Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Antikacı Dükkânı - Чарльз Диккенс страница 34

Название: Antikacı Dükkânı

Автор: Чарльз Диккенс

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-24-2

isbn:

СКАЧАТЬ Kit öbürünün göğsüne bir yumruk indirerek kendini kurtardı, hızla ayağa fırladı, kafesi Quilp’in elinden kaptığı gibi armağanıyla birlikte yola düzüldü.

      Kit, eve varıncaya kadar bir kere bile durmadı; eve vardığı zaman da kanayan yüzü büyük bir şaşkınlık yarattı, büyük çocuk, korkuyla, ulur gibi bağırmaya başladı.

      Bn. Nubbles:

      – Aman, Kit, ne oldu, ne yaptın sen? diye bağırdı.

      Oğlu, kapının arkasında asılı duran havluya yüzünü silerken:

      – Aldırma, anne, dedi, bir yerime bir şey olmadı, korkma. Bir kuşu almak için dövüş ettim, sonunda kuşu kazandım; işte mesele bundan ibaret. Sen de çeneni tut, Jacob. Hayatımda bu kadar yaramaz oğlan görmedim.

      Annesi:

      – Bir kuş için mi dövüş ettin? diye bağırdı.

      – Evet, bir kuş için dövüştüm. İşte kuş da burada. Nelly’nin kuşu bu, anne, hayvancağızın boynunu koparacaklardı. Neyse, ben buna engel oldum… Hah-hahha! Hayvanın da, benim de boynumu koparamadılar. Hayır, hayır! Bunu yapamadılar, anneciğim, yapamadılar. Hah-hah-ha!

      Kit’in, berelenmiş, şişmiş suratını havludan sıyırarak, içten gelme kahkahalarla gülmesi küçük Jacob’u da güldürdü; sonra, annesi de güldü; daha sonra küçük bebek de kıkırdamaya başladı, büyük bir sevinç içinde tepinmeye koyuldu; en sonunda, hepsi birden, konser verir gibi, gülmeye başladılar: Gülmeleri biraz Kit’in zaferinden, biraz da birbirlerine çok düşkün olmalarından ileri geliyordu. Bu kahkaha nöbeti geçince, Kit kuşu sanki pek büyük, değerli bir antikaymış gibi iki çocuğa da gösterdi; sonra, çakılmış çivi var mı, diye duvara baktı. Bir çivi buldu. Masanın üzerine bir iskemle koyup, büyük bir çaba harcayarak çiviyi kıvırdı.

      Küçük oğlan:

      – Durun bakayım, dedi. Bana kalırsa kuşu pencerenin önüne asalım, çünkü orası daha aydınlık, daha iç açıcı. Kuş orada kalırsa başını yukarı kaldırınca gökyüzünü görebilir. Bu kuş öten cinsten, ben anladım.

      Bu sözler üzerine, iskele yeniden kuruldu; Kit, elinde çekiçle, tepeye çıktı, çiviyi çaktı, kafesi astı. Bütün ev halkı buna pek sevindi. Kafes birkaç defa düzeltildikten sonra, Kit birkaç defa hayran hayran bakarak ocağın önüne gidip geldikten sonra bu düzenin kusursuz olduğu belirtildi.

      14

      Kit için eski evin kendi yolu üstünde olduğuna kendini inandırması pek kolay oldu, çünkü onun yolu her yandan geçiyordu; yalnız, oğlan evin önünden bir defa daha kendi isteğiyle değil de, can sıkıcı zorunluluk uğruna geçmek zorunda kaldı. Christopher Nubbles’dan çok daha iyi beslenen, eğitilen kimseler için böyle keyiflerine uymayan işleri bir yana bırakıp her şeyi inkâr etmeye kalkışmak hiç de alışılmamış bir iş değildir.

      Bu sefer tedbirli olmaya, Daniel Quilp’in yanındaki oğlanla boy ölçüşme tehlikesiyle karşılaşmaktan korkmasına hiçbir neden yoktu. Ev bomboştu, sanki aylardan beri insan eli değmemiş gibi tozlu, kirliydi. Kapıya paslı bir asma kilit asılmıştı, üstteki yarı açık kalmış pencerelerden rengi atmış güneşliklerin, perdelerin uçları dışarı sarkmıştı, kapalı pancurların aralarındaki delikler de, içerinin karanlığı yüzünden, kapkara duruyorlardı. Kit’in bunca zaman gözlediği pencerenin camı o sabahki hoyrat telaş arasında kırılmıştı, o oda hepsinden daha boş, daha kasvetli görünüyordu. Kapının önündeki basamakları bir alay haylaz çocuk kaplamıştı; kimisi kapının tokmağını vuruyor, tokmaktan çıkan sesin boş eve yayılışını dinliyordu; kimisi de anahtar deliğinin başında toplanmış, yarı şaka, yarı ciddi, evdeki hortlağı görmeye çalışıyordu: Sokağın kalabalığı, gürültüsü arasında yapayalnız duran ev soğuk bir yıkıntıyı andırıyordu. Kit, kış geceleri bu evde yanan o neşeli ateşi, küçük odayı çın çın çınlatan neşeli kahkahaları hatırlayınca pek tasalanmış bir hâlde oradan uzaklaştı.

