Название: Sherlock Holmes’un Anıları Bütün Maceraları 4
Автор: Артур Конан Дойл
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-99850-2-2
isbn:
İlkbaharın başlarında, karaağaçların zayıf, yeşil filizlerinin yavaş yavaş boy verdiği bir dönemde rahatlamak amacıyla benimle birlikte parkta yürümeye ikna oldu. Birbirleriyle çok samimi iki arkadaşa yakışır biçimde, çoğu zaman sessizce yaklaşık iki saat kadar gezinip durduk. Baker Caddesi’ne tekrar döndüğümüzde saat beşe geliyordu.
“Affedersiniz, efendim!” dedi hizmetkâr kapıyı açarken. “Bir beyefendi sizi sordu.”
Holmes kınayan gözlerle bana baktı. “Öğleden sonrası yürüyüşler benim için bitmiştir artık!” dedi. “Beyefendi buradan ayrıldı mı?”
“Evet, efendim.”
“İçeri buyur etmedin mi?”
“Evet efendim, içeride bekledi.”
“Ne kadar bekledi?”
“Yarım saat efendim. Hiç rahat durmadı, burada olduğu sürece sürekli dolaştı, ayağını yere vurup durdu efendim. Kapının dışında bekledim ve onu sürekli duyabiliyordum, efendim. En sonunda koridora çıkarak ‘Bu adam hiç gelmeyecek mi?’ diye bağırdı. Aynen öyle söyledi. ‘Biraz daha sabredin.’ dedim. O da ‘O hâlde açık havada bekleyeceğim. Burada kendimi boğulacak gibi hissediyorum. Sonra yine gelirim.’ dedi. Ardından ayağa kalkıp çıktı; kalıp biraz daha beklemesi için ne söylediysem boşa gitti!”
“Her neyse, sen elinden geleni yapmışsın.” dedi Holmes, biz odaya girerken. “Çok sinir bozucu Watson! Yeni bir davaya çok ihtiyacım vardı ve adamın sabırsızlığı, olayın çok önemli olduğunu gösteriyor. Ah! Masadaki pipo senin değil. Unutmuş olmalı… Tütüncülerin kehribar dedikleri, uzun saplı, güzel, funda kökünden yapılmış bir pipo. Londra’daki gerçek kehribar ağızlıkların sayısını merak ettim şimdi. Bazıları içindeki sineğin bir işaret olduğuna inanıyor. Değeri bu kadar yüksek bir pipoyu unutması ruhen dengesiz olduğunu ortaya koyuyor.”
“Değerli olduğunu nereden anladın?” diye sordum.
“Piponun fiyatının yedi şilin altı pens olduğunu tahmin ediyorum. Şimdi, gördüğün gibi iki defa tamir edilmiş, bir kere tahta sapından, bir kere de kehribar kısmından. Adam pipoya çok değer veriyor olmalı, yoksa onarıma harcadığı parayla yenisini alabilirdi.”
“Başka ne gibi sonuçlar çıkarıyorsun?” diye sordum, Holmes pipoyu elinde evirip çevirip her zamanki gibi tuhaf yöntemleriyle incelerken.
Pipoyu elinde tutup bir profesörün kemikler üzerine ders verişi gibi bir havaya bürünerek uzun, ince işaret parmağı ile hafifçe üzerine vurdu.
“Pipolar bazen oldukça ilginç olabilirler.” dedi. “Saatler ve bağcıklar dışında hiçbir şey böylesine kendine özgü değildir; ancak buradaki ipuçları ne çok belirgin ne de çok önemlidir. Bunun sahibi belli ki adaleli, solak, çok sağlam dişleri olan, biraz dikkatsiz ve maddi sorunları olmayan bir insan.”
Arkadaşım bu bilgileri son derece laubali bir şekilde açıklarken bir yandan da konuşmasını takip edip etmediğimden emin olmak için gözünü benden ayırmıyordu.
“Birisi yedi şilinlik bir pipo içiyor diye maddi sorunları olmuyor mu?” diye sordum.
“Kullandığı tütün, onsu sekiz pens olan Grosvenor karışımı bir tütündür.” diye cevap verdi Holmes birazını avcunun içine dökerek. “Yarı fiyatına neredeyse aynı derecede kaliteli başka bir tütün alabilecekken bunu seçmesi pek de tasarrufa ihtiyacı olmadığını gösteriyor.”
