Название: Entelektüelin kutsal kitabı
Автор: David S. Kidder
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-48-1
isbn:
Faulkner’ın ilk büyük başarısı şiirlerinden biriyle değil, halen en iyi eseri olarak görülen Ses ve Öfke (1929) adlı romanıyla geldi. Bir zamanlar önemli ve saygın olan ama yavaş yavaş bu niteliğini yitiren Compson ailesinin işe yaramaz son nesil çocuklarıyla –intihara meyilli Quentin, önüne gelenle yatan Caddy, nefret uyandıran Jason ve zihinsel özürlü Benjy–dibe vuruşunu detaylarıyla sergiler. Faulkner roman boyunca bilinç akışı tekniğini kullanır ve kronolojik kurgunun yöntemlerini bir kenara bırakır.
Ses ve Öfke, Faulkner’ın eski Güney’in gerileyişini ve modern dünyada değerlerinin anlamını yitirişini keşfe çıktığı romanlarından biridir. Bu eserlerin çoğu, farklı kitaplarda ortaya çıkan aynı yer ve aile adlarıyla aynı ortamı –Mississippi’deki kurgusal Yoknapatawpha Kasabası–paylaşır. Faulkner’ın diğer Yoknapatawpha romanları arasında önde gelenler, bir ailenin vefat eden büyükannelerini gömmek üzere çıktığı yolculuğu anlatan Döşeğimde Ölürken (1930), ırk kökeni belirsiz olan bir adamın sıkıntısını anlatan Ağustos Işığı (1932) ve kendine ait güney hanedanını kurmayı saplantı haline getirmiş bir adamı tasvir eden Abşalom, Abşalom!’dur.
Faulkner’ın eserleri, tematik ve kurgusal güçlükleriyle ünlüdür. Absürd bir şekilde sıfatlarla dolup taşan uzun cümleleri, bilinç akışı öyküleyiciliği, zamanı kırıp bükmeleri ve çoklu (çoğu zaman güvenilmez) hikâye anlatıcıları, okuyucuların önünde dikenli bir yol gibi uzanır. Bu tekniklerin nihai sonucu, Güney’i herhangi bir yazardan daha derinlikle keşfe çıktığı eserler bütünüdür. Bu başarısından dolayı Faulkner, 1950 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü’ne layık görüldü. 1962 yılında Mississippi’ye bağlı Byhalia’da öldü.
1. Güneyli şivesi yüzünden Faulkner kelimeleri yayarak konuştuğu için, yaptığı Nobel Ödülü konuşması ertesi gün gazetelerde çıkana kadar dinleyicilerin çok azı tarafından anlaşılabildi. O zamandan beri, tarihteki en hoş Nobel Ödülü kabul konuşmalarından biri olduğu söylenir.
Leonardo da Vinci
Leonardo da Vinci (1452-1519), tüm dünyada tarihin en önemli yaratıcı dâhilerinden biri kabul edilir. Pek çokları tarafından resim, heykel, mimarlık, müzik, mühendislik ve fen bilimleri gibi çeşitli alanlarda mükemmelleşmiş, en önde gelen Rönesans insanı olarak görülür.
1452’de İtalya’da, Vinci’de dünyaya gelen da Vinci, Ser Piero da Vinci’nin gayrimeşru oğluydu. Hayatı boyunca kendisine basitçe ‘Leonardo’ denmesini istedi; da Vinci, “Vinci’den gelen” demekti. Sanat kariyerine Floransa’da, 1470’ten 1477’ye kadar yanında çalıştığı heykeltıraş ve ressam Andrea del Verrocchio’nun (1435-1488) çırağı olarak başladı.
Da Vinci, Floransa’yı Milan Dükü Ludovico Sforza ile çalışmak için 1481’de terk etti. Milan’da geçirdiği yıllar boyunca çeşitli projeler üzerinde çalıştı. Bina güçlendirmeleri tasarladı, binicilikle ilgili modeller yaptı ve Son Akşam Yemeği tablosunu yarattı. Binicilikle ilgili hiçbir modeli bitirmemesine rağmen, Fransız ordularının atış talimlerinde kullanıldığı için sonraları küçük parçalara ayrılan bir modeli tam şekliyle yaptı.
Da Vinci, 1499’da en ünlüsü Mona Lisa olan bir dizi resim üzerinde çalıştığı Floransa’ya döndü. 1513 ile 1516 yılları arasında, Papa Meclisi tarafından ikna edilerek Roma’ya yerleşti. Sonra Milan’ı yeniden ele geçiren Fransız Kralı I. Francis’in mülkünde yaşamak üzere davet edildiği Fransa’ya taşındı. 1519’da Chateau of Cloux’da öldü.
