Beyaz Aslan. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Beyaz Aslan - Хеннинг Манкелль страница 11

Название: Beyaz Aslan

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-605-71714-9-8

isbn:

СКАЧАТЬ yere gelmelerini istedi. Bu arada da Martinson evin çevresindeki yolların en iyi ve en hızlı şekilde nasıl araştırılacağının planını yapmaya başlamıştı.

      “Hava kararıncaya dek arayacağız,” dedi Wallander. “Eğer bu akşam bir şey bulamazsak yarın sabah şafakla birlikte yeniden aramaya başlarız. Orduyla da bağlantı kursan iyi olur. O zaman daha ciddi bir araştırma yapabiliriz.”

      “Köpekler,” dedi Martinson. “Bu akşam köpeklere ihtiyacımız var.”

      Björk olay yerine gelmeye ve sorumluluğu üstlenmeye söz verdi.

      Martinson’la Wallander bakıştılar.

      Wallander, “Ne düşünüyorsun?” diye sordu.

      “Bence kadın buraya hiç gelmedi,” diye cevap verdi Martinson. “Buraya yakın bir yere ya da oldukça uzak, başka bir yere gitmiş olabilir. Ne olduğunu bilemiyorum ama öncelikle kadının arabasını bulmamız gerekiyor. Araştırmaya buradan başlamakla doğru yapıyoruz. Arabayı ya da kadını birileri mutlaka görmüş olmalı. Buradaki evlere gidip sormalıyız. Björk yarın bir basın toplantısı yapmalı. Bu olayı çok ciddiye aldığımızın bilinmesinde yarar var.”

      “Ne olmuş olabilir?” diye sordu Wallander.

      “Aklımızdan bile geçirmememiz gereken bir şey,” diye karşılık verdi Martinson.

      Tam o sırada yağmur başladı. Arabanın camları sırılsıklam olmuştu. Wallander, “Lanet olsun,” diye söylendi.

      “Evet,” dedi Martinson. “Haklısın.”

      Neredeyse gece yarısı olacaktı. Yorgun ve perişan polisler hâlâ Louise Åkerblom’un büyük bir olasılıkla hiç görmediği evin önündeki taşlı yolda toplanmışlardı. Ne lacivert arabanın ne de Louise Åkerblom’un izine rastlamışlardı. İki geyik cesedinden başka bir şey bulamamışlardı. Ve bir polis arabası meşe ağacının yanındaki diğer polislerin yanına giderken az kalsın bir Mercedes’e çarpıyordu.

      Björk herkese teşekkür etti. Wallander’in polislerin eve gönderilmeleri ve ertesi sabah saat altıda araştırmanın yeniden başlamasına ilişkin önerisini kabul etmişti.

      Oradan en son ayrılan Wallander oldu. Ystad’a doğru yola koyulmadan önce, Robert Åkerblom’u araç telefonundan arayarak yeni bir şey bulamadıklarının haberini verdi. Saat bir hayli geç olmasına karşın Åkerblom, Wallander’i evine davet etti.

      Wallander arabayı çalıştırmadan önce Stockholm’deki kız kardeşini aradı. Kardeşinin geç saatlere kadar oturduğunu biliyordu. Ona babalarının eve gelen yardımcı kadınla evlenmeyi düşündüğünü söyledi. Kız kardeşi bu sözlere kahkahalarla gülünce Wallander çok şaşırdı. Ama kız kardeşi mayıs başlarında Skåne’ye geleceğine söz verince Wallander derin bir soluk aldı.

      Telefonu yerine koyarak Ystad’a doğru yola koyuldu. Yağmur olanca hızıyla yağıyordu.

      Robert Åkerblom’un evine doğru sürdü arabasını. Evin alt katında ışık yanıyordu. Bu evin, çevredeki diğer evlerden hiçbir farkı yoktu. Arabadan inmeden önce arkasına yaslanarak gözlerini kapadı. Louise Åkerblom o eve kadar gidemedi bile, diye geçirdi içinden. Peki, yolda başına ne gelmişti? Bu olayda anlaşılmayan birçok şey vardı. Anlayamıyorum, diye mırıldandı.

