Название: Yeryüzünün tarihi
Автор: Martin J. S. Rudwick
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-605-7605-95-5
isbn:
Şekil 2.8 Scheuchzer’ın “Bir adam, Tufan’ın Tanığı ve Kutsal Elçi” gravürü (Homo diluvii testis et theoskopos, 1725). Eğitimli bir doktor olarak Scheuchzer’in bu fosilin, her ne ise, kesinlikle insan olmadığını anlamış olması gerekirdi. Belki de Woodward’un bilimsel yargı yeteneği, tüm fosillerin korkunç Tufan’ın kalıntısı olduğu yorumunu koşulsuz kabul etmesi yüzünden yanlış bir yola sapmıştı (Bir asır sonra önde gelen karşılaştırmalı anatomist Georges Cuvier tarafından bu foslin nesli tükenmiş bir amfibi, devasa bir semender yani kuyruklu kurbağa olduğu belirlendi).
18. yüzyılın başında diğer birçok doğabilimci, Woodward’un Tufan’ın karakteri ve nedeni hakkındaki spekülatif fikirlerini benimsemiş olsalar da olmasalar da, fosillerin artık tarihsel gerçeklik konusunda olağanüstü bir sav oluşturduğunu iddia ederek onu izlediler. Bunların arasında, Woodward’un kitabının Latince tercümesini yayımlayarak uluslararası boyutta erişilebilir olmasını sağlayan İsviçreli doktor Johann Scheuchzer de bulunuyordu. Woodward gibi Scheuchzer de verimli bir şekilde ürettiği yayınlarında, organik kökenli tüm fosilleri İncil’de yer alan büyük olaya bağlamıştı. Yarım asır önce Kircher, Tufan öyküsü hakkındaki yazılı yorumunu Nuh’un gemisine binmiş olması gereken tüm canlı hayvanların resimli anlatımlarıyla süslemişti. Scheuchzer, oldukça benzer bir derlemede aynı olaya değinirken canlı hayvanların değil kendi mükemmel fosil koleksiyonunun resimli listesini kullanmıştı. Bu çok önemli bir değişiklikti. Fosiller, Tufan’ın kalıntıları olan doğal eserler olarak şimdi yeryüzünün kendi tarihiyle ilgili süregelen tartışmanın odak noktası olmuştu. Hatta Scheuchzer örneklerinden birinin, kendi neslini o korkunç olay hakkındaki tarihsel gerçek konusunda uyarmakla görevli bir adamın, “Tufan’a tanık olan kutsal bir elçinin” iskeleti olduğunu bile iddia etmişti. Kendini, bu eşsiz fosilin, çok sayıda bitki ve hayvanın kalıntılarını gömen olayın aslında Nuh’un döneminde yaşayanların da hayatlarını kaybettiği büyük Tufan olduğuna ilişkin daha önce eksik olan belirleyici kanıt olduğuna ikna etmişti.
Fosillerin tufan sonucu oluştuğu açıklamasına tabii ki itiraz edildi. Bu açıklama, Genesis’teki anlatının kelimesi kelimesine yorumundan çok uzaktı. İncil’de belirtildiği üzere yalnızca “kırk gün” devam eden bir tufanın süresi, (sonradan kaya tabakaları halinde birleşen) bütün o kalın tortu tabakalarını oluşturmaya ve bütün bu kabuklu deniz hayvanlarını ve diğer fosilleri bu tortunun içine yerleştirmeye yetecek kadar uzun muydu? Veya her biri, bir tür mega tsunamiyle aniden ve şiddetle karaya savruldularsa bu durum, İncil’de sözü geçen deniz seviyesinin yükselmesi ve geri çekilmesinin Nuh’un gemisinin çok önemli yolculuğunu hiç zarar görmeden tamamlamasını sağlayacak kadar sakin olmasıyla bağdaştırılabilir miydi? Bu tür sorular, ilk defa olmasa da kaçınılmaz bir şekilde, eleştirel İncil yorumlarının gerekliliğini gündeme getiriyordu.
Geriye dönüp bakıldığında Woodward’un, Scheuchzer’ın ve bunlardan esinlenen başkalarının çalışmalarını, İncil’deki Tufan’ın tarihsel gerçekliğini kanıtlama konusunda aptalca bir saplantının değersiz ürünleri diyerek göz ardı etmek çok kolay olurdu. Ancak onların Tufan sonucunda oluşanlarla ilgili teorileri, hâlâ yeni bir fikir olan yeryüzünün, doğal eski eserlerindeki maddi kanıtlarla yeniden canlandırılabilecek gerçek bir fiziksel tarihi olduğu görüşünün oluşturulmasına yardımcı olmuştu. Ayrıca bu çalışmalar, doğabilimcilerinin fosillere odaklanmasını sağlamış ve sonradan yeryüzünün tarihini beklenmeyen derecede verimli bir şekilde araştırılmasına katkı sağlamıştı.
