Telli Haseki Hümaşah Sultan. İskender Fahrettin Sertelli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Telli Haseki Hümaşah Sultan - İskender Fahrettin Sertelli страница 13

Название: Telli Haseki Hümaşah Sultan

Автор: İskender Fahrettin Sertelli

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-32-0

isbn:

СКАЧАТЬ söylemişti. Onun bu asil uyarı ve tavsiyelerine karşı inkârdan başka kuvvetli bir silahım olmadığı için, suçlamalarını şiddetle reddediyordum. Nihayet, bir gece Altıntop Kameriyesi altında âşığımla başbaşa otururken, Hamza’yı birdenbire karşımda gördüm. O dakikada yer yarılsaydı utancımdan yere geçmeye razı olurdum. Sarsıldım… Sendeledim. Âşığım kolumdan tuttu. Beni, donmuş bir et yığınıymışım gibi sürükleyerek kaçırdı. Ah, Yarabbi! O ne müthiş, ne uğursuz geceydi! Hamza’yı orada yalnız bıraktım. Âşığımın koluna dayanarak yürüdüm. Şimdi bu feci sahneyi gözümün önüne getiriyorum. Tüylerim ürperiyor. Kendimden tiksiniyorum. O gece, onu Altıntop Kameriyesi’nin içinde yalnız bırakıp da, beni hiç sevmediğini çok iyi anladığım âşığımın koynunda nasıl sabaha kadar yattığımı düşünüyorum! İnsan günün birinde vicdanıyla karşılaştığı zaman ne büyük bir azap ve acı hissediyor, Allahım! Hamza benim için her fedakârlığı göze aldı. Beni Sadrazamın zulüm ve esaretinden kurtarmak için ufacık bir yelkenli ile vatanından uzaklaştı. Fakat acaba ben, onun bu fedakârlığına rağmen, Hamza’yı mutlu edebilecek miyim? Kulağımda bir ses çınlıyor. Nuruhayat! Kocana sadakat gösterdiğin müddetçe mutlu olacaksın! Kocanın senden istediği şeyi ona ver ki sen de aynı şeyi ondan isteyebilesin! İşte ben bu sesten korkuyorum. Çünkü bu ses vicdanımın sesidir. Yarın, yolumu şaşırıp bu çamurun içine düşersem, yine bu ses kulağımda, Alçak kadın! Ben sana, bir gün bu bataklığa düşüp kirleneceğini söylemedim mi, diye bağırırsa, o zaman yüzümü çamurla örtmekten başka ne yapabilirim?”

      Odanın içinde ince, kısık bir ses işitildi.

      “Üvveee… Üvveee…”

      Derya uyanmıştı. Nuruhayat gözlerini ovuşturarak, “Demin kendi kendime konuşurken uyuyuvermişim,” dedi, “Ne çabuk sabah olmuş!”

      Mehmet Paşa’nın Ölümünden Sonra

      Kösem Sultan, Telli Haseki’nin son başarısı üzerine sarayda bir süre hiçbir şeye karışmamaya karar vermişti.

      Cinci Hoca ise cinleriyle Telli Haseki’yi de korkutmayı başardığı günden beri, “Artık benim için tehlike kalmadı. Varsın Haseki ile arası açık olanlar başlarının çaresine baksın,” diyerek tekrar burnunu kaldırmış ve eskisi gibi memleket halkını kasıp kavurmaya başlamıştı.

      Kösem Sultan, esasen batıl inançlara çok kıymet veren ve özellikle Hocanın büyülerine herkesten fazla inanan bir kadındı.

      Hoca tespih çekmeye başladığı zaman, Valide Sultan da koynundan necef tespihini çıkarır ve büyük bir huşu ile Hocanın yanına oturarak tespih çekmeye başlardı.

      Kösem Sultan’ın bazen tespihe çok daldığı ve saatlerden sonra gözünü açtığı zaman Hocayı yanında bulmadığı da görülmemiş şey değildi.

      Cinci Hoca saraydaki yerini ve konumunu güçlendirmeyi başarınca, Kösem Sultan kendi kendine, “Hoca ile iyi geçinmeliyim… Çünkü sarayda Telli Haseki’den sonra ondan başka hükmü geçen kimse kalmadı. Zavallı kızlarımın bile birer halayıktan farkı yoktur,” demiş ve Cinci Hoca’ya eskisi gibi saygı göstermeye, iltifat etmeye başlamıştı.

