Название: Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt
Автор: Ahmet Cevdet Paşa
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-39-5
isbn:
Mansur’un emri üzere Mekke emiri, yüz elli sekiz senesinde Hazreti Ali İbni Ebu Talib (r.a.) evladından, Mekke’de bulunan bir zat ile meşhur müçtehitlerden İbni Cüreyh, Ubbâd İbni Kesîr ve Süfyan-ı Sevrî’yi hapsetti. Mansur da bu sene hac için Mekke’ye gitti. Mekke’ye varışında, onları idam eder diye korkuluyordu, fakat ömrü ona kâfi gelmedi. Şöyle ki Mekke civarında ihrama girdi ve zilhiccenin altıncı günü, altmış üç yaşında iken Bi’r-i Meymune adlı yerde vefat etti. Hilafet süresi yirmi iki sene, üç ay, küsur gündür. Zilhiccede doğmuş, zilhiccede tahta çıkmış ve zilhiccede vefat etmiş olması garip tesadüflerdendir.
Mehdi Bin Mansur Dönemi
Yukarıda olduğu gibi Mansur, yüz elli sekiz senesi zilhiccesinde Mekke’de vefat edince veziri Rebia hemen Haşimoğullarının ileri gelenlerini toplayarak, Mehdi İbni Mansur’a biat ettirdi. Resul-ü Ekrem (s.a.v.) Hazretleri’nin hırka ve asa-i şerifini, hilafet mührünü Mehdi’ye gönderdi. Vardıklarında Mehdi, Bağdat Mescidi’nde minbere çıktı. Hutbe okudu. Bağdat halkı da ona biat etti.
Mehdi, şeriata uygun iş yapan ve itikadı tam bir zat olup o zaman ortaya çıkmış dinsiz ve zındıkları idam, imha ile cemaat ve sünnet usulünü yeniden uygulattı. Bununla beraber, hilafet tahtına çıktığı gibi beşer olması dolayısıyla, veliaht bulunan İsa İbni Musa’yı aradan çıkarıp da kendi oğlu Musa El-Hâdî’yi veliaht tayin etme merakına düştü. İsa İbni Musa’yı vaat ve korkutma yoluyla veliahtlıktan çıkarmış, ona çok mal vererek, yüz altmış senesinde Hâdî’yi veliaht yapmıştır. Açıklandığı üzere Ebu Süfyan’ın üvey oğlu Ziyad bin Ebih’i Muaviye bin Ebu Süfyan kendi nesebine alınca Ziyad’ın evlat ve torunları Kureyş defterine geçmişti. Bu yıl Mehdi, o hükmü iptal ederek, Ziyad’ın nesebini Sakif Kabilesi’ne iade etmiş, Beni Ziyad’ı Rum köleleri defterine kaydettirmiştir.
Ehl-i Merv’den tek gözlü, kısa boylu, şeytan kılıklı bir hokkabaz ki altından bir peçe yapıp onunla yüzünü örterek kimseye göstermezdi. Bu şekilde Mukanna diye lakaplandırılmıştı. “Cenab-ı bârı, önce Âdem’e, sonra Nuh’a ve ondan sonra diğer peygamberlere hulul ederek nihayet Ebu Müslim’e ve ondan sonra bana hulul etti.” diyerek Mehdi’nin tahta çıkışının öncelerinde ortaya çıkıp, Horasan’da rübûbiyyet davasıyla ortaya çıktı. “Ebu Müslim’in kanını dava ediyormuş.” diyerek başına pek çok halk toplandı. Mehdi onun üzerine çok asker sevk ederek topluluğunu dağıttı. Mukanna da bir kaleye kapandı ve Mehdi’nin askerleri onu sıkıştırıp zorlayınca canından ümidini keserek, yüz altmış bir senesinde çoluk çoçuğunu zehirledikten sonra kendisini de ateşle yaktı ve canını cehenneme ısmarlayıp gitti.
Mehdi, o sırada ortaya çıkan Harici gruplarını da sindirerek, ülkelerin asayişini muhafaza etti.
Yine o esnada Rumlar, Abbasi Devleti’nin Havaric ile meşguliyetini fırsat sayarak İslam şehirlerine saldırmış ve Amik Ovası’na kadar girmiş, Maraş karasını muhasara etmişlerdi. Yüz altmış iki senesinde Hasan İbni Kahtabe, seksen bin askerle Rum diyarına gazaya gitti. Uğradığı şehirleri tahrip ederek muzaffer bir şekilde geri döndü.
Yüz altmış üç senesinde Mehdi, Horasan’dan vesair taraflardan asker getirip toplayarak harp hazırlığını tamamladıktan sonra veliahdı Hâdî’yi Bağdat’ta kaymakam bırakıp kendisi ikinci oğlu Harunü Bil’istishab’ı beraber alarak bir büyük ordu ile Bağdat’tan çıktı. Halep’e geldi. O tarafta zuhur etmiş olan zındıkları toplayıp idam ettiği sırada oğlu Harun’u ordu başkumandanı tayin etti. Yanına Hasan İbni Kahtabe gibi kumandanların meşhurlarını aldı, Hasan ve Süleyman İbni Bermek’i kâtip yaptı ve erzakın idaresine, hesap işlerinin yürütülmesine de Yahya İbni Halid İbni Bermek’i tayin etti. Orduyu Ceyhan Nehri’ne kadar uğurlayarak kendisi geri döndü.
