Название: Anadolu'nun Sırları
Автор: Kerim Kuvetli
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-605-7605-73-3
isbn:
Amazonlar; yaklaşık dört bin yıl önce Anadolu’nun kuzeyindeki hırçın denizin adını taşıyan bölgede, adına Helenistik ve Roma dönemlerinde Pontus denilen, bugün Sakarya’nın doğusundan Gürcistan sınırına kadar olan Karadeniz Bölgesi’nde, güzel ve güçlü kadınlarıyla meşhur, eski adıyla Amisos olarak bilinen Samsun’un Terme Çayı (Thermedon) kıyısında kurmuş oldukları Terme (Themiskyra) kentinde yaşamaktalardı.
İlk önce Amazon sözcüğünü inceleyelim. Bu sözcüğün Anadolu’da pek eskiden kullanılmış bir dile ait olduğu söylenir. Bazı bilginler de oklarının yaylarını daha iyi çekebilmeleri için, kadınların çocukken sağ memelerini kestiklerini ve bundan dolayı kendilerine “memesiz” demek olan Amazon adı verildiğini ileri sürerler. Ama gerek kabartma taş, gerek resim olarak Amazonları temsil eden binlerce sanat eserinin hiçbirinde Amazonlar tek memeli olarak gösterilmemiştir. Bazen sağ memeleri örtülüdür. Ancak örtünün altında mükemmel bir memenin sipsivri kabarmakta olduğu besbellidir. Başka bilginlere göre ise Amazon’un “A”sı, şiddet ve kuvvet anlamına gelir. “Mazon” da meme demektir. Bundan ötürü bu sözcük, memesiz değil, fakat erkekçe savaştıkları için geniş ve güçlü kuvvetli göğüslü ve memeli demektir. Daha başkalarına göre “A”, Türkçedeki “maz” eki gibi olumsuzluk takısıdır. “Mazo” da “dokunmak” demektir. Bunlara göre Amazon, kendilerine erkek tarafından dokunulmaz olan kadın demektir.16
Amazonlar tablosu, Landesmuseum, Oldenburg Almanya
Amazon Kraliçesi Friz Heykeli
Amazonlar, anaerkil bir toplumda yaşadıkları için doğurganlığı ve bereketi simgeleyen Ana Tanrıça Kybele’ye tapınırlardı. Sonraları Yunan mitolojisinde Kybele’nin özdeşi olan yine bereketi ve doğurganlığı simgeleyen bir ana tanrıça olan Artemis’e tapınırlar. Yaşadıkları toplumda erkekleri ile eşit şartlarda yaşayan, onlarla hayatı paylaşan, beraber at binip savaşan, söz sahibi olan kadınlardı. Fakat Anadolu’ya Kafkaslardan göçen bu toplum, zamanla Anadolu halkları ile kaynaşmış ve bunun sonucu olarak bir kültürlenme meydana gelmiştir. Amazon kadınlarının, Anadolu’da yaşayan halklardan olan Yunanlardan, eşlerinin Yunan dininin baş tanrısı Zeus’u öğrenerek kibirlenmesinden ve onlara üstünlük gayesine girmesinden sonra bu duruma öfkelendikleri ve onlardan ayrı yaşamaya başladıkları düşünülür.
Amazon Kadını Mozaiği
Yılda sadece bir kez, kendilerine yakın bir kabiledeki erkeklerle bir araya gelirler. Bunun amacı topluluklarının devamı için yeni doğacak çocuklara ihtiyaçları olmasıdır. Doğan çocuk erkek ise babasının olduğu yere bırakılır, kız ise aralarına alıp eğitirlerdi. Kısacası erkeklere düşmanlık beslememiş, sadece erkeksiz bir yaşamı tercih etmişlerdir. Amazonların lideri bir kraliçedir, fakat kraliçe de sadece savaşlarda onlara komutanlık etmek dışında tüm haklar bakımından diğer tüm kadınlarla eşit olmuştur. İlk Amazon kraliçesi olarak “Hippolyte” adı bilinir. Tabii ondan başka adı efsanelere karışmış ve ünlenmiş başka Amazon kadınları da vardır. Bunlardan en meşhurları; Truva Savaşı’na katılmış Amazonların Kraliçesi olan ve Yunanlı ünlü kahraman Akhilleus (Aşil) tarafından öldürülmüş Penthesilea, Gorgoları yenen Myrina, Herakles tarafından öldürülen Asteria, İskender zamanında yaşamış Amazon kraliçesi Thalestris sayılabilir. Ayrıca Sinop (Sinope) ve İzmir (Smyrna) şehirlerini kuranların ve ismini verenlerin Amazon kraliçeleri olduğu söylenir.
