Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler. David S. Kidder
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler - David S. Kidder страница 14

Название: Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler

Автор: David S. Kidder

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-57-3

isbn:

СКАЧАТЬ yer aldığı komplonun ortaya çıkması Pausanias’ın çöküşünü de beraberinde getirdi.

Ek Bilgiler

      1- Sparta MS 396’da Gotlar tarafından yok edildi. Günümüzdeki Sparta şehri, 1834 yılında kurulmuştur. Antik kalıntılara ulaşmak için 20. yy’ın başlarında kazı çalışmalarına başlanmıştır.

      2- Pausanias’ın oğlu Pleistoanax, MÖ 458 yılından itibaren şehri aralıklarla da olsa tam elli yıl boyunca yönetti. Atinalılar’a karşı verilen Peloponez Savaşları onun döneminde başlamıştır.

      3- Perslere karşı kurulan Atina-Sparta ittifakı, 2007 yapımı 300 Spartalı filmine konu olmuştur. Filmin yönetmeni Zack Snyder’dir (1966-).

      Phidias

      Yunan olimpiyatlarının yapıldığı Olimpia dağındaki bir kazı sırasında arkeologlar küçük bir kap buldular (1958). Kabın üzerine Yunan harfleriyle bir cümle yazılmıştı: “Ben Phidias’a aidim.”

      2400 yıllık kap belki de Yunan heykeltıraşa ait olduğu kesin olarak bilinen tek kalıntıdır. Phidias (MÖ 490-430) kendi döneminde büyük bir üne sahip olsa da, altın kaplı başyapıtları olan Zeus ve Athena heykelleri de dahil olmak üzere tüm eserleri yok edilmiştir.

      Phidias antik dünyada çok ünlüydü. Öyle ki Olimpia’daki Zeus heykeli antik dünyanın yedi harikasından biri sayılmaktadır. Arkeologlar Phidias’ın, kabını yaklaşık 13 metre yüksekliğindeki bu heykeli yaparken açtığı atölyede kaybettiğini tahmin etmektedirler (MÖ 430).

      Phidias’ın hayatı hakkında bunun dışında pek az şey bilinmektedir. Atinalıdır. MÖ 5. yy’ın önemli bir bölümünde şehrin politik lideri olan Perikles’in (495-429) taraftarlarından biridir. Perikles sayesinde Parthenon’daki Athena heykelini yapma görevi Phidias’a verilmiştir. Bu heykel fildişinden yapılmış ve altınla kaplanmıştır. 11,58 metre uzunluğundadır. 900 yıl sonra bina talan edilene dek Panthenon’un merkezinde yer almıştır.

      Phidias aynı zamanda binanın duvarlarını süsleyen heykellerin yapımına da eşlik etmiştir. Bunların büyük bölümü halen sağlam durumdadır. Bazıları Phidias’ın asistanlarının onun tasarımlarını temel alarak ürettikleri sanat eserleridir. Bu projenin beklenenden daha maliyetli oluşu Phidias’ı zor durumda bırakmıştır. Kullanılan altınların hesabını veremediği için bir süre hapis yatmıştır.

      Zeus heykeli Phidias’ın tamamladığı bilinen son eseridir. Zeus, Antik Yunan Pantheon’undaki en önemli tanrıdır. Heykeli fildişi ve altından yapılmıştır. Heykelde elinde asası ile otururken tasvir edilmiştir. Yüzyıllar boyunca ilgi odağı olan heykel, madeni paraların üzerine bile işlenmiştir. Ziyarete gelen Yunan ve Roma yazarları onun güzelliği karşısında hayranlıklarını gizleyememişlerdir.

      Tarihçi Plutarch’a göre (46-120) Phidias daha sonra tekrar tutuklanmış ve hapiste ölmüştür. Günümüzde kimi tarihçiler bu iddiaya şüpheyle yaklaşmaktadırlar.

Ek Bilgiler

      1- Tapınak süsleri İngiltere ve Yunanistan arasında uzun tartışmalara neden olmuştur. 7. Elgin Kontu aristokrat Thomas Bruce (1766-1841), 1801 yılında heykelleri alarak Londra’ya getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan bunun için izin aldığını ileri sürmüştür. Ne var ki günümüzde Yunan liderler heykellerin taşınmasının yasadışı olduğunu iddia ederek İngiltere’den bunların iadesini talep etmektedirler. Mesele halen çözümlenememiştir.

