Anadolu'nun Sırları. Kerim Kuvetli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Anadolu'nun Sırları - Kerim Kuvetli страница 12

Название: Anadolu'nun Sırları

Автор: Kerim Kuvetli

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-73-3

isbn:

СКАЧАТЬ bir vakitler yaşadığı Karadeniz kıyılarında günümüzde yaşayan kadınlarımızda esasen hâlâ Amazon ruhu görülebilmektedir. Anaç, özgüvenli, cesur ve güçlü kimliğiyle Karadeniz kadınları, bugünün Amazonları olmaya devam etmektedirler.

      Samsun ilimiz için Amazon kadınları önem verilen değerlerden biridir. Bu sebeple Samsun Büyükşehir Belediyesi ile On Dokuz Mayıs Üniversitesi’nin ortak çalışma yürüttüğü proje ile 2010 yılında Batı Park alanında adına “Amazon Adası” denilen yere bir “Amazon Köyü” kurulmuştur. Amazon Köyü içerisinde, balmumundan yapılmış ve Amazon kadınlarının yaşamlarından sahnelerin tasvir edildiği birçok heykel bulunmaktadır. Amazon Adası, Amisos Tepesi yamaçlarında 50 bin metrekarelik bir alanda kurulmuştur. Ada, sizi girişte dev bir amazon heykeli ve bu heykelin iki yanında bulunan iki adet devasa Anadolu aslanı heykeliyle karşılar. Amazon kadınlarını unutturmak istemeyen Samsun, Terme ilçesinde her yıl yaz aylarında sadece kadınların katıldığı ve at binip ok attığı “Uluslararası Amazon Çevre ve Kültür Festivali” düzenlenmektedir. Yolunuz düşerse Amazon ruhunu hissetmeden bu güzel şehirden geçmeyin.

      Hesiodos ve Tanrıların Doğuşu

      Hesiodos, Yunan ilk çağının Homeros’tan sonra en büyük ozanı olarak kabul edilir. Didaktik şiirin ilk örneklerinden kabul edilen iki önemli eseri günümüzde halen basılmakta ve okunmaktadır. Er Gai Kai Hemerai (İşler ve Günler) adlı eserinde; çalışma, hak, hukuk, adalet, erdem, düzen, doğruluk gibi kavramlara değinerek ve bu konularda öğütler vererek çiftçilik, denizcilik, ticaret konularında bilgiler verir. Yunan Arkaik Çağı’ndaki günlük yaşam hakkında kaynaklık etmesi bakımından da önemlidir bu eser. Yaşadığı çağa ışık tutmuş, böylece tarihçilere edinilmesi zor bilgileri sunmuştur. Bir diğer eseri olan Theogonia’da (Tanrıların Doğuşu) ise Yunan tanrılarının ortaya çıkışını, Zeus’un başa geçişini ve yetki paylaşımı yapışını, tanrıların soylarını anlatır ve öncesinde Homeros’un eserlerinde anlatılan son derece kalabalık ve karmaşık görünen Yunan tanrıları dünyasını daha düzenli ve kurgusal anlatmaya çalışmıştır. Bu sayede Yunan tanrılarının kozmolojik kökeni, varoluşları ve vazifeleri hakkında bugün bile bir başvuru kaynağı olarak kabul edilen, daha anlaşılabilir ve Yunan inanışını bir anlamda standartlaştırmış bir eser olmuştur. Hesiodos’un yaşamı hakkında bilgi edinebileceğimiz tek kaynak yine onun eseridir (İşler ve Günler). Eserinin bazı bölümlerinde kendine ve hayatına dair kesitler sunmuştur. İşler ve Günler adlı eserinde kardeşi Perses’e tarım işleri ve denizcilik hakkında öğütlerde bulunurken şöyle der:

      “Babamız gibi yap sen de, koca budala Perses,

      O da bir gün daha güzel yaşama umuduyla

      Aştı engin denizleri bırakıp ardında

      Aiolya’nın Kyme kentini,

      Geldi buralara kara gemisiyle.

      Bolluktan, zenginlikten, rahattan değil,

      Kör olası yoksulluktan kaçıyordu,

      O Zeus’un insanlara reva gördüğü yoksulluktan.

      Geldi Heliko’nun eteğinde

      Bu lanetli Askra’ya yerleşti,

      Bu kışı sert, yazı çekilmez, tatsız kasabaya.”

