İstenen . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İstenen - Морган Райс страница 7

Название: İstenen

Автор: Морган Райс

Издательство: Lukeman Literary Management Ltd

Жанр: Героическая фантастика

Серия: Vampır Mektupları

isbn: 9781632916884

isbn:

СКАЧАТЬ erkendi ve Scarlet başka bir şey yapmak için kendini çok halsiz hissediyordu. Uzun bir sürenin ardından uzanıp telefonunu eline aldı. Telefonu bildirimlerle dolup taşıyordu – Facebook sayfası yeni gönderim ve mesajlardan patlamak üzereydi. Bu daha kötü hissetmesine neden oldu ve telefonu kapattı.

      Uzun bir süre sonra uzandı, yanına doğru yattı ve pencereden ağaçlara baktı; hepsi farklı renklerdeydi ve günün son ışıklarıyla parlıyordu. Birkaç yaprağın ağaçlarda düşüp yere doğru savrulmasını izledi.

      Üzüntüyle dolup taşıyordu. Blake onunla olmak istemiyordu, Vivian tüm okulu ona karşı kışkırtmıştı, arkadaşları onu anlamıyordu, anne ve babası ona güvenmiyordu, o ise vücuduna neler olduğunu anlamıyordu. Ve daha da önemlisi, Sage ile konuşma şansını da kaçırmıştı. Her şey olabildiğine yanlış gidiyordu. Ve kafasında nehir kenarında, Blake ile birlikte olduğu o zamana geri dönüş yapmaktan kendisini alamıyordu. Kendisine ne olduğunu düşünmeden duramıyordu. Gerçekten, tam olarak kimdi o?

      Uzanıp günlüğünü ve en sevdiği kalemi aldı, üzerine eğilip yazmaya başladı.

      Hayatımı artık anlayamıyorum. Çok gerçekdışı. Az önce hayatımda gördüğüm en inanılmaz çocukla karşılaştım. Sage. İtiraf etmek istemiyorum, çünkü Maria onu seviyor, ama onu düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir şekilde onu daha önceden tanıdığımı hissediyorum. Çok az konuştuk, ama onunla aramda bir bağlantı olduğunu seziyorum. Hatta Blake’den bile daha fazla.

      Ama çok kısa sürede gitti ve ben onu aptalca bir şekilde geri çevirdim. Keşke yapmasaydım. Ona sormak için sabırsızlandığım bir sürü soru var. Mesela kim olduğu gibi. Burada ne yaptığı. Ve neden evimin önünde olduğu. Sadece buradan geçip gittiğini söyledi, ama nedense buna inanmadım. Bence o beni arıyordu.

      Anne ve babamı artık tanıyamıyorum. Her gün her şey çok fazla değişiyor. Kendimin de kim olduğunu bilmiyorum. Bir zamanlar bildiğim tüm dünya, tanıdığım o güvenli dünya gitti ve yerine bambaşka bir dünya geldi. Ve yarın, her şey bir kez daha tamamen değişecekmiş gibi geliyor.

      Yarından korkuyorum. Herkes benden nefret mi edecek? Blake beni görmezden mi gelecek? Sage’i görecek miyim?

      Bir sonraki günün neler getireceğini tahmin bile edemiyorum.

*

      Scarlet gözlerini açtı, kapı zili onu uyandırmıştı. Dışarı baktı ve sabah olduğunu görünce çok şaşırdı, yatak odasına güneş ışınları giriyordu. Giysileri içinde, yatak örtüsünün üzerinde uyuyakaldığını fark etti. Saatini alıp baktı: 8:30. Kalbi panikle sıkıştı. Okula geç kalmıştı.

      Zil yeniden çaldı, Scarlet hemen yataktan fırlayıp ayağa kalktı. Saate bakılırsa, anne ve babası çoktan işe gitmiş olmalıydı, dolayısıyla kapıyı açması gerekiyordu. Sabahın bu kadar erken saatinde kapıyı kim çalıyor olabilirdi?

      Kapı zilini duymazdan gelmeye ve acele edip okula hazırlanmaya niyet etti, ama zil yeniden çaldı.

