Название: Entelektüelin kutsal kitabı
Автор: David S. Kidder
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-48-1
isbn:
Güneş Lekeleri ve Güneş Parlamaları
Güneşin değişken yüzeyi, 6.000 santigrat derecede tüm güneş sistemini ısıtarak yanar. Bu, yeryüzündeki sıcak bir günden 180 kat daha sıcaktır. Ama güneşin yüzeyinin bazı kısımları diğerlerinden serindir. Kabaca bizim gezegenimizin boyutunda olan güneş lekeleri koyu renkte görünürler, çünkü çevreleyen yüzeyden 2.000 derece daha soğukturlar. Güneşin parlayarak yanan iç çekirdeğinden yayılan ısıyı baskı altında tutan yoğun manyetik alanlara sahiptirler.
Genelde güneş lekeleri, her biri zıt bir manyetik yüke sahip olan çiftler halinde görünürler. Zıt olarak yüklenen güneş lekeleri arasındaki bölgeler, bir milyar megaton TNT kadar çok enerji salan güneşin yüzeyindeki patlamalar, güneş parlamaları için hazırdır. Güneş parlamaları, jeomanyetik fırtınalara sebep olan x-ışınları ve manyetik radyasyon ile yeryüzünü bombardımana tutar. Kuzey ve güney ışıklarını yoğunlaştırır, elektrik şebekelerini bozar ve radyo ileticilerini karıştırır.
Son zirvesini 2000’de yapan güneş lekeleri ve güneş parlamaları, on bir yıllık döngüyle güçlenir ve zayıflar. 14 Temmuz 2000’de “Bastille Günü Olayı” da denen devasa bir güneş parlaması, Texas’a kadar güneye uzanan göz kamaştırıcı haleler saçtı, elektrik kesintilerini tetikledi ve uyduların yerini değiştirdi. Astronotların solar maksimumlara karşı çok temkinli olmaları gerekir, çünkü radyasyon fırtınaları ölümcül olabilir.
Güneş lekeleri, aynı zamanda yeryüzündeki sıcaklığı etkileyebilir. Maksimum güneş lekesi faaliyeti, ultraviyole radyasyondaki büyük bir artışı da içine alan, güneşten salınan enerjide küçük bir artışla ilişkilendirilir. Küresel ısınmayla örtüşür şekilde, son altmış yılda güneş lekesi faaliyetinde büyük bir artış vardır. Batı Avrupa’da 1600’lerin ortasından 1700’lerin başlarına kadar süren, ciddi soğuklar ve uzun kışlar nedeniyle “Küçük Buz Çağı” denen dönem, güneş lekesi faaliyetindeki bir düşüş dönemiyle çakışıyordu.
1. İtalyan astronom Galileo Galilei (1564-1642), Güneş’in dönme devrini izlemek için güneş lekelerini kullandı. Çoğunlukla gazdan oluştuğu için, Güneş’in farklı tarafları farklı hızlarla döner. Ekvator, kabaca yirmi beş günde kendi etrafında dönerken kutuplar otuz beş günde dönerler.
2. Çinli astronomlar güneş lekelerini ilk kez MS 30 yılında gözlemledi.
Johann Sebastian Bach
Johann Sebastian Bach (1685-1750), en önemli barok bestekârdır ve belki de tüm zamanların en önemli bestecisidir. Onun dinî vokal müziği –kantatlar ve ilahi besteleri– orkestralı konçertoları ve ustalıklı org eserleri, ulvi armoniler ve birleştirilmiş melodilerle doludur ve onun müzikal hassasiyeti, dehadan ödün vermez. Yirminci yüzyılın caz ve pop bestecileri de dahil, kendinden sonra gelen neredeyse tüm bestecileri etkilemiştir.
Bach, Thuringia denen bir bölgenin Eisenach kasabasında, 21 Mart 1685 tarihinde doğdu. Genç bir adam olarak, Arnstadt, Lübeck, Mülhausen ve Weimar’daki Lüteriyen kiliselerde çeşitli randevular ve misafirlikler arasında gidip geldi. Bach’ın kariyerinde değişmeyen şey, insanların onun müziğini vasat, karmaşık ve tatminkârlıktan uzak bulmalarıydı. Weimar’da saray orgcusu olduğu sıralar (1708-1717), orkestra şefliğine yükseldi. 1717’de Cot-hen’deki Lüteriyen Prensi Leopold’un sarayına taşındı.