“Ya diğer saydıkların?”
“Piposunu lambalarda ve gaz alevinde yakma alışkanlığı var. Piponun bir tarafının ısıdan koyulaştığını görebilirsin. Bunu bir kibritin yapması mümkün değil. Bir adam neden kibriti piposunun yan tarafına tutsun ki? Ayrıca piponu ateşe değdirmeden bir lambada yakamazsın. Bütün bu izler piponun sağ tarafında. Buradan solak olduğu anlaşılıyor. Sen, sağ elini kullanan biri olarak piponu lambaya tuttuğun zaman sol tarafını aleve yaklaştırıyorsun. Belki bir iki defa öteki türlü yapabilirsin ama bu sürekli olmaz. Hep bu şekilde tutarsın. Sonra kehribar kısmını dişlediğini görüyorum. Bunu yapabilmek için enerji dolu, sağlam ve sağlıklı dişlere sahip olmak gerekir. Ancak yanılmıyorsam onun sesini merdivenlerde duymaktayım, böylece piposunu incelemektense kendisini inceleyebileceğiz.”
O anda kapı açıldı ve uzun boylu, genç bir adam içeri girdi. Sade ama iyi giyimliydi, üzerinde koyu gri bir takım elbise vardı ve elinde kahverengi bir şapka tutuyordu. Otuzlu yaşlarda diyebilirdim; ama biraz daha büyük de olabilirdi.
“Affedersiniz!” dedi biraz çekingenlikle. “Kapıyı çalmalıydım. Evet, kapıyı çalmalıydım. Doğrusunu isterseniz çok üzgünüm ve bu kabalığımı ona yorun lütfen.” Sersemlemiş gibi elini alnına götürdü ve sonra da kendini en yakın sandalyeye bırakıverdi.
“Bir iki gündür pek iyi uyuyamadığınızı görüyorum.” dedi Holmes her zamanki rahat, cana yakın tavrıyla. “Uykusuzluk, çok çalışmaktan hatta eğlenceden bile daha fazla insanın sinirlerini yıpratabilir. Size nasıl yardımcı olabileceğimizi sorabilir miyim?”
“Tavsiyelerinize ihtiyacım var efendim. Ne yapacağımı bilemiyorum, sanki bütün hayatım paramparça oldu!”
“Beni danışman dedektif olarak mı tutmak istiyorsunuz?”
“Sadece o değil. Mantıklı, tecrübeli bir insanın tavsiyelerini istiyorum. Bundan sonra ne yapmam gerektiğini bilmek istiyorum. Tanrı’dan ümit ederim ki bana yardımınız dokunsun!”
Keskin, kesik kesik, ani patlamalarla konuşuyordu ve sadece konuşmak bile ona çok acı veriyordu; ancak yine de derdini anlatmaya hevesli oluşu ağır basıyor gibi gelmişti bana.
“Çok hassas bir konu.” dedi. “Bir insan özel meselelerini yabancılarla konuşmaktan çekinir. Karımın daha önce hiç görmediğim iki erkekle olan ilişkisini konuşmak çok iğrenç geliyor bana. Bunu yapmak gerçekten korkunç; ancak sınırlarım çok zorlandı ve bunu yapmak zorundayım.”
“Sevgili Bay Grant Munro…” diye konuşmaya başladı Holmes.
Ziyaretçimiz aniden sandalyesinden fırladı. “Ne?” diye bağırdı. “Adımı nereden biliyorsunuz?”
“Kimliğinizi gizli tutmayı tercih ediyorsanız…” dedi Holmes gülümseyerek. “Şapkanızda yazılı olan isminizi çıkarsanız daha iyi olur. Bakın beyefendi, bu odada öyle garip sırlar dinledik ve öyle çok insanın dertlerini çözdük ki size de yardımcı olmamamız için bir sebep yok. Eminim sizin için de aynı şeyi yapacağız. Sizden rica etsem fazla oyalanmadan durumunuzu bize anlatabilir misiniz? Çünkü zaman bazen çok değerli olabiliyor.”
Ziyaretçimiz çok acı çekiyormuş gibi elini tekrar alnına götürdü. СКАЧАТЬ