Название: Paris’te Bir Türk
Автор: Ахмет Мидхат
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-56-3
isbn:
Elinde bir çantasından başka eşyası olmayan Nasuh Efendi muayene azabından pek kolay yakayı kurtardıktan sonra gümrük kapısından çıkarken Cartrisse ile karşılaştı.
Cartrisse: “Nereye ineceksiniz Monsieur Nasuh?”
Nasuh: (elindeki turist rehberini gösterip) “Buna danıştım. İşime elveren Hotel d’Espania’dır.”
Cartrisse: “Aman pek kötü bir yerdir! Biz Hotel de Lyon’a ineceğiz. Siz de oraya geliniz.”
Nasuh: “İşime elvermez.”
Cartrisse: “Canım kolayını buluruz! Dostlukta…”
Nasuh: “Yardıma da ihtiyacım yoktur. Dostun dosta yük olmasını da uygun bulmam.”
Cartrisse: “Öyle ise zafer öpücüğü meselesini unuttunuz demek…”
Nasuh: “Hayır! O mukavelede müddet yoktur. Yarın gelir sizi görürüm. Burası kalabalık. Uzun uzadıya söz söylemeye müsait değil. Adiyö!..”
Orada yolcuları bekleyen arabalardan birisine atladığı gibi Nasuh Hotel d’Espania emrini verip yola revan oldu. Bu İspanya oteli Cartrisse’in dediği gibi pek kötü bir yer olmayıp bilakis oldukça temiz olduğu hâlde, yiyecek ve içeceğinin fiyatı da Nasuh gibi esnafça seyahat edenlere pek elverişli bir yerdir. Hem de otellere bu gibi memleket isimlerini takmak emr-i itibarı41 olduğu hâlde, İspanya otelinin ismi hakikate pek muvafıktı. Orada hizmetçilerden başlayarak şaraba varıncaya kadar birer İspanyol numunesi bulunabilir. Hasılı burası her bakımdan Nasuh’un işine elverecek bir yer olduğundan o gece Nasuh’un rahat etmiş olacağına şüpheniz kalmasın.
Gardiyanski, Marsilya’da polis hizmetinde bulunan bir hemşehrisine misafir gidip nakdî kuvvetine itimadı bulunan Zekâ Bey ile dalkavuğu Remzi Efendi, o mükellef ve müzeyyen Hotel de Paris’e inmiş, vesair yolcular dahi işlerine elverecek yerlere gitmişlerdir.
Vakıa Messagerie vapurunun varışıyla beraber Paris’e bir de tren katarı hareket ettiğinden yolcuların ne sebebe binaen bu katar ile gitmemiş oldukları hatıra gelecek bir şeydir. Ancak gemide mahut İngiliz lordlarından başka bu katarın ne fiyatına ne de isticaline katlanabilecek adam yoktu.
On Beşinci Bölüm
Marsilya’ya varış gecesinin sabahı Nasuh Efendi bir arabaya binerek doğruca Hotel de Lyon’a vardı. Ve Cartrisse’in ismini verdiği hâlde isteğine nail olamayarak ancak “Catherine ve arkadaşı” ismini yolcuların isimlerinin kaydedildiği levha üzerinde görmekle o ismi vererek aradığı zevatı bulabildi. Meğer Marsilya’dan Paris’e kadar birlikte seyahat etmek bunlarca kararlaştırılmış olup hatta Nasuh Efendi trende dahi ikinci mevkiyi seçerse ona refakat için Cartrisse, Catherine’in de vaadini almış imiş. Bunun üzerine hâl ve hatır sualinden sonra sözü buna çevirdiler.
Cartrisse: (kararı Nasuh’a anlattıktan sonra) “Ey! Bu karara uyarsınız ya Monsieur Nasuh?”
Nasuh: “Affınızı rica ederim madame. Özürüm vardır.”
Cartrisse: “Acayip! Bizim gibi iki arkadaş ile birlikte seyahat etmeye özür mü olur? Gümrük kapısı önündeki özrü ileri sürecek iseniz ben zaten öyle bir söz söylemiş olduğum için mahcubum.”
Nasuh: “Hayır! O sözü ben çoktan unuttum bile. Hele Mademoiselle Catherine gibi, sizin gibi zatlar ile seyahat etmek pek büyük bir şeref ve lezzet olduğunu teşekkürle itiraf ederim. Lakin özürüm başkadır.”