1720’de Bach’ın ilk eşi öldü ve bugün alıştırmalarında çoğu piyanist tarafından çalışılan pek çok etüt kitabını ithaf ettiği Anna Magdalena isimli bir saray şarkıcısı ile evlendi. Cot-hen’de geçirdiği zamanda, efsanevi Brandenburg Konçertoları ve Matta Azabı oratoryoları gibi ünlü kantatlarının bir kısmını üretti. 1722’de, muazzam eseri Mass in B Minor tamamlandıktan sadece bir yıl sonra, 1750’ye kadar yaşadığı Leipzig şehri ve dört kilise için müzik direktörü oldu.
1. Bach’ın ilk eşinden altı, ikinci eşinden on üç çocuğu oldu.
2. Bach’ın çocuklarının çoğu bebekliklerinde öldü, ama Johann Christian Bach (1735-1782) ve Carl Philipp Emanuel Bach (1714-1788) dahil dördü tanınmış besteciler oldular.
3. Bach’ın erken dönem müzik eğitimini babası ve ağabeyleri vermişti, ama o büyük ölçüde kendi kendine işi öğrenmiş bir besteciydi.
Ortaçağ Felsefesi
Batı felsefesinde ortaçağ dönemi, genelde kabaca MS V. yüzyılda klasik antik çağın sona ermesinden MS XV. yüzyıl civarı Rönesans’ın başlangıcına kadar süren dönem olarak tanımlanır. Ortaçağ boyunca diğer disiplinlerin iç karartan izlerinin aksine, bu dönemin felsefesi aşırı derecede zengindi ve bir dizi seçkin şahsiyeti barındırmaktaydı.
İlk önemli ortaçağ filozofu, Platon’un felsefesi ile Hıristiyanlık’ı birleştirmeye teşebbüs eden Aziz Augustinus’dur (MS 354-430). Augustinus’un, sadece kilise öğretileri üzerinde değil, aynı zamanda Batı felsefesi ve kültürünün tümü üzerinde büyük tesiri olmuştur.
Diğer bir önemli ortaçağ şahsiyeti, Felsefe’nin Tesellisi kitabıyla bilinen Boethius’tur (MS 480-525). Ancak onun bu alana en önemli katkısı, Yunan felsefesini Latince’ye çevirmesiydi. Boethius, Yunanca bilen son Batı Avrupalılar’dan biriydi ve ölümünden sonra dilbilimi Avrupa kültüründe yüzlerce yıl kayboldu.
Ortaçağın erken dönemi, iki önemli şahsiyetle sona erdi: Canterbury’den Saint Anselmus (1033-1109) ve Peter Abelard (1079-1142). Anselmus, Proslogion isimli kitabında Tanrı’nın varlığına dair ilk analitik veya “ontolojik” kanıtları önermesiyle bilinir. Mantık ve anlambilim tarihinde önemli bir şahsiyet olmasının yanında Abelard, bir çocuk sahibi olduğu ve ünlü mektuplaşmalarını sürdürdüğü öğrencisi Heloise’e âşık olmasıyla da çok meşhurdur.
Ortaçağ felsefesinin geç dönemi, on üçüncü yüzyılda antikçağ Yunan metinlerinin, özellikle Artisto’nun yeniden keşfedilmesiyle kısmen farklı bir karaktere sahiptir. Geç dönem büyük ortaçağ filozoflarının –Saint Thomas Aquinas (1225-1274), John Duns Scotus (1265-1308) ve Ockhamlı William (1284-1347)– eserleri Aristo’dan oldukça çok etkilenmişti ve her biri, Aristo’nun tüm eserleri üzerinde dikkate değer yorumlar ürettiler. Bu üçlüden en önemlisi, Aristocu felsefeyi Hıristiyan teolojisi ile birleştirip büyük bir felsefî ve teolojik sistem yaratan Thomas Aquinas’tır. O zamandan beri Aquinas, Katolik düşüncesinde belirleyici olmasa bile büyük bir etkide bulundu.
1. Heloise’in amcası, yeğeninin aşk ilişkisi karşısında o kadar öfkelenmişti ki Abelard’ı hadım ettirmişti. Hem Abelard hem de Heloise, hayatlarının geri kalanını dinî bir düzen içinde yaşadılar, ama ideal romantik aşkın ilk ve СКАЧАТЬ