çektim dün. Çocuk, ayrılmadan önce kapıyı kilitlemiş. Bu arada pencere adamın geçebileceği büyüklükte de değilmiş.
Hunter arkadaşlarının dönmesini beklemiş ve sonra da seyise olanları anlatan bir not göndermiş. Gerçekten durumun önemini kavrayamamasına rağmen Straker, olanları öğrenince heyecanlanmış. Zaman geçtikçe huzursuzlanmış ve Bayan Straker gecenin birinde uyandığında onu giyinirken bulmuş. Ne yaptığını soran eşine atlar için endişe ettiğini, bu yüzden uyuyamadığını ve ahırlara gidip her şeyin yolunda olup olmadığına bakacağını söylemiş. Yağmur damlalarının pencereye vurduğunu duyunca kocasının evde kalmasını istemiş ama adam, eşinin tüm yalvarmalarına rağmen yağmurluğunu giyip evden ayrılmış.
Bayan Straker sabah yedide uyandığında kocasının henüz dönmediğini görmüş. Aceleyle giyinip hizmetçiyi çağırmış ve doğruca ahırların yolunu tutmuş. Kapı açıkmış ve tamamen baygın vaziyette olan Hunter, bir sandalyenin üzerinde oturuyormuş. Atın harası boşmuş ve seyisten de eser yokmuş.
Hayvanların ahırı üstündeki samanlıkta uyuyan iki delikanlı hemen uyandırılmış. Gece boyunca hiçbir şey duymamışlar; çünkü çok derin uykuları varmış. Hunter çok güçlü bir uyuşturucunun etkisindeymiş ve ne yapsalar işe yaramayacağından kendiliğinden uyanıncaya kadar beklemeye karar vermişler. Diğer taraftan iki kadın ile iki delikanlı kayıpları aramak için koşuşturmuşlar. Seyisin atları, erken saatte egzersiz yaptırmak için çıkardığı konusunda hâlâ az da olsa bir ümitleri varmış ama evin yakınlarındaki tepeciğe çıktıklarında -ki buradaki komşu fundalıkların hepsi görüş alanlarındaydı- kayıp ata ait bir iz bulamadıkları gibi bir trajedinin eşiğinde olduklarını sezinlemişler.
Ahırlardan yaklaşık çeyrek mil uzaklıkta John Straker’ın paltosunun, katırtırnağına benzer bir çalıya asılı olduğunu görmüşler. Fundalığın biraz ilerisinde, boş arazide çukur bir alan varmış ve bunun dibinde talihsiz seyisin cesedini bulmuşlar. Ağır bir silahla kafası paramparça edilmiş ve baldırında, çok keskin bir aletle açılmış uzunlamasına bir yaraya rastlanmış. ancak Straker’ın vahşi saldırganlarına karşı kendini savunduğunu biliyoruz. çünkü sağ elinde, sapına kadar kanla kaplı küçük bir bıçak varmış ve sol eliyle siyah-kırmızı renkte ipek bir kravatı sıkıca tutuyormuş. Hizmetçi, bunu, önceki gece ahıra gelen yabancının üstünde gördüğünü söylemiş.
Hunter kendine geldiğinde kravatın o adama ait olduğunu doğrulamış. Pencerede duran aynı yabancının koyun pirzolasına uyku ilacı kattığını ve böylece ahırın başında duran bekçilerinden kurtulduğunu ileri sürdü.
Kayıp ata gelince… Çamurdaki izlere bakılırsa boğuşma sırasında o da o çukur alandaymış. Bunu gösteren bir sürü delil var. Büyük bir ödülün konmasına ve Dartmoor’daki tüm Çingenelerin tetikte olmasına rağmen kaybolduğu sabahtan beri hiç haber alınamadı. Son olarak seyis yamağının bıraktığı akşam yemeği üzerinde yapılan incelemelerde çok miktarda toz hâlinde afyona rastlandığını ve ayrıca aynı yemekten yiyen ev halkında hiçbir yan etkinin olmadığını da söylemek gerekir.