Catherine: “Özrünüzün ne olduğunu biz de bilebilir miyiz?”
Nasuh: “Evet mademoiselle! Siz süratle gideceksiniz. Ben ise yavaş yavaş!”
Cartrisse: “O nasıl söz?”
Nasuh: “Efendim ben Fransa’yı henüz ilk defa olmak üzere görmekteyim. Özellikle pek etraflı görmeye mecburiyetim de vardır. Bunun için evvela bir hafta on gün kadar Marsilya’da ikamete mecburum. O zaman zarfında Lyon’da oturacağım. Hasılı ben Paris’e iki aya kadar gelemem.”
Cartrisse: “Önümüz kıştır. Kış vakti bu zahmete hacet ne? İnşallah ilkbaharda bir Fransa’nın güney seyahatiyle eğleniriz.”
Nasuh: “İnşallah! O vakit bir daha geliriz. Lakin şimdi seyahati bu suretle etmeye kesin mecburiyetim vardır diyorum.”
Cartrisse: “Bu kadar büyük bir mecburiyet ha?”
Nasuh: “Evet!”
Catherine: “Nedir bu kadar büyük mecburiyet?”
Nasuh: “Benim gizli kapaklı hiçbir işim yoktur efendim. Kendimi mahcup edecek hiçbir hareketi de kabul etmem. Fransa’ya gitmek için kendiliğimce edebildiğim hazırlıkları tamamladıktan sonra bir gazeteci ile anlaştım ki İstanbul’dan Paris’e kadar ama icap eden yerlerde lüzumu kadar oturarak ve mevkilerin ahvalini güzelce inceleyerek, seyahatimi ve meşhudatımı42 açıklayan mektuplar yazayım. O da İstanbul’dan Paris’e kadar her ne masrafım olursa göndereceğim defter mucibince ödeme yapacak. İşte bir kere burada Hotel de Lyon’da sizinle beraber bulunmak şerefinden kendimi mahrum edişim, herife göndereceğim masraf defterinin yekûnunu çoğaltmamak içindir. Paris’e kadar arkadaşlığınızdan mahrum oluşum ise sadece üzerime aldığım hizmeti hakkıyla eda etmiş olmak içindir.”
Nasuh’un bu suretle ettiği itizar43 üzerine kadınlar birbirinin yüzüne baktılar ve bir aralık hizmeti bu kadar mükemmel görmeye gayret ettiği hâlde masrafın artmasından korkmamak lazım geleceğini ve hatta istenilen mektuplar Parisçe gerekli incelemenin icrasıyla yazılmak dahi mümkün olacağını anlatmak istediler. Lakin Nasuh, bu emirlerine itaat etmenin, insaniyetin ve doğruluğun haricine çıkmak demek olacağını arzla özrünü kabul ettirdi. Lakin kadınların Parisçe adreslerini (ikamet mahallerinin isim ve numarasını) almakla yetinerek oraya vardığında kendilerini yine ziyarette kusur etmeyeceğini vaat ve veda ederek çıktı, oteline geldi.
Bir memlekette yalnız orasını tanıyıncaya kadar misafir kalacak olan adamların edecekleri hareketi mülahaza etmek o kadar güç bir şey değildir. Özellikle Avrupa beldeleri gibi her hususi hâlini anlatan kitaplar dahi elde bulunur ise işin bir kat daha kolaylık kazanacağı ortadadır. Nasuh ise elinde bulunan turist rehberini seyahat esnasında ezberlemek derecesini bulduğu hâlde Marsilya’da, şehir merkezinin, etraf ve civarının ahvalini anlatan birkaç kitapçık, plan ve haritalar satın almakla onları dahi okuyup inceledikten sonra tatbikatına başladı. Şehrin içinde girmediği yer, görmediği şey kalmamıştı. Her gittiği yeri ve her gördüğü şeyi hemen kaleme alıp hatta Marsilya rasathanesine düzenli olarak gece gidip kendisinin gözlemlediği şeyleri yazmaya memur bir seyyah olduğunu СКАЧАТЬ
41
Emr-i itibarı: Hakikatte, hariçte vücudu olmayıp var kabul edilen emir, iş. (e.n.)
42
Meşhudat: Görünenler, seyredilenler. (e.n.)
43
İtizar: Kusurunu bilerek özür dilemek. Kusurunu beyan edip ve anlayıp af dilemek. (e.n.)