      Zavallı Kit’in hiç de duygulu bir yaratık olmadığını, bu sıfatı hayatı boyunca belki bir kere bile duymadığını belirtmek oğlana karşı haksızlık etmemek için özellikle gerekli olacak. O yalnız, minnet duygularıyla dolu, yufka yürekli bir yaratıktı; kibar ya da ince bir yanı yoktu. Onun için de, yeniden eve dönecek yerde –bilirsiniz ya, o iyi yetiştirilmiş kimselerin canları bir şeye sıkıldı mı yakınlarının da kendileri gibi sıkılmalarını isterler; işte Kit de, böyle yapmak üzere, sıkıntı içinde kardeşlerini dövmek, annesine çatmak üzere eve dönecek yerde– onları daha rahat yaşatabilmenin çarelerini aramayı kararlaştırdı. Yollarda ileri, geri gidip gelen amma da çok atlı vardı ha! Ne yazık ki bunların arasından atına baktırmak isteyen ne kadar az çıkıyordu! Şehirli bir borsacı ya da parlamento komisyon üyesi, Londra’da caddelerde dolaşanlara bakıp bir yılda sadece at bakmaktan ne kadar para kazanıldığını kolayca tahmin edebilirdi. Uşaksız yolculuk yapan beylerin yirmide biri atını başkasına emanet etseydi gerçekten de çok büyük kazanç sağlanabilirdi. Gelgelelim, bu beyler öyle yapmıyorlardı. Çoğu kere de bu ya da buna benzer talihsizlikler en basit kazanç yollarını berbat ederler ya!

      Kit arada hızlanıp yavaşlayarak yürüyordu. Atlılardan biri atının hızını kesip çevresine bakınmaya başlayınca Kit de yavaşlıyordu; bir başka sokakta bir atlının yolun gölge yanından tembel tembel gittiğini görünce de ona yetişmek için adımlarını sıklaştırıyordu. Ne var ki hepsi de birbirinin ardı sıra yollarına koyulup gittiler. Görünürde bir tek metelik kazanma ihtimali bile yoktu. Oğlan: “Acaba bu beylerden biri evdeki dolabın bomboş olduğunu bilseydi, mahsustan durup ben bir iki kuruş kazanayım diye atına bakmamı istemeyi akıl eder miydi?” diye düşündü.

      Uğradığı hayal kırıklığı bir yana, sokakları arşınlamak Kit’i adamakıllı yormuştu. Birazcık dinlenebilmek için bir merdivene oturmuştu ki karşıdan dört tekerlekli bir arabanın şıngırdaya şıngırdaya kendisine doğru geldiğini gördü. Arabayı inatçı görünüşlü, kaba yeleli küçük bir midilli çekiyor, ufak tefek, şişman, sakin görünüşlü yaşlı bir bey kullanıyordu. Ufak tefek yaşlı beyin yanında ufak tefek yaşlı bir hanım oturuyordu; o da arabayı süren adam gibi şişmandı, sakin görünüşlüydü. Midilli de kendi havasına bırakılmış, dilediği gibi gidiyordu. Yaşlı adam dizginleri çekerek hayvanı yola getirmek isterse, hayvan da başını iki yana sallayarak karşılık veriyordu. Atın yapabileceği en büyük fedakârlığın da adamın istediği yolda gitmek olduğu, ancak bunu da kendi canının istediği şekilde yapmayı ona kabul ettirdiği anlaşılıyordu.

      Araba Kit’in önünden geçerken çocuk onlara öyle büyük bir dikkatle baktı ki yaşlı adam da ona baktı. Kit ayağa kalkıp şapkasını eline alınca yaşlı adam da atına durmak istediğini bildirdi; hayvan da efendisinin bu isteğine pek seyrek karşı koyardı, bu sefer de emri alınca pek zarif bir şekilde durdu.

      Kit:

      – Özür dilerim, efendim, dedi. Kusura bakmayın, sizi durdurdum, efendim. Atınıza bakılmasını isteyip istemediğinizi soracaktım da.

      Yaşlı adam:

      – Öbür sokakta arabadan ineceğim, dedi. Arkamızdan gelirseniz, atın bakımı size verilebilir.

      Kit СКАЧАТЬ