      4

      Kurt Wallander’in baş ucundaki saat beşe çeyrek kala çaldı. Homurdanarak yüzünü yastığıyla örttü. Hiç uyumadım, diye geçirdi içinden. Niye eve geldiklerinde iş yerinde olan biteni bir kenara atabilen polislerden olamıyorum?

      Kalkmadı ve bir gece önce Robert Åkerblom’un evine yaptığı kısa ziyareti düşünmeye başladı. Genç adamın acı içindeki gözlerine bakıp da karısını henüz bulamadıklarını söylemek gerçek bir işkence olmuştu. Kurt Wallander bu ziyareti elinden geldiğince kısa kesmiş, evine dönerken yolda kendini çok kötü hissetmişti. Eve gelince de hemen yatmış ama son derece yorgun ve bitkin olmasına karşın üçe çeyrek kalaya kadar bir türlü uyuyamamıştı.

      Onu bulmak zorundayız, diye geçirdi içinden. Hemen şimdi. Yakında. Canlı ya da ölü. Onu mutlaka bulmalıyız.

      Ertesi sabah araştırma başlar başlamaz Robert Åkerblom’u arayacağına söz vermişti. Louise Åkerblom’un nasıl bir insan olduğunu iyice anlayabilmek için, genç kadının kişisel eşyalarını incelemek zorunda kalacağını düşünüyordu. Genç kadının ortadan kaybolmasının oldukça garip bir nedeni olduğunu hissediyordu. Aslında her kayıpta garip koşullar söz konusu olurdu ama bu olayda Wallander’in yaşadığı birçok deneyimden farklı bir şey vardı. Bunun ne olduğunu bir an önce öğrenmek zorundaydı.

      Wallander kendini zorlayarak yataktan kalktı, kahve makinesini çalıştırdı ve radyoyu açmak için salona gitti. Evine hırsız girdiğini hatırlayınca küfrederek vazgeçti. Henüz hiç kimsenin bu hırsızlık olayını araştırmaya başlamadığını hatırladı.

      Duş aldı, giyindi, kahvesini içti. Dışarıdaki hava neşelenmesine neden olacak gibi değildi. Sağanak başlamış ve rüzgâr olanca şiddetiyle esiyordu. Bu havada cinayet araştırması yapmak çok zordu. Gün boyunca yağmurun altında Krageholm’de sokak sokak dolaşmak hiç hoş olmayacaktı. Ama bu da Björk’ün sorunuydu doğrusu. Wallander ’in göreviyse Louise Åkerblom’un özel eşyalarını araştırmak olacaktı.

      Arabasına binerek meşe ağacının bulunduğu yere doğru yola koyuldu. Gittiğinde Björk’ün sabırsız adımlarla volta attığını gördü.

      “Ne berbat bir hava,” dedi. “Neden ne zaman birini aramaya çıksak hep yağmur yağar?”

      “Hımmm!” dedi Wallander. “Garip doğrusu.”

      “Albay Hernberg’le konuştum,” diye devam etti Björk. “Saat yedide iki otobüs dolusu asker yollayacak buraya. Biz işimize başlayabiliriz. Martinson tüm hazırlıkları tamamladı.”

      Wallander başını onaylarcasına salladı. Martinson araştırma işinde her zaman çok başarılıydı.

      “Saat onda basın toplantısı var,” diye sürdürdü Björk. “Orada olabilirsen çok iyi olur. O zamana kadar da Louise’in bir fotoğrafı elimize geçmiş olur.”

      Wallander yanındaki fotoğrafı uzattı. Björk, Louise Åkerblom’un fotoğrafını inceledi.

      “Hoş kadınmış,” dedi. “Umarım onu canlı buluruz. Bu son çekilmiş fotoğrafı mı?”

      “Kocası öyle olduğunu söyledi.”

      Björk fotoğrafı yağmurluğunun cebindeki plastik cüzdanının içine koydu.

      “Ben onların evine gidiyorum,” dedi Wallander. “Bana orada daha çok ihtiyaç var.”

      Björk başını evet dercesine salladı. Wallander arabasına doğru yürürken, Björk uzanıp kolunu tuttu.

      “Ne düşünüyorsun?” diye sordu. “Öldü mü? Bu olayın arkasında bir cinayet olabilir mi?”

СКАЧАТЬ