Usta ile Margarita. Bulgakov Mihail
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Usta ile Margarita - Bulgakov Mihail страница 19

Название: Usta ile Margarita

Автор: Bulgakov Mihail

Издательство: Can Yayınları

Жанр:

Серия:

isbn: 9789750720390

isbn:

СКАЧАТЬ bir kâsedeymiş gibi yayıldığını, sonra yalağın kıyısından incecik zerreler halinde aşağı döküldüğünü görüyordu.

      İlk konuşan tutuklu oldu:

      “Kiryatlı gence söylediklerim yüzünden kötü şeyler olduğunu görüyorum Hegemon; içimde, başına bir felaket gelecekmiş gibi bir duygu var; ona çok acıyorum.”

      Vali, tuhaf bir gülüşle, “Yeryüzünde, Yahuda İskariyot’tan daha çok acıman gereken biri olduğunu sanıyorum,” dedi. “Bu kişinin başına Yahuda’nınkinin bin beteri gelecek!.. Demek sana göre, duygusuz ve kararlı bir cellat olan Farezehri Marcus, gördüğüm kadarıyla sözlerinden ötürü seni dövenler –Vali, Yeşu’nun yara bere içindeki yüzünü gösterdi– suç ortaklarıyla birlikte dört askeri öldüren katil Dismas ve Hestas ve son olarak hain Yahuda iyi adamlar?”

      “Evet,” diye yanıtladı tutuklu.

      “Ve gerçeğin iktidarı bir gün gelecek.”

      “Gelecek, Hegemon,” dedi Yeşu, inançla.

      “Asla! Asla gelmeyecek!” diye Pilatus ansızın öylesine korkunç bir sesle bağırdı ki, Yeşu geriledi. Yıllar önce, Bakireler Vadisi’nde Pilatus aynı sesle süvarilerine gürlemişti: “Kılıçtan geçirin! Hepsini kılıçtan geçirin! Dev Farezehri’ni yakaladılar!”

      Sayısız komutlarla kısılan sesini büsbütün yükseltti, bahçeden duyulması için bütün gücüyle böğürmüştü:

      “Cani! Cani! Cani!”

      Sonra sesini alçaltıp sordu:

      “Yeşu Ha-Nozri, inandığın tanrılar var mı?”

      “Bir tek Tanrı var,” karşılığını verdi Yeşu. “Ona inanırım.”

      “Öyleyse dua et! Bütün gücünle yakar ona! Hem –Pilatus’un sesi iyiden iyiye alçaldı– yakarmaların da bir işe yaramayacak.” Ansızın, nedenini bilmeden ve ne olduğunu anlamadan, üzüntüyle sordu:

      “Evli değil misin?”

      “Hayır, yalnızım!”

      “İğrenç kent!” diye homurdandı Vali.

      Birden üşümüşçesine omuzları ürperdi, ellerini yıkıyormuşçasına ovuşturdu.

      “Bu Yahuda İskariyot’a rastlamadan önce seni boğazlasalardı daha iyi olurdu.”

      Tutuklu, sesinde bir kuşkuyla, beklenmedik bir şekilde sordu:

      “Beni bıraksan ne olur, Hegemon. Beni öldürmek istediklerinin farkındayım.”

      Vali’nin yüzü gölgelendi, akları kızıl çizgilerle dolan ateşli gözlerini Yeşu’nun yüzüne kaldırdı.

      “Bir Romalı vali, senin söylediklerini söyleyen insanı bırakır mı sanıyorsun mutsuz adam? Ey tanrılar, tanrılar! Yoksa yerini almaya hazır olduğumu mu sandın? Düşüncelerini paylaşmıyorum. Şimdi beni dinle: Şu dakikadan sonra bir tek söz söylerken bile, kiminle olursa olsun, konuşurken bile, çok dikkatli ol! Bak, yine söylüyorum: Dikkatli ol!”

      “Hegemon…”

      “Sus!” diye bağırdı Pilatus. Bakışlarıyla, yeniden sütunların arasına süzülen kırlangıcı izleyerek bağırdı: “Herkes toplansın!”

      Kâtiple muhafız kıtası yerlerini alınca Pilatus Sanedrin tarafından sanık Yeşu Ha-Nozri hakkında verilen ölüm cezasını değiştirdiğini açıkladı. Kâtip, Pilatus’un sözlerini parşömene geçirdi.