Sana, davanın ana unsurlarını, ipuçlarını anlatmadan tüm çıplaklığı ile gözlerinin önüne sermeye çalıştım. Şimdi de bu davada polisin yaptıklarını özetleyeceğim.
Davaya bakan Müfettiş Gregory, işinin ehli olan bir memurdur. Biraz hayal gücüne sahip olsaydı mesleğinde oldukça yükselebilirdi. Doğal olarak buraya ulaşır ulaşmaz tüm şüpheleri üzerine çeken adamı buldu ve tutukladı. Onu bulmakta zorlanmadılar çünkü daha önce bahsettiğim o villalarda oturuyormuş. Adı Fitzroy Simpson’mış. İyi bir aileye ve eğitime sahipmiş. Büyük bir serveti at yarışlarında kaybetmiş ve şu an Londra’nın spor kulüplerinde bültenler hazırlayarak sessiz sakin geçimini sağlıyor. Bahis kayıtlarına bakıldığında favoriye karşı beş bin sterlin yatırdığı görülmüş.
Tutuklandığında King’s Pyland’in atları hakkında bilgi almak için Dartmoor’a gittiğini ve Silas Brown idaresindeki Mapleton ahırlarında bulunan ve ikinci gelmesi beklenen at hakkında bir şeyler öğrenmeyi ümit ettiğini itiraf etmiş. Geçen geceki davranışlarını inkâr etmeye kalkışmamış ve kötü bir niyeti olmadığını, sadece birinci elden bilgi almak için çabaladığını söylemiş. Kravatını gösterdiklerinde ise bembeyaz kesilmiş ve cesedin elinde bulunmasına hiçbir açıklama getirememiş. Islak kıyafetlerinin, onun bir önceki gece yağmurda dışarıda olduğunu gösterdiği ve Penang tarzı kurşun kaplama bastonunun da seyisin aldığı şiddetli darbelerin kaynağı olabilecek cinsten olduğu çok açık.
Ancak diğer taraftan, vücudunun hiçbir yerinde darp izi görülmemiş. Kaldı ki Straker’ın elindeki bıçağı düşünecek olursak saldırgan mutlaka yara almış olmalıydı. Evet, her şeyi kısaca anlattım Watson ve olayı bir nebze olsun aydınlatabilirsen sana sonsuz minnettarlık duyacağım.”
Holmes’un her zamanki berraklığı ile olayı anlatışını büyük bir ilgiyle dinledim. Olanların çoğundan haberdar olmama rağmen aralarındaki bağlantıyı yeteri derecede kuramıyordum.
“Straker’ın yarasına, boğuşma sırasında kendi bıçağının sebep olduğu ve kafasını yaralamış olabileceği ihtimali var mı?” dedim.
“Öyle olma ihtimali yüksek tabii!” dedi Holmes. “Böylece sanığın lehine olacak bir noktayı göz ardı edebiliriz.”
“Ancak ne var ki polisin teorisinin ne olabileceğini tahmin edemiyorum.”
“Bizim sunabileceğimiz teoriye çok ciddi bir şekilde itiraz edebilirler.” diye karşılık verdi arkadaşım. “Anladığım kadarıyla polis, bu Fitzroy Simpson denen adamın, çocuğu uyutup anahtarlarının yedeklerini elde ettiğine ve ahır kapısını açıp atı kaçırmak amacıyla aldığına inanıyor. Atın dizginleri kayıp. Bir ihtimal Simpson atı dizginledi, sonra da kapıyı açık bırakarak onu fundalıktan geçirirken seyisle karşılaştı. Doğal olarak aralarında hır çıktı. Simpson ağır bastonuyla seyisin kafasını patlattı ama Straker’ın, kendisini korumak amacıyla çıkardığı küçük bıçaktan şans eseri hiç darbe almadı ve böylece hırsız, atı ya gizli bir yere götürdü ya da at şu an boş boş geziniyor. Polise göre durum böyle ama diğer bütün açıklamalar СКАЧАТЬ