Da Vinci en çok, Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği resimleri ile ünlü olmasına rağmen, uçmanın fiziğinden insan anatomisine uzanan geniş bir konu yelpazesi üzerinde çizimleri ve açıklamalı dipnotlarını topladığı ciltler dolusu eskiz defteriyle de bilinir. Bunlar arasında rahimdeki bir ceninin çizimi bile vardır. Da Vinci bu çizimi hayal gücünü kullanarak çizmiş olmalı, çünkü kadınların kesip incelenmesi o zamanlar yasaktı.
Dehası ve şöhreti sayesinde da Vinci, diğer sanatçılar için ölümsüz bir ilham kaynağı oldu. Çağdaşı Raphael, Atina Okulu adlı ünlü Vatikan freskinde Platon figürü için model olarak onun suretini kullandı. Daha yakın zamanlarda da Vinci, Uzay Yolu gibi dizilerden Da Vinci Şifresi adlı çok satan ve 2006’da beyaz perdeye uyarlanan romana kadar, geniş bir kurgu aralığında karşılaşılan bir karakter oldu.
1. 1999’da da Vinci’nin devasa bir binici heykeli modelinin, biri Michigan’daki Grand Rapids’de, diğeri Milano’da olmak üzere iki büyük boy kopyası izleyicilerle buluştu.
2. Ocak 2005’te, Floransa’da Santissima Annunziata Kilisesi’nin yanındaki bir manastırda bir dizi mühürlü kapı keşfedildi. Bazıları bunların, da Vinci’nin gizli atölyesinin kapıları olduğuna inanmaktadır.
Depremler
Yerkabuğu, donmuş bir okyanus üzerindeki buz gibi, yeryüzünün ergimiş çekirdeği üzerinde yavaşça hareket eden ve kalınlığı toplamda seksen kilometreye ulaşan pek çok katmandan oluşur. İki katman birbirinden ayılırsa, çarpışırsa veya birbirine sürterse, sonuç bir depremdir. Depremler her yıl yaklaşık 10.000 kişinin ölümüne neden olur.
Bir depremin kaynaklandığı noktaya, deprem merkezi denir. Deprem merkez üssü, depremin merkezinin dikey olarak üzerinde, dünyanın yüzeyine tekabül eden noktadır. Eğer depremin merkezi yeryüzünün derinlerindeyse, sarsıntı çok fazla zarara yol açmayabilir. Ama sarsıntı yüzeye yakınsa, felaket yaşanabilir. Depremler, zemini sallayan çeşitli dalga tipleri üretir. İlki, ana dalgalar veya P-dalgaları denenlerdir. Ses dalgaları gibi, zemini bastırıp gevşeterek boylamsal bir şekilde akarlar. Dünyanın bir ucundan öteki ucuna yirmi dakikada ulaşabilecek kadar hızlı ilerler ama az zarara yol açarlar.
Dalganın ikinci tipine S-dalga denir. S-dalgalar, duvarları ve çitleri yerinden çıkararak yavaşça ve çaprazlamasına hareket ederler. Son dalga tipine ve şimdiye kadar görülen en tehlikeli olanına ise L-dalga denir. L-dalgalar, zeminin okyanuslardaki dalgalar gibi yukarı ve aşağı hareket etmesine sebep olarak yer kaymalarına, yangınlara ve tsunamilere yol açar. Yeryüzünün, bir depremin ardından yeniden kendini ayarlaması için, bunu pek çok artçı sarsıntı –zeminin yerine oturmasıyla açığa çıkan küçük yer sarsıntısı– takip eder. İlk depremle zayıflayan binalar çoğunlukla artçı sarsıntılar dolayısıyla çöker.
Bir depremin yoğunluğu, Richter ölçeğiyle hesaplanır. Ölçekteki her bir sayı, onluk bir artışla temsil edilir. Bir 3.0, bir 2.0’den on kez ve bir 1.0’den yüz kat daha güçlüdür. Şiddeti 4.0’ten düşük depremler genelde yüzeyde hissedilemez. Şiddeti 6.0’dan yüksek depremler güçlü hissedilirken, 7.0’den yüksek olanlar ciddi olarak göz önünde bulundurulur. En feci depremler, iki katmanın birbiriyle çarpışmasıyla (Alaska ve Şili’de gerçekleşti) ortaya çıkan, şiddeti 9.0’un üzerinde kaydedilen depremlerdir.
1. Oakland Atletizm ve San Francisco Devleri arasındaki 1989 Dünya Beyzbol Serisi, oyunlarda СКАЧАТЬ