Harun, öyle büyük ve mükemmel bir ordu ile Rum şehirlerine gazaya gidip büyük fetihlere mazhar oldu. Pek çok ganimet malı aldı ve zaferle geri döndü. Bazı tarihçilerin rivayetine göre o zaman Harun’un veziri Halid İbni Bermek olup, bu gazalarda pek çok takdire değer çalışmaları görülmüştür. Çok zaman geçmeden Halid İbni Bermek, yetmiş beş yaşında iken ölmüştür. Ondan sonra oğlu Yahya onun yerine geçmiştir.
Harun, yukarıda açıklandığı gibi zafer ve ganimetle Bağdat’a döndü. Babası Mehdi ona bütün batı bölgesini, Kürdistan’ı ve Azerbaycan’ı verdi. Reisülküttaplık ve hariciye vekilliği memurluğuna da Yahya İbni Halid İbni Bermek’i tayin etti.
Yüz altmış beş senesinde Mehdi, yine Harun’u bir mükemmel ordu ile Rum diyarına gönderdi. O da Anadolu Bölgesi’ni yarıp geçerek ve pek çok ganimet malı alarak Konstantiniye Boğazı’na kadar geldi. Kayser-i Rum tarafından yıllık yetmiş bin altın verilmek üzere üç senelik bir barış imzasına muvaffak oldu. Yüz altmış altı senesinde babası onu “Reşid” diye lakaplandırarak ikinci veliaht yaptı.
Zındıklardan Beşşâr İbni Bürd adlı âmâ şair ki ateşi, toprak üzerine üstün tutar ve Âdem’e secdeden kaçınmakla şeytanın fikrini doğru bulurdu. Onu da bu sene Mehdi idam ettirmiştir.
Bazı İleri Gelenlerin Vefatı
Yüz altmış senesinde İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri’nin arkadaşlarından ve zahitlerden Davud İbni Nusayr El-Tâî, İmam Sibeveyh’in üstadı ve aruzu icat eden İmam Halil vefat ettiler rahmetullahi aleyhima. Yüz altmış bir senesinde fakihlerin meşhurlarından Süfyan-ı Sevrî ve aslen Horasan hükümdarlarından iken terk-i dünya ile Şam’a göçüp kendini dine veren meşhur zahit İbrahim İbni Edhem sonsuz âleme gittiler, rahmetullahi aleyhima.
İsa İbni Musa ki açıklandığı üzere iki defa veliahtlıktan ihraç edilmişti. Yüz altmış yedi senesinde mücadele yeri olan dünyayı terk edip gitti, rahmetullahi aleyh.
Evlad-ı Hasan’dan Hasan İbni Zeyd İbni Hasan ki cömert bir zat idi. Fakat ehlibeytinden sapmış ve Mansur’a yönelip, hatta açıklandığı üzere amcasının oğlu Muhammed Mehdi’yi Mansur’a kötülemişti. Bu nedenle Mansur ona itibar etmiş, hatta yüz elli senesinde onu Medine emiri atamışsa da beş sene sonra azlederek Bağdat’ta hapse atıp, malını zapt etmiştir. Sonra Mehdi, kendisini tahliye edip mallarını iade etti. Bu sene o da vefat etti. Allah ona mağfiret ve rahmet etsin. Yedi şöhretli kıraat âliminden Nâfi İbni Abdurrahman İbni Ebu Nuaym yüz altmış dokuz senesinde vefat etti, rahmetullahi aleyh.
Taberistan’da Deyalime beyleri isyan edince Mehdi, yüz altmış yedi senesinde birinci veliahdı olan oğlu Hâdî’yi mükemmel bir ordu ile Cürcan’a göndermişti. Hâdî varıp asileri kuşattı ve baskın ile meşgul oldu. Fakat muharebe uzadı. Yüz altmış sekiz senesinde Mehdi, Taberistan üzerine bir başkomutan ile kırk bin asker daha gönderdi. O zaman Yemame’de, Bahreyn’de ve Musul tarafında da Hariciler ortaya çıkınca Mehdi onlar üzerine de başka gruplar sevk etmeye mecbur oldu.
Mehdi duruma bakarak, Hâdî’yi erteleyip, Harun Reşid’i birinci veliaht yapmayı uygun buldu, keyfiyeti Hâdî’ye haber verdi. Fakat Hâdî, oralara yanaşmadı. Mehdi onu Bağdat’a çağırdı, gelmedi. Gelmesi için adam gönderdi. Hâdî, adamı dövdürdü. Mehdi, hemen Cürcan’a varmak üzere Harun Reşid’i yanına alarak Bağdat’tan çıktı ve yüz altmış dokuz senesi muharrem ayı içinde, Mâsebezân’a СКАЧАТЬ