Beşinci Kadın. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Beşinci Kadın - Хеннинг Манкелль страница 20

Название: Beşinci Kadın

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-605-71714-8-1

isbn:

СКАЧАТЬ Skåne’de ve Ystad’da böylesi şeyler olmazdı. Olmamalıydı. Dükkân sahibinin ortadan kaybolmasının mutlaka mantıklı bir açıklaması vardı, Vanja Andersson da bunu kanıtlayacaktı.

      Wallander kendini kandırmayı başaramadı. Västra Vall Caddesi’ne gitmeden önce emniyete gitti. Koridorda Höglund’u görünce onu trafik polislerinin uyukladığı kantine götürdü. Kahvelerini alarak köşedeki masalardan birine geçip oturdular. Wallander ona Martinson’un söylediklerini anlatınca genç kadın da onun gibi aynı tepkiyi gösterdi. Bu mutlaka bir rastlantı olmalıydı ama Wallander yine de Höglund’a Eriksson’un bir yıl önce yaptığı yazılı şikâyetin bir kopyasını bulmasını söyledi. Ayrıca genç kadına Eriksson’la Runfeldt arasında herhangi bir ilişki olup olmadığını araştırmasını da söyledi. Höglund’un işlerinin oldukça yoğun olduğunu biliyordu ama bu, her şeyden çok daha önemli bir konuydu ve bir an önce açıklığa kavuşturulmalıydı. Bunu konuklar gelmeden önce evin temizlenmesi olarak algıla, dedi ve bu sözleri söyler söylemez de zırvaladığını fark etti.

      “Elimizi çabuk tutmalıyız,” diye sürdürdü konuşmasını. “Arada bir ilişki olmadığını saptarsak işimiz çok daha kolaylaşacak.”

      Wallander masadan kalkmaya hazırlanırken Höglund ona bir soru sordu.

      “Bu cinayeti kim işlemiş olabilir?”

      Wallander yeniden oturdu. Kanlı kazıklar gözlerinin önünden gitmiyordu.

      “Bilmiyorum,” dedi. “O kadar sadistçe bir davranış türü ki bu, sıradan birinin böyle bir cinayeti işleyebilmesini aklım almıyor. Ruh ya da akıl sağlığı bozuk biri olmalı.”

      “Evet,” diye karşılık verdi genç kadın. “Sen de ben de birinin öldürülmesine çok öfkeleniyoruz. Oysa bazı insanlar için bu o denli öfkelenecek bir şey değil, onlar da gözlerini kırpmadan cinayet işleyebiliyor.”

      “İşin beni en çok ürküten yanı çok iyi tasarlanmış olması. Bu cinayeti işleyen kişi her kimse bunun üzerinde zaman harcamış, kafa yormuş. Ayrıca Eriksson’un alışkanlıklarını da ayrıntılarıyla bildiği ortada. Büyük olasılıkla onu adım adım izlemiş olmalı.”

      “Bu da belki bize bir kapının açılmasını sağlar,” dedi Höglund. “Eriksson’un yakın dostları olmadığını biliyoruz ama onu öldüren kişinin onunla bir yakınlığı mutlaka olmuştur. Kalasları testereyle kesmiş. Bu iş için bile oraya birkaç kez gitmiş olmalı. Onu mutlaka birileri görmüştür ya da o civarda dolaşan yabancı bir araba görmüşlerdir. İnsanlar çevrelerinde ne olup bittiğini merak eder. Kent dışında yaşayan kişiler ormandaki geyikler gibidir. Bize bakar, bizi izler ama biz onları göremeyiz.”

      Wallander dalgın bir şekilde başını evet dercesine salladı. Her zamanki gibi dikkatle dinlemiyordu Höglund’u.

      “Bu konuyu daha sonra yine konuşuruz,” dedi. “Ben şimdi çiçekçiye gideceğim.”

      Wallander emniyetten çıkarken Ebba ona babasının aradığını söyledi.

      “Babamı daha sonra ararım,” dedi Wallander. “Şimdi çok işim var.”