      Ruth havladıkça havladı ve sonunda Scarlet onu dışarı çıkardı ve merdivenlerden aşağı inerken onu takip etti, oturma odasından geçip kapıya doğru ilerledi.

      Ruth onun önünde durdu ve deli gibi havlamaya başladı.

      “Ruth!”

      Sonunda Scarlet kapıyı açmaya giderken Ruth sessizleşti. Scarlet kapıyı yavaşça açtı.

      Neredeyse kalbi duracaktı.

      Sage orada durmuş, ona bakıyordu. Her iki eliyle de uzun, siyah bir gül tutuyordu.

      “Böyle birden geldiğim için özür dilerim,” dedi. “Ama evde olacağını biliyordum.”

      “Nasıl?” diye kafası tamamen karışmış bir şekilde sordu.

      Sadece ona bakmaya devam etti.

      “İçeri girebilir miyim?” diye sordu.

      Scarlet “Şey…” diye cevap vermeye yeltendi.

      Bir tarafı onu içeri davet etmek için yanıp tutuşuyordu, ama diğer tarafı delirmek üzereydi. Burada ne arıyordu? Ona neden siyah bir gül getirmişti?

      Ama yine de, onu öylece geri gönderemezdi.

      “Tabii ki,” dedi. “İçeri gel.”

      Büyük bir adımla kapının eşiğinden içeri geçerken Sage’in yüzüne büyük bir gülümseme yayıldı.

      Bu sırada, Scarlet’in şaşkın bakışları arasında, aniden yere batmaya başladı. Battıkça battı, sanki bir bataklıktaymış gibiydi ve elini uzatarak ona bağırdı.

      “Scarlet!” diye feryat etti. “Bana yardım et!”

      Scarlet uzandı ve elini tuttu, onu çekmeye çalıştı. Ama o da birden deliğe düşüverdi, o baş aşağı, yüzünden itibaren gömülmeye başlamıştı. Hızla dünyanın iç katmanlarına doğru gömülürken tüm gücünü kullanarak bağırdı.

      Scarlet çığlık atarak uyandı. Kalbi hızla atarken gözlerini odada dolaştırdı. Günün ilk ışıkları camından içeri giriyordu. Saatine baktı. 6:15.

      Giysileri içinde uyuyakalmıştı. Derin derin nefes aldı ve bütün bunların bir rüyadan ibaret olduğunun farkına vardı.

      Kalbi hızla çarpıyordu. Gerçek gibiydi.

      Kalktı, banyoya gitti ve yüzüne birkaç kere soğuk su vurarak uyanmaya çalıştı. Ancak, aynaya baktığında korkusu daha da arttı: aynadaki görüntüsü. Çok farklıydı. Oradaydı, ama aynadaki yansıması yarı saydamdı, bir hayalete benziyordu. Sanki giderek siliniyordu. Önce bunun bir ışık oyunu olduğunu düşündü. Işığı açtı, ama görüntü hala aynıydı.

      Çok korkmuştu, ağlamak üzereydi. Ne yapacağını bilemiyordu. Onu kendine getirmesi için bir şeye ihtiyacı vardı. Konuşacak birine. Ona her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine. Deli olmadığını söyleyecek. Değişmediğini. Aynı, eski Scarlet olduğunu.

      Neden sonra, Scarlet annesinin papazla görüşme teklifini hatırladı. Şimdi gerçekten de ona ihtiyacı olduğunu hissediyordu. Belki de o kendisini daha iyi hissettirebilirdi.

      Koridora çıktı ve çıkar çıkmaz iş için giyinmiş olan annesiyle karşılaştı.

      “Anne?” diye söze başladı.

      Caitlin durdu ve döndü, şaşırmışa benziyordu.

      “Şekerim, bu kadar erken kalktığını bilmiyordum,” dedi. “İyi misin?”

      Scarlet kafasını salladı, ağlamaktan korkuyordu ve koridorda ilerleyip annesine sarıldı.

      Annesi de ona sıkıca sarıldı, onu kollarında hafifçe sağa-sola salladı; onun kollarında olmak iyi hissettirmişti.

      Annesi “Seni özledim tatlım,” dedi. “Ve seni çok seviyorum.”

СКАЧАТЬ