Yeryüzünün Tarihini Çizmek
Ancak o dönemde doğal yeryüzü hakkında –eşsiz ve büyük Tufan olayı dışında yeryüzünün ve canlı varlıklarının olaylara dayanan bir tarihleri olduğunu gösterebilecek çok az şey biliniyordu. 18. yüzyılın başında bile Tufan’dan önce belirgin doğal olaylar veya dönemler dizisi olabileceği fikri, herhangi bir fosil kanıtından çok Yaratılış anlatısından destek ve ilham alıyordu. Bunun çarpıcı bir örneği, Scheuchzer’ın, ilk Yaratılış öyküsünün altı “gününü” anlatan “altı günlük” resimli sahne dizisiydi. Kutsal tarih hakkında hazırladığı ve engin bilimsel bilgilerini tamamen kullandığı devasa resimli yorumunun (Physica Sacra, 1731-1735; bu dönemde “fizik” kelimesi çok genel anlamda kullanılıyordu) başlarında yayımlanmıştı.
Bu resimler, asıl Yaratılış haftasında art arda yaşananlara dair dünyanın hayali görüntülerini sunuyordu. (Çalışmaların büyük bir çoğunluğu, Tufan’dan başlayarak çok daha sonra yaşanan olayları betimliyordu). Örneğin “üçüncü gün”deki cansız bir manzarayı, olgun ağaçlar ve tanıdık canlı bitkilerle dolu bir başka resim izliyordu. Sonra, “altıncı gün”de yine canlı olmak üzere çeşitli hayvanlarla yeni doldurulmuş bir Cennet Bahçesi resmini, Âdem’in idareyi almaya geldiği bir başka resim izliyordu. Scheuchzer gerçekten de bunların her birinin yirmi dört saatlik günler olduğunu mu düşünmüştü? “Günler”in pekâlâ daha uzun süreli, hatta sonsuz uzunlukta olduğu sonucuna varırken başka yorumculardan –kabul gören İncil yorumu ilkelerinden– etkilenmiş olabilirdi. Buna rağmen Scheuchzer’ın muhteşem sahnelerinde, bu uzak dönemlerin olası kanıtları olarak kendi büyük fosil koleksiyonundan hiç eser yoktu. Daha önce de belirtildiği gibi bütün fosillerini, eserin daha sonraki bölümlerinde, Tufan öyküsünde kullanmıştı.
Zaman çizelgesinden bağımsız olarak, Scheuchzer’ın sahnelerinin en önemli özelliği, bunlara ilham veren Genesis öyküsü gibi, yaşamsız bir dünyayla başlayıp sırasıyla bitki yaşamının, deniz yaşamının, daha üst düzey karasal yaşamın ve sonunda insan yaşamının eklenmesiyle tutarlı bir sıra oluşturmalarıydı. Bu sahneler görsel olarak doğa dünyasının kendine özgü anlaşılabilir bir tarihi olduğu duygusunu güçlendiriyordu, gerçi bir yandan da bunun uzun insanlık tarihi içinde yalnızca kısa bir başlangıç olduğu hayal ediliyordu. Bu tarihin başlangıcı insanlık öncesiydi ve en eski aşaması yaşam öncesi olmuştu. Ancak böyle bir silsile fikri ve bunun kanıtı, neredeyse tamamen Genesis’ten alınmıştı, doğa dünyasının kendisinden değil.
Şekil 2.9 Yaratılış öyküsünün canlandırılması: Scheuchzer’ın hayali tarih sahnelerinden biri, İncil hakkındaki birkaç ciltlik resimli yorum kitabı Physica Sacra’nın (1731-1735) başlangıcına yakın bir yerde basılmış. Bu gravür, “altıncı gün yapılan iş” hakkında olup, Adem’in yaratılışından hemen önceki yeryüzünü göstermektedir. Altyazı, hem uluslararası hem de daha yerel Almanca konuşan okuyuculara hitap etmek için Latince ve Almanca’dır. Sahne süslü Barok çerçeve içinde yağlıboya bir resim gibi gösterilmektedir; sanki zamanda yolculuk yapan bir doğabilimcisi tarafından betimlenebileceği şekilde geçmişin resmini oluşturmaktadır. Scheuchzer’ın tüm resimleri kutsal veya dindışı tarihten sahneleri anlatmak için kullanılan sanatsal gelenekleri benimsemişti. Burada da Cennet Bahçesi’nden sahneler kullanılmıştı. Hayvanlar ve bitkiler için canlı örnekler model alınmıştı ama bu tür resimler sonradan, o zamanda yaşayanlar, bugün bilinen canlı türlerinden çok farklı olabilecek olsa da, yeryüzünün çok daha derin tarihiyle ilgili hayali sahnelere model oluşturmuştu.
Ama bu, gereken doğal kanıt bulunursa veya bulunduğu zaman, kolaylıkla genişletilerek çok daha geniş bir zamanı kapsayacak şekilde doldurulabilecek СКАЧАТЬ