*

      Veziriazam Mehmet Paşa’nın bir gece, aniden ve esrarengiz bir şekilde ölümü herkesi hayret ve merak içinde bırakmıştı.

      İstanbul halkı mahalle kahvelerinde bu hadise etrafında hayli dedikodu yapmıştı.

      “Mehmet Paşa’nın cesedini gözümle görmüş olmasaydım, ölümüne inanmayacaktım.

      “Niçin, o da Allahın kulu değil mi? Elbette bir gün ölüp gidecekti.”

      “Fakat samur yastıkta ve kuş tüyü yataklarda yatan Veziri böyle hindi boğazlar gibi nasıl ve niçin boğdular acaba?”

      “İsabet oldu, arkadaş! Bu riyakâr herif sadrazamlık sandalyesini işgal ettiği günden beri yalnız belini düşünen ve yetmişinden sonra acaba bir çocuk daha yapabilir miyim diye her gece amber yutan bir dalkavuktu.”

      “Onun yerine geçen Salih Paşa da sanki ondan iyi bir mal mı?”

      “Hiç olmazsa, Salih Paşa eskisinden biraz daha kurnaz bir adamdır. Padişahı onun kadar kötü işlere sürüklemez.”

      “Haydi canım, Padişah divanenin biridir.”

      “Ben de akıllıdır demedim ya!”

      “Bugün kırmızı gördüğünü yarın yeşil diye iddia eden bir adama yaranılır mı?”

      “O halde Salih Paşa’nın da ömrü az olacak.”

*

      Telli Haseki, Bolu Kadısı’ndan dolayı küsüştüğü Mehmet Paşa’nın vücudunu ortadan kaldırdıktan sonra, Sultan İbrahim’i ikna ederek Sadrazamın sarayını da yağma ettirmişti.

      Telli Haseki, Mehmet Paşa’nın herkesten rüşvet aldığını, parasız kimseye memuriyet vermediğini biliyordu.

      Uzun zamandan beri sadrazamlık sandalyesini işgal eden bir vezirin sarayında neler bulunmazdı?

      Sultan İbrahim, “Koca godoşun evinde bulunan değerli eşyanın hepsi kayda geçirilip saraya taşınacak,” demişti.

      Telli Haseki bu emri alınca Mehmet Paşa’nın evini yağma ettirdi.

      Mehmet Paşa’nın evinin bodrumunda, İngiliz elçisinden o günlerde almış olduğu bir denk samurla iki sandık mücevherat, yüz seksen kese nakit, iki araba acem halısı ve birçok değerli Hint kumaşları bulunarak saraya getirilmişti.

      Padişah bunları görünce sevgili Hasekisinin alnından öptü.

      “Bu ganimetlerin yarısını sana verdim. Koca godoş beni kandırarak neler neler biriktirmiş,” diye söylendi.

      Sultan İbrahim Mehmet Paşa’nın mücevherlerini karıştırırken eline büyük ve çok kıymetli bir zümrüt geçti.

      “Bakın şu taşa! Benim hazinemde benzeri yoktur. Hain köpek, sarayımdan bunun gibi nice eşya aşırmıştır. Yağma etsinler bu lanet olasının bütün malları. Evlatları ve dostlarına zırnık bile kalmasın.”

      Mehmet Paşa’nın evi ve eşyası yağma edildikten sonra, Sultan İbrahim birkaç gün neşe içinde vakit geçirdi. Telli Haseki’sini yatak odasına kapattı ve yanına kimseyi kabul etmedi.

      Hümaşah Sultan, son zaferinin yarattığı geçici bir gururla Hünkârı iyice yönetmeye başlamıştı.

      Sultan İbrahim, Telli Haseki’nin gözlerine bayılıyor, “Bakışların ok gibi kalbime saplanıyor… Beni deli edeceksin!” diyordu.

      Telli Haseki, Padişahın saflığından yararlanarak yeni Sadrazamı da avcunun içine almak için çareler aradı. Bir akşam Padişaha, “En ufak ve önemsiz işleri bile size danışmadan yapmıyorlar. Hâlbuki böyle basit işleri Sadrazam da divan hükümleriyle icra edebilir. İzin veriniz de bu gibi işler için Efendimizi rahatsız etmesinler,” СКАЧАТЬ