İskoç masalları. Elizabeth W. Grierson
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İskoç masalları - Elizabeth W. Grierson страница 6

Название: İskoç masalları

Автор: Elizabeth W. Grierson

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-01-6

isbn:

СКАЧАТЬ Prens yanlışlıkla odayı kilitlemeyi unutmuş. Karısına hiçbir zaman aksini söylemediği için kadın da içeri girmiş ve ipek sedirin üzerinde uyuyormuş gibi gözüken Prenses Altın Ağaç’ı görmüş.

      “Acaba ölmüş mü yoksa sadece uyuyor mu?” demiş kadın kendi kendine ve sedire yaklaşıp Prenses’e yakından bakmış. Tam o sırada Prenses’in serçe parmağına batmış tuhaf biçimli iğneyi görmüş.

      “Burada kötü bir şeyler olmuş,” diye düşünmüş kendi kendine. “Eğer bu iğne zehirli değilse ben de tıp hakkında hiçbir şey bilmiyorum.” Şifa verme konusunda eğitimli olan kadın, iğneyi dikkatle yerinden çıkarmış.

      Bir süre sonra Prenses Altın Ağaç gözlerini açıp sedirde doğrulmuş. Öteki Prenses’e başından geçenleri anlatacak kadar iyileşmiş.

      Üvey annesi kendisini kıskanıyormuş ama öteki Prenses hiç de kıskançlık yapmamış. Neler olduğunu duyunca küçük elleriyle bir alkış tutup “Prens ne kadar da mutlu olacak. Yeniden evlenmiş olsa bile en çok sizi sevdiğini biliyorum,” demiş.

      O gece Prens çok yorgun ve üzgün bir halde avdan dönmüş. İkinci karısının söyledikleri çok doğruymuş. Onu ne kadar sevse de her zaman biricik ilk aşkı Prenses Altın Ağaç’ın yasını tutuyormuş.

      “Ne kadar da üzgünsün!” diye seslenmiş karısı. “Gülümsemen için yapabileceğim hiçbir şey yok mu?”

      “Yok,” demiş Prens bitkinlikle başını önüne eğerek. Keyifliymiş gibi davranamayacak kadar kederliymiş.

      “Size Altın Ağaç’ı geri vermek dışında bir şey yok, evet,” demiş ikinci karısı yavaşça. “Aslında bunu yaptım bile. Tiriz-li Oda’ya çıkıp Prenses’in sağ salim olduğunu görebilirsiniz.”

      Prens tek bir kelime etmeden merdivenlerden yukarı koşmuş. Gerçekten biricik Altın Ağaç’ı orada, onu karşılamaya hazır bir biçimde sedirde oturuyormuş.

      Prens, Prenses’i gördüğü için o kadar mutlu olmuş ki boynuna atlamış. Kendisini yukarı kadar takip eden, buluşmalarını sağlayan ve şimdi de o buluşmayı izleyen zavallı ikinci karısını unutarak Prenses’i defalarca öpüp durmuş.

      Fakat karısı kendisi için üzülüyor gibi gözükmüyormuş. “Ben her zaman kalbinde Prenses Altın Ağaç’ın özlemini çektiğini biliyordum,” demiş. “Doğrusu da bu olmalı zaten. Çünkü o senin ilk aşkındı. Şimdi hayata geri döndüğüne göre ben de kendi halkıma döneceğim.”

      “Kesinlikle olmaz,” demiş Prens. “Sen bize bu mutluluğu verdin. Bu yüzden bizimle kalacaksın ve böylece üçümüz birlikte yaşayacağız. Altın Ağaç ve sen iki iyi arkadaş olacaksınız.”

      Öyle de yapmışlar. Prenses Altın Ağaç ve öteki Prenses, sanki birlikte büyümüşler gibi kısa sürede kız kardeş gibi olmuşlar.

      Böylece bir yıl daha geçip gitmiş. Bir akşam Kraliçe Gümüş Ağaç daha önce de yaptığı gibi suda kendi yüzünü görmek için vadideki küçük kuyuya gitmiş.

      Daha önceki iki seferde de olduğu gibi alabalık yine oradaymış. “Alabalık, alabalık,” diye fısıldamış Kraliçe. “Dünyanın en güzel kadını ben miyim?”

      “Kesinlikle değilsiniz,” diye cevap vermiş alabalık, daha önceki iki seferde de söylediği gibi.