Savaşlarda Amazonlar çoğu kez süvari olarak labris denilen, iki yanı keser, kısa savaş baltalarından başka ok, yay, kargı ve mızrak kullanırlardı. Piyade olarak savaştıkları da olurdu. 17
Amazonlar çılgınca naralar atarak at üzerinde savaşırlarken adı labris olan çift ağızlı bir balta kullanırlar. Bu baltanın sapının ucuna aralarında boşluk olmamasına özen göstererek bir ip sararlar. Baltanın ucunda birbirine sıkı sıkı sarılı olan bu ipin adı “faşi”dir. Günümüzde birbirine sıkı bir şekilde bağlı olan aşırı milliyetçiliğe “faşizm” denir. İşte faşizm kelimesinin etimolojik kökeni bu Amazon baltasının sapına dayanır.18
Tarih bilimciler Amazon kadınların atalarının Sarmatyalı kadın savaşçılar olduğunu düşünmektedir. Sarmatlar, anaerkil bir toplum olan ve kadınlarıyla birlikte at binen, savaşan bir halktır. Orta Asya’da doğan ve Türklerin atalarından olan bu halk zamanla Güney Rusya’ya, Kafkaslara oradan Anadolu’nun kuzeyindeki Karadeniz Bölgesi’ne gelmiştir.
Amazon kadınları bugüne kadar pek çok ünlü tabloya, heykele, filme, tiyatro oyunlarına, kitaplara ve TV dizilerine konu oldu.
MÖ V. yüzyılda bir Amazon heykeli yapılması için Efes’te yarışma açılmış. Bu Amazon kadını heykellerinden bazıları günümüze kadar ulaşmıştır. En meşhurları Roma Capitoline Müzesi’nde yer alan “Yaralı Amazon” heykeli ve Vatikan’daki “Amazone Mattei” heykelleridir. Ayrıca Rubens’in ünlü “Amazon Savaşçısı” tablosu da en tanınmış eserlerden birisidir.
İspanyol kâşif Francisco de Orellana, 1542 yılında Güney Amerika’ya yaptığı seferler sırasında nehir kenarında yaşayan uzun saçlı yerlilerin saldırısına uğradıktan sonra bu olayı notlarında “kadın savaşçıların saldırısı” olarak tanımladığı için bu nehre “Amazon Nehri” adı verilmiştir.
Asi, savaşçı, tutkulu, becerikli, özgüvenli ve seksi ifadeleri ile ünlenen bu kadınların sadece efsanelerden ibaret oldukları düşünülüyordu. Ancak bu efsane olarak görülen görüşün yanlış olduğunu ve Amazonların gerçekte yaşamış olduklarını kanıtlayabilecek ilk ciddi çalışma Dr. Jeanine Davis Kimball tarafından yapılmıştır. Dr. Kimball “Amazon Kadınları” olarak bilinen teorisini içeren araştırma çalışmalarını “Savaşçı Kadınlar Amazonlar” isimli bir kitapta yayınlamıştır.
Amazon Heykeli, Terme
1994 yılında arkeolojik kazı çalışmaları yapmak üzere, o vakitler Rusya sınırlarında bugün ise Kırgızistan’ın sınırları içerisinde olan Pokrovka köyüne giden Amerikalı arkeolog Dr. J.D. Kimball, bölgede gömülü pek çok mezar buluntusunu ortaya çıkarmıştır. Ekibiyle beraber bu mezarları incelediklerinde içerisindeki iskeletlerin çoğunun kadınlara ait olduğunu ve bu kadınların silahları ve eşyalarıyla beraber gömüldüklerini keşfetmiştir. Ayrıca mezarların bir kısmı eski şaman ve göçebe Türk geleneklerinde kutsal kabul edilen ve “Kurgan” olarak bilinen dini önderlere aittir. Bilimsel incelemeler neticesinde, Kurganların içindeki iskeletlerin tam da Amazon kadınlarının yaşadığı varsayılan döneme ait olan ve silahlarıyla birlikte gömülen savaşçı kadınlar olması, Dr. Kimball’ın aklına iki soruyu getirmiştir. Bunlar: “Amazon kadınlarına ait mezarlar olabilir mi?” ve “Bugün yörede yaşayan kadınlar onların soyundan mı gelmektedir?”
Bölgede uzun süre incelemelerde ve gözlemlerde bulunmuş olan Dr. Kimball, Kazak ve Kırgız diyarlarında yaşayan göçebe Türk СКАЧАТЬ
16
Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri, s. 22
17
Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri, s. 23
18
Ali Canip Olgunlu, Yedi Tepe Anadolu, s. 82