      Yukarıdaki kesitten anlayacağımız üzere baba yurdu Aiolya’nın Kyme kentidir. Gemisi ile yük taşıyan babası geçinemediği için Askra’ya göç etmek zorunda kalmış. Böylece Hesiodos, kendi ağzından bize Anadolulu olduğu söyler. Bahsettiği Aiolya, Batı Anadolu’nun Ege kıyısındaki bir bölgenin adıdır. Kyme kenti ise; İzmir’in Aliağa ilçesi yakınlarında bulunan, bugün Nemrut Limanı olarak adlandırılan, deniz kıyısında bir koydaki antik kenttir. Bu koyun eski adı Namura’dır. Babasının ekonomik sorunlardan dolayı göç ettiğini söylediği Askra ise, Antik Yunanistan’da Korint Körfezi’nin kuzeydoğusunda yer alan bir bölge olan Doeotia’daki kentin adıdır. Bugün bu antik kentin bulunduğu yerde yaşayanların övünç kaynağı, ünlü Hesiodos’un buralı olmasıdır. Birtakım batılı tarihçiler tarafından kasıtlı olarak çarpıtıldığını düşündüğümüz bu bilgiyi bizzat Hesiodos’un kendisi yalanlamaktadır zaten. Bu orijinden saptırmaların amacı; Anadolu’nun sahip olduğu kültürel zenginlik, çeşitlilik ve tarihsel önemi Batı’ya mal etme çabasıdır. Böylelikle tüm dünya tarafından imajı ve önemi daha çok artması gereken Anadolu yerine, dikkat ve ilgi Batı’ya yönlendirilmek istenmiştir. Nitekim birçok ilke ev sahipliği yapan ve tarihe damga vurmuş önemli şahsiyetlerin doğduğu yerler, herkes tarafından çok daha saygı duyulan topraklar olacaktır. Hesiodos’un doğduğu ve atalarının yaşadığı kent Batı Anadolu’nun Ege kıyılarıdır. Kendi ağzından bunu söylememiş olsa dahi eserlerinin dilinden onun Aiolya kaynaklı olduğu zaten anlaşılacaktır.

      MÖ VIII. yüzyılda yaşamış bu ünlü ozanın eserleri dikkatle incelendiğinde, yaşadığı dönemin sosyoekonomik durumu hakkında bilgi edinmek mümkündür. Nüfusun artmaya başlaması, ticaretteki hızlı artış, yeni kolonilerin kurulması, kıymetlenen arazilere sahip olunmasındaki güçlük ve bunun sonucu olarak rekabetin artması beraberinde adaletsizlikleri de getirir. Hesiodos, İşler ve Günler adlı eserinde böyle bir dönemde namusu ile ekmeğini kazanan bir çiftçinin hayatını idealize etmiştir. Amerikalı ekonomist, filozof, tarihçi Murray Newton Rothbard, Hesiodos’un İşler ve Günler eserinde verdiği bilgiler sebebiyle onun ilk ekonomi ve iktisat tarihçisi olarak kabul edilebileceğini söyler.

      Eserinde dike (adalet) konusunu işler ve adaletin insan yaşamındaki hukuki ve ahlaki sonuçlarına dikkat çeker. Kendisi de kardeşi Perses tarafından haksızlığa uğramıştır. Babasından miras kalan topraklardan adaletsiz biçimde kendi hakkı olandan fazlasını isteyen kardeşini kısa yoldan zenginleşmeye çalışan bir açgözlü olmakla suçlar.

      İşler ve Günler eserinde kendi yaşamına ve yaşadığı çağdaki gözlemlerine dayanarak adaletsizliğe ve haksızlığa karşı öğütlerini okuruz. Hesiodos’a göre insan ırkı bir öncekinden daha yozlaşmış beş ırka ayrılır. Bunları şöyle sıralamıştır: Altın, Gümüş, Bronz, Kahramanlar ve Demir çağları. Ona göre insanlık, başta adil ve hakkaniyetli iken çağlar geçtikçe yozlaşmış ve ahlaki değerlerini yitirmeye başlamıştır. Kendisinin de haksızlıkların olduğu bir çağda yaşadığını düşünür ve gelecekte insanlığın adalete ve ahlaka değer vermediği çağda kaçınılmaz olarak kendi sonunu getireceğini böylelikle yok olacağını öngörür. Böyle bir sondan kaçınmanın tek yolunun güçlünün güçsüzü ezip hükmetmemesi, adil ve hakkaniyetli olunması yoluyla mümkün olabileceğini öğütler.

      Homeros ile Hesiodos arasındaki belki de en büyük fark eserlerinde temsil ettikleri sınıflardır. Homeros, destanlarında kralları, kahramanları, onların yaşadıkları görkemli sarayları yüceltip konu edinirken; Hesiodos çoban, çiftçi, küçük toprak sahibi insanların yaşantısı ile avam olarak görülen ve önemsenmeyen başka bir sınıfın temsilcisidir. Belki de bu yüzden Hesiodos, Homeros’un gölgesinde kalmıştır.

      “Şimdi krallara bir sözüm var,

      Ne kadar söz bilir kişiler olsa da krallar:

      Atmacanın biri alaca boyunlu bülbüle demiş,

      Ama ne zaman demiş, göklerde bulutlar arasında

      Bülbülü СКАЧАТЬ