Название: Fergana Güzeli
Автор: Corci Zeydan
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-43-2
isbn:
Hizran, mektubun okumasını bitirir bitirmez Cihan’a yaklaşarak kucakladı. Onu defalarca öptü:
“Hanımcığım! Sen de var ol, o da var olsun. Gerçekten birbirinize layıksınız. Dediğin pek doğru. İnsan yaptıklarıyla insandır; parası ile değil. Delikanlımız kendi çalışması ve emeğiyle bu kadar az bir zaman içinde koruma askerlerinin komutanlığına kadar yükseldiyse hâlâ savaşlarla ve mücadeleler içinde uğraşmaktan hâli kalmayan İslam devletinde Ay Toldı gibi cengâver bir genç, birkaç seneye kadar kim bilir daha ne yüksek mevkilere geçer.”
Cihan, dadısının kendisinin bütün fikir ve hislerini okşamasından pek ziyade memnun oluyor fakat yine de kendi düşüncelerine kapılmaktan bir türlü kurtulamıyordu:
“Bu mektubu aldığımdan beri kaç ay geçti fakat Ay Toldı hâlâ gelmedi. Daha sonra ne olduğuna dair bilgi de alamadım.”
“Hanımcığım! Merak etme. O gelir fakat…”
Hizran sözünü bitirmedi. Sessizleşti. Sanki birdenbire bir şey hatırına geldi de onu düşünüyordu.
Cihan:
“Fakat ne?.. Anneciğim! Çabuk söyle, beni merakta bırakma.”
“Fakat pederin?.. Bu meseleyi ona hiç açtın mı? Ay Toldı ile evlenmene rıza göstereceğini ümit ediyor musun?”
“Şimdiye kadar ona bu konuyu açmadım fakat iyi bilirim ki babam onu sever, faziletlerini takdir eder. Bundan başka babam her ne arzu ettimse cümlesine uygunluk verdi. Bir gün beni bir şeyden menetmedi. Ay Toldı ne zaman buraya gelirse gider, babamla bu konu hakkında konuşur.”
“Ben de iyi bilirim ki baban onu sever, takdir eder fakat işte mühim bir nokta vardır. Acaba hiç hatırınıza gelmedi mi?”
“Hangi nokta?”
“Anladığıma göre Ay Toldı Müslüman’dır. Sen de Müslüman olmazsan onunla nasıl evlenebilirsin? Müslümanların Mecusi bir eş almalarının yasak olduğunu bilmiyor musun?”
“Beni Müslüman olmaktan hangi şey alıkoyabilir? Müslümanlık devletin dini değil midir?”
“O hâlde babanın ve milletinin dinini bırakmaya razı oluyorsun!”
“Eğer bu din, benimle Ay Toldı arasında engel olacaksa evet, terk ederim. Çünkü hem bu dünyada hem öteki dünyada Ay Toldı nerede bulunursa onunla beraber bulunmak isterim. Hiçbir şekilde ondan ayrılmak istemem.”
Cihan bu sözleri söylerken gözleri yaşardı. Çehresi tebessüm ediyordu. Hizran sözün pek ziyade uzadığını ve gayet nazik bir noktaya vardığını anladığından Cihan’ı başka şeyler ile meşgul etmek istedi, ayağa kalktı:
“Konuşa konuşa epeyce vakit geçirdik. Hiç avlayamadık. Atına bin, ben de arkandan gelirim. Ceylanların arkasında koştuğunu gördükçe eğlenirim.” dedi.
6
GEYİK
Cihan da konuşmaktan usanmıştı. Dadısının fikrini uygun buldu. Seyis’e atı, okları getirmesini emretti. Sonra av için hangi tarafı seçmek lazım geleceğini tayin maksadıyla karşıdaki dağlara baktı. İşte Cihan, etrafı böyle dikkatle gözden geçirirken pek yakında kayaların üzerinde bir geyiğin koştuğunu gördü. O vakte kadar o yerlerde, bunun gibi bir hayvana rast gelmemişti. Seyis Firuz’a bağırdı:
“Firuz! Çabuk yayı getir.”
Firuz derhâl yayı verdi. Cihan hızlıca yayı aldı, oku geçirdi. Kalben, kendi kendine şöyle diyordu:
“Ben bu geyiği vurabilirsem bu başarı Ay Toldı’ya ulaşacağıma hayırlı haber olur. Vuramazsam Ay Toldı benim olmayacak demektir.’’
O zamana kadar geyik kayanın üzerine durmuştu. Yüzünü Cihan’ın bulunduğu tarafa çevirerek bakıyordu. Cihan hemen nişan aldı. Ok yaydan çıktı. Ok, o kadar süratle gitti ki yalnız dağlaması işitildi. Hizran geyiğe bakıyor, ok atılmadan önce ürküp kaçmasından korkuyordu. Ok, geyiği vurmuştu çünkü geyik hemen yere yıkılmış, kayalar arasında bir yarığa yuvarlanmıştı. Cihan kazanma sevinciyle bağırdı:
“Düştü, düştü!.. Mercan! Çabuk koş, getir.” dedi.
Mercan koştu. Arkadaşıyla Seyis de onun arkasından koştular. Cihan sevinç içinde durup bakıyordu. Hizran gülerek ona yaklaştı:
“Hanımcığım! Bu geyiği vurman beni çok sevindirdi çünkü oku aldığım zaman kalben şunu kurmuştum: ‘Bunu vurmayı başarabilirse Ay Toldı’ya kavuşacağına alamet olsun.’ demiştim. İşte başarılı olduk.”
Cihan tebessüm etti:
“Benim fikrimde de öyle bir niyet vardı. Hâlâ Ay Toldı’nın bana denk ve layık olmadığını söyleyecek misin?”
Hizran gülerek şaka yoluyla dedi ki:
“Hanımcığım! Ben sana bütün yüreğimi açtım. Bütün düşündüklerimi söyledim. Bugün Ay Toldı’yı senin için senden fazla arzu ediyorum.”
Cihan, mürebbiyesinin bu şen ve neşeli tavrından memnun oldu. Ona sırrını açtığından dolayı kalben bir ferahlık duyuyordu. Hemen bir bağrışma koptu. Geyiği getirmeye gidenler hayvanı yerde süründürerek çekip getiriyorlardı. Cihan derhâl o tarafa koştu. Geyik ölmüştü. Hiçbir tarafı kımıldamıyordu. Cihan, geyiğin tek bir okun isabetiyle hemen can vermiş olmasını garip gördü. Hayvanı inceledi. Kendisinin attığı ok geyiğin böğrüne saplanmış duruyordu fakat geyiğin göğsüne bir diğer ok saplanıp kalmıştı:
“Hayvana iki ok isabet etmiş. Hâlbuki ben yalnız bir ok attım. Geyiğin göğsündeki ok, yabancı bir oktur.” dedi.
Okun çıkarılmasını Mercan’a emretti. Mercan güçlükle oku çıkardı:
“Geyiği öldüren işte bu oktur.” diyerek oku Cihan’a verdi. Cihan oku elinde evirip çevirdi. Okun üzerinde Arapça bir yazı vardı. Cihan Arapça biliyordu. Okudu, Ay Toldı ismi yazılıydı!
“Ay Toldı… Ay Toldı! Okun üzerinde Ay Toldı ismi yazılı!”
Mercan da yaklaşıp baktı. СКАЧАТЬ