      “Olanlar çok korkunç,” dedi Ebba. Wallander onun sanki kendisine üzülüyormuş gibi bir tavırla konuştuğunu hissetti.

      “Bir keresinde ondan bir araba almıştım,” dedi Ebba. “İkinci el bir Volvo’ydu.”

      Ebba’nın Holger Eriksson’dan söz ettiğini anlaması biraz zamanını almıştı.

      “Araba kullandığını bilmiyordum,” dedi şaşkınlıkla. “Ehliyetin olduğunu bile bilmiyordum.”

      “Tam 29 yıldan beri kullanıyorum,” diye karşılık verdi Ebba. “Ve hâlâ o Volvo’yu kullanıyorum.”

      Wallander polis otoparkında yıllardan beri gördüğü bakımlı Volvo’yu birden anımsadı.

      “Umarım seni kazıklamamıştır,” dedi.

      “Kazıkladı,” diye karşılık verdi Ebba. “O gün bu araba için ödediğim miktar gerçekten de çok fazlaydı ama arabama iyi baktım ve sonunda da şanslı olan ben oldum. Arabamla şimdi koleksiyoncular ilgileniyor.”

      “Gitmeliyim,” dedi Wallander. “Ama bir ara beni mutlaka arabanla gezdirmelisin.”

      “Babanı aramayı unutma.”

      Wallander bir an için durup düşündü. Sonra da kararını verdi.

      “Onu sen arar mısın, lütfen? Bana bu iyiliği yap. Onu ara ve çok yoğun olduğumu söyle. Onu en kısa zamanda arayacağımı da ekle. Önemli bir şey olduğunu sanmıyorum.”

      “İtalya’yla ilgili konuşmak istediğini söylemişti,” dedi Ebba.

      “İtalya’yla ilgili sonra konuşuruz, bu şu anda mümkün değil. Bunu ona söyle lütfen.”

      Wallander çiçekçinin yakınlarında arabasını park ettikten sonra dükkâna gitti. İçeride birkaç müşteri vardı. Vanja Andersson’a bekleyeceğini işaret etti. On dakika sonra müşteriler gittiler ve Vanja Andersson kapalı olduklarını belirten bir not yazarak kapıyı kilitledi. Dükkânın arka tarafındaki küçük çalışma odasına gittiler. Çiçeklerin kokusu Wallander’in midesini bulandırmıştı. Her zamanki gibi not defteri yanında olmadığından masadaki küçük kartlardan bir tomar alıp notlarını yazmaya hazırlandı.

      “Her şeye en başından başlayalım,” dedi Wallander. “Seyahat acentesine telefon ettiniz. Neden onları aradınız?”

      Andersson’un sinirli olduğu gözden kaçmıyordu. Yerel gazetelerden biri olan Ystads Allehanda masada duruyordu. Holger Eriksson cinayeti ilk sayfada yer almıştı. Hiç olmazsa neden buraya geldiğimi biliyor, diye geçirdi içinden Wallander. Eriksson’la Gösta Runfeldt arasında bir bağ olmadığını kanıtlamaya geldiğimi biliyordur umarım.

      “Gösta gitmeden önce bana bir not yazıp ne zaman döneceğini bildirmişti,” diye söze başladı Vanja Andersson. “Ama o notu bir türlü bulamadım. Onun için de seyahat acentesini aradım. Oradaki yetkili kişi bana Gösta’nın Kastrup Havaalanı’na gelmediğini söyledi.”

      “Seyahat acentesinin adı ne?”

      “Malmö’deki Özel Tur.”

      “Kiminle konuştun?”

      “Anita Lagergren’le.”

      Wallander bu adı not etti.

      “Ne zaman aradın?”

      Andersson ona ne zaman aradığını söyledi.

      “Anita Lagergren başka ne söyledi?”

      “Gösta’nın yolculuğa çıkmadığını. Kastrup Havaalanı’na gelmediğini. Onlara verdiği telefonu aramış ama yanıt alamamışlar. Uçağı bir süre bekletmiş, sonra da gitmişler.”

      “Bundan başka bir şey yapmamışlar СКАЧАТЬ