      Bir dakika sonra, Farezehri Marcus, Vali’nin önünde dikiliyordu. Vali, Marcus’a, caniyi gizli polis şefine teslim etmesini bildirdi. Aynı zamanda şefe, Yeşu Ha-Nozri’nin öbür tutuklulardan uzak tutulması tembihlenecek, gizli polis görevlileri Yeşu’yla tek söz konuşamayacaklar, bir tek sorusuna bile karşılık vermeyeceklerdi. Tersini yapan, ağır cezalara çarptırılacaktı.

      Marcus’un bir işaretiyle muhafızlar, Yeşu’nun çevresini sarıp taraçadan dışarı sürüklediler.

      Ardından, sarı sakallı, yakışıklı bir adam, Vali’nin karşısına çıktı. Tolgasının tepesini kartal kanatları süslüyor, göğsünde aslan kafaları parıldıyordu. Kılıcının kayışı altın kaplamaydı. Ayaklarına, dizlerine kadar bağlı, üç kat tabanlı ayakkabılar geçirmiş, sol omzuna kıpkırmızı bir pelerin atmıştı. Lejyon komutanıydı bu adam.

      Vali, adama, yedek birliğin yerini sordu. Lejyon komutanı, askerlerinin hipodrom önünde, canilere verilen cezaların halka açıklandığı meydanda nöbet beklediklerini söyledi.

      Vali, lejyon komutanına, bu birlikten iki bölük ayırmasını bildirdi. Farezehri komutasındaki birinci bölük, suçluları, işkence aletlerini ve cellatları Çıplaktepe’ye14 kadar taşıyacak arabaları koruyacak, tepeyi tutacak; ikinci bölük ise hemen hareket ederek tepenin eteklerinde nöbet tutacaktı. Gene, tepenin çevresini korumak için, Vali, lejyon komutanından, takviye olarak yedek bir süvari alayının gönderilmesini istedi.

      Lejyon komutanı taraçadan ayrılınca Vali kâtibine, Sanedrin başkanıyla iki üyesinin ve tapınak muhafızları komutanının hemen saraya getirilmesini emretti. Ancak, toplantıdan önce başkanla baş başa görüşebilmesini sağlayacak biçimde durumu ayarlamasını da rica etti.

      Vali’nin emirleri, noktası noktasına ve çabucak yerine getirildi. Kudüs sokaklarını alışılmadık bir sıcaklıkla kasıp kavuran güneş doruğa varmadan bahçenin üst taraçasında, merdivenleri koruyan iki mermer aslanın yanında Vali ile o sıralar Sanedrin başkanlığı görevini yapan, Yuda Hahambaşı Yusuf Kayafa karşılaştılar.

      Bahçe sessiz ve sakindi. Ama avluyu geçip fil bacaklarını andıran kalın gövdeleriyle palmiyelerin, asma köprülerin, kalelerin ve özellikle üzerine dam niyetine yaldızlı ejderha derisinin konulduğu o anlatılmaz mermer blokunun –Kudüs Tapınağı– bulunduğu iğrenç kenti, Kudüs’ü ayakları altına seren bahçenin üst taraçasında Vali’nin kulağı, alt taraçaları kentin meydanlarından ayıran taş duvardan yükselen, zaman zaman zayıf ve incecik iniltilerle haykırışlara karışan boğuk uğultuyu seçebiliyordu.

      Kentin sahne olduğu son kargaşalıklarla baş edilmez hale gelen Kudüs halkının büyük çoğunluğunun meydanda toplandığını, sakaların can sıkıcı bağırtıları arasında sabırsızlıkla kararın açıklanmasını beklediğini anladı Vali.

      Pilatus, dayanılmaz sıcaktan korunmak için Hahambaşı’nı kapalı taraçaya çağırmakla işe başladı. Kayafa, terbiyelice özür diledi, bayram arifesinde olduklarından çağrıyı kabul edemeyeceğini söyledi. Pilatus, kukuletasını yeni yeni saçları dökülen başına örttü. Konuşma başladı. Yunanca konuşuyorlardı.

      Pilatus, Yeşu Ha-Nozri olayını incelediğini, sonunda da ölüm cezasını onayladığını bildirdi.

      Böylece ölüm cezası –cezaların o gün yerine getirilmesi gerekiyordu– öbür üç caniye, Dismas, Hestas ve Barabbas’a, bir de Yeşu Ha-Nozri’ye СКАЧАТЬ