      2- Olimpia’daki Zeus heykeli yapıldıktan 800 yıl sonra, içinde bulunduğu tapınak, 426 yılında Bizans İmparatorluğu tarafından yerle bir edilince yok olmuştur.

      3- Phidias’ın heykellerinin günümüze ulaşamamasının nedenlerinden biri de yapımında kullanılan malzemeler olabilir. Mermer yerine bronz ve altın kullanmıştır. Bunlar değerli metaller olduğundan heykeller ya çalınmış ya da eritilerek başka amaçlar için kullanılmıştır.

      Tiberius Gracchus

      MÖ 133 yılına gelindiğinde Roma İmparatorluğu antik dünyanın en büyük gücü haline gelmişti. Yunanistan’dan İspanya’ya kadar uzanan bir coğrafyaya yayılmıştı. Roma lejyonları, Akdeniz’in neredeyse her köşesini egemenlik altına almıştı. Yüzlerce yıl sürecek bir Roma üstünlüğü kurulmuştu ve bu sayede Roma’ya büyük zenginlikler akmaktaydı.

      Ne var ki gerçek savaşçılar Roma’nın başarılarından pek az istifade ediyorlardı. Gerçekten de, pek çok lejyoner savaş meydanlarından geri döndüklerinde kendilerine ait çiftliklerin iflas etmiş olduğunu gördüler. Sahip oldukları şeyler yok olmuş, aileleri harap olmuştu. Tahmin edilebileceği üzere yıllarını ülkeleri için harcamış olan bu insanlar karşılaştıkları bu manzaraya içerlediler.

      “Dünyaya hükmetmişlerdi ama kendilerine ait bir parça toprakları bile yoktu” diye yakınır Romalı politikacı Tiberius Sempronius Gracchus (MÖ 168-133). Tiberius, Gracchi kardeşlerin büyük olanıdır. Her ikisi de zengin aristokratların gücünü sınırlayarak Roma’da daha eşit bir hayat kurmak isteyen sosyal reformculardı. Gazilerin, ülkelerine döndüklerinde çiftliklerinin onları bekliyor olmasını garanti altına almak istiyorlardı. Plutarch’a göre, hem Tiberius hem de kardeşi Gaius (MÖ 154-121) vahşi bir şekilde katledilmeden önce halk kesiminden pek çok kişiye ilham kaynağı olmuştur.

      Tiberius ünlü bir generalin torunuydu. İspanya ve Yunanistan’da savaşmıştı. Roma’ya döndüğünde halk koruyucusu seçildi. (MÖ 133) Amacı büyük bir bölümü işsiz ve evsiz olan gazilerin gelirlerini arttırmaktı. Bunun için bir dizi eşitlikçi reform önerdi. Bunların arasında latifundia olarak bilinen büyük topraklara el konulması da vardı. Tiberius bu toprakları Roma’nın yoksullarına dağıtacaktı.

      Senato’daki güçlü muhalefete rağmen, Tiberius önerisini kanunlaştırmayı başardı. Tekrar seçilmesini engellemek için bir yıllık görev süresinin sonunda rakipleri tarafından öldürüldü ve cesedi Tiber nehrine atıldı. Kardeşi Gaius on yıl sonra toprak reformunu yeniden gündeme getirdi, ancak reforma karşı çıkan muhafazakarlar onu da öldürdüler.

Ek Bilgiler

      1- Ortak politik amaçları olmasına rağmen kardeşlerin kişilikleri çok farklıydı. Plutarch’a göre “Tiberius kibar ve sakindi. Gaius ise gergin ve öfkeli. Biri nutuk atarken bile sakin kalmayı başarırken, öbürü asla yerinde duramazdı.”

      2- Tiberius, düşmanlarının canına kast ettiğini biliyordu. Togasının altında dolo adı verilen kısa bir kılıç saklardı. Ne var ki saldırıya uğradığı sırada hasımlarının sayısı o kadar fazlaydı ki bunun bir yararı olmadı. Plutarch’a göre üç yüz kadar Tiberius taraftarı da aynı saldırıda yaralanmıştır.

      3- Gracchi kardeşlerin büyük babası Scipio Africanus’tur (MÖ 236-183). Africanus, MÖ 202 yılındaki 2. Punic Savaşı’nda Hannibal’ı yenilgiye uğratan generaldir.

      Buda

      Yaygın olarak Buda adıyla bilinen Siddharta Gautama, MÖ 5. ya da 6. yy’da, bugün Nepal sınırları СКАЧАТЬ