      “Madem öyle şimdiki en güzel kadın kim o zaman?” diye sormuş Kraliçe, sesi öfke ve sıkıntıyla titriyormuş.

      “O kişinin ismini size iki yıldır veriyorum,” demiş alabalık. “Prenses Altın Ağaç tabii ki.”

      “Ama o öldü,” demiş Kraliçe gülerek. “Bu sefer eminim. Çünkü serçe parmağına zehirli bir iğne batıralı bir sene oldu. Prenses’in yere düşmesinin sesini de duydum.”

      “Ben bundan pek de emin olmazdım,” demiş alabalık ve başka bir kelime daha etmeden kuyunun dibine doğru dalmış.

      Kraliçe, alabalığın gizemli sözlerini duymasının ardından rahat edemeyip üvey kızını görebilmek için kocasından bir kez daha Uzun Gemi’yi hazırlatmasını istemiş.

      Kral geminin hazırlanmasını memnuniyetle emretmiş. Her şey bir önceki sefer nasıl olduysa yine öyle olmuş.

      Kraliçe, dümene geçip deniz boyunca ilerlemiş. Gemi iskeleye yaklaşırken Prenses Altın Ağaç gemiyi görmüş.

      Prens avdaymış. Prenses de büyük bir korkuyla yukarıda, odasında bulunan öteki Prenses’in yanına koşmuş.

      “Ne yapacağım, ne yapacağım?” diye haykırmış. “Babamın Uzun Gemi’sinin geldiğini gördüm ve biliyorum ki gemide acımasız üvey annem var. Daha önce de denediği gibi yine beni öldürmeye çalışacak. Ah! Hadi tepeye doğru kaçalım.”

      “Hiç de bile,” demiş Prenses kollarını titreyen Altın Ağaç’ı sararak. “Ben üvey annenden korkmuyorum. Benimle gel, deniz kıyısına gidip onu karşılayalım.”

      Böylelikle ikisi birlikte deniz kıyısına gitmişler. Kraliçe Gümüş Ağaç, üvey kızını görünce çok memnun olmuş gibi davranmış ve gemiden atlayarak Prenses’e doğru koşmuş. Ona içmesi için gümüş bir kadehte şarap uzatmış.

      Her zaman kibar ve saygılı olan Prenses Altın Ağaç, öteki Prenses kendisi ve üvey annesi arasına girmese elini kadehe doğru uzatacakmış.

      “Olmaz hanımefendi,” demiş öteki Prenses doğrudan Kraliçe’nin yüzüne bakarak. “Bu ülkede kadehte içki uzatan kişinin o içkiden ilk önce kendisinin içmesi gerekir.” “Memnuniyetle yaparım,” demiş Kraliçe ve kadehi ağzına doğru götürmüş. Ama Kraliçe’yi yakından izleyen öteki Prenses, kadehin içindeki şarabı dudaklarına değdirmediğini fark etmiş. Bu yüzden öne atlayıp sanki yanlışlıkla olmuş gibi omzuyla kadehin altına vurmuş. Kadehin içindekinin bir kısmı Kraliçe’nin suratına gelmiş, diğer kısmıysa Kraliçe daha ağzını kapatamadan boğazından aşağı inivermiş.

      Böylece Kraliçe içindeki kötülükten dolayı, İncil’de de söylendiği gibi kendi kazdığı kuyuya kendi düşmüş. Şarabı öylesine zehirliymiş ki Kraliçe neredeyse şarabı daha yutmadan prenseslerin ayaklarının önüne yığılmış.

      Kimse onun için üzülmemiş çünkü bu kaderi gerçekten de hak ettiğini düşünmüşler. Issız bir yere aceleyle gömülmüş ve çok geçmeden herkes tarafından unutulmuş.

      Prenses Altın Ağaç’a gelince, o da geri kalan hayatı boyunca kocası ve arkadaşıyla birlikte mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamış.

      Düşüncesiz Yabancı

      Şimdi size zavallı genç ve dul bir kadının başından geçenleri anlatacağım. Bu kadın Kittlerumpit isimli bir evde yaşamış olsa da bu evin İskoçya’nın neresinde olduğunu kimse bilmez.

      Durum böyle olsa bile Kittlerumpit’in dul hanımı, çok acınacak haldeymiş. Halkın bir kısmı СКАЧАТЬ