Oliver Twist`in Maceraları. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Oliver Twist`in Maceraları - Чарльз Диккенс страница 4

Название: Oliver Twist`in Maceraları

Автор: Чарльз Диккенс

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-913-4

isbn:

СКАЧАТЬ için Oliver, kilise mübaşirinin emriyle eğilerek selam verdi, sonra acele acele büyük bir koğuşa sürüklendi: Orada, sert, kaba bir şilte üstünde, hıçkıra hıçkıra uykuya daldı. İngiltere’nin nazik kanunlarının ne asil bir örneği! Yoksulları uyumaya bırakmak: Zavallı Oliver’cık! Çevresindeki her şeyden habersiz uyurken meclisin, o gün bütün geleceğine azami derecede madden tesir etmek için karar aldığını bilmiyordu. Ama karar alınmıştı. O da şuydu:

      Bu meclisin üyeleri pek hakim, derin, felsefi adamlardı; dikkatlerini yoksullarevine çevirdiklerinde herkesin öyle kolay kolay keşfedemeyeceği şeyi hemen buluvermişlerdi; zavallı halk seviyordu bu evi: Yoksul sınıflar için bir amme eğlence yeriydi burası, bedava bir handı; bütün yıl boyunca amme menfaatine kahvaltı, öğle yemeği, çay ve akşam yemeği veriliyordu; içinde iş miş yapılmayan, bol bol oyun oynanan, tuğla ve harçtan yapılmış bir cennet. “Ya!” dedi meclis, hakimane bir tavırla. “Biz bu durumu düzeltecek kişileriz; çok geçmeden son veririz bu işe.” Böylece şu kaideyi koydular, bütün yoksullar için iki şık tanınıyordu; -çünkü bu beyler, herkese bir seçme hakkı tanırlardı- ya yoksullarevinde yavaş yavaş açlıktan ölmek ya da evden çıkıp dışarıda çabucak açlıktan ölüp gitmek. Bunu göz önünde tutarak, su işleriyle, bol su versinler diye, mukavele yaptılar; zahire fabrikatörünün biriyle de muntazam fasılalarla, az miktarda yulaf yemeği temin etmesi için anlaştılar; her gün üç öğün pirinç lapası, haftada iki kere adam başına birer baş soğan, pazar günleri de yüz dirhem ekmek çıkarıyorlardı. Hanımlar konusunda daha nice hakimane ve insaniyetli kaideler koydular, bunları tekrarlamaya lüzum yok; Doctors Commons Mahkemesinde açılan dava pek masraflı olduğundan, yoksul evlileri boşatmak lütfunda bulunmayı üzerlerine aldılar ve bir erkeği, ailesini geçindirmeye zorlayacağına, -o zamana dek öyle yaparlardı- ailesini elinden alıp bekâr yapıp çıkıyorlardı: Yoksullarevinde çalışmak olmasaydı, bu rahata kavuşmak için, toplumun bütün sınıflarından kim bilir kaç kişi müracaat ederdi; ama meclis, sivri kafalı beylerden müteşekkildi, böylece buna da çare buldular. Bu rahatlığın yanında, yoksullarevinde pirinç lapası da vardı; bu da halkı korkutuyordu.

      Oliver, buradan çıktıktan sonra, altı ay kadar bu sistem tam faaliyette devam etti. İlkin masraflı oldu bu iş, cenaze levazımatçısının hesap pusulası yükseldi ve bir iki hafta kadar süren lapa rejiminden sonra, zayıf, çelimsiz vücutları üstünde dökülen elbiseleri daraltmak gerekti. Bu arada yoksullarevinin sakinleri de azalıyordu, meclis de zevkten bitiyordu.

      Çocukların beslendiği yer, büyükçe, taş bir salondu, bir ucunda bakır bir kazan dururdu: Önünde önlük, aşçıbaşı, bu bakır kazandan ihtiyar iki kadının yardımıyla, yemek zamanlarında lapa kepçelerdi. Bu şölende her çocuk, bir tas lapa alırdı -sadece bir tas- muazzam amme eğlenceleri olduğu vakit değişirdi bu, o zamanlar birer yüz dirhemlik ekmek de verirlerdi. Taslar yıkanmazdı. Çocuklar pırıl pırıl oluncaya dek tası kaşıklarıyla parlatırlardı; bu ameliyeyi tamamladıktan sonra (Uzun sürmezdi bu, kaşıklar hemen hemen tas büyüklüğündeydi.) oturdukları yerde, bakır kazana bakarlardı; öyle aç gözlerle bakarlardı ki, kazanı çiğ çiğ yiyecekmiş gibi sanki; bu arada durmadan parmaklarını emerler, yerlerde kazara dökülmüş lapa var mı diye bakarlardı. Oğlan çocuklarının iştahları ekseri yerindedir. Oliver Twist ile arkadaşları, bu yavaş yavaş açlıktan ölme işkencesine, üç ay tahammül edebildiler; sonunda, öyle bir gözleri döndü ki açlıktan, böyle şeylere alışmamış ve yaşına göre boyu biraz fazla uzun olan oğlanlardan biri, -babasının bir aşçı dükkânı varmış- bir tas lapa daha yemediği takdirde, gecenin birinde yanındaki çocuğu yiyebileceğini meşum bir tavırla anlattı, yanında yatan da zayıf, ufak tefek bir oğlandı. Gözleri dönmüştü, bütün dediklerine inandılar. Bir meclis toplandı, o akşam gidip da aşçıbaşından kimin bir tas daha isteyeceği üstünde bir karara varmak için kura çekildi: Oliver’a düştü.

      Akşam oldu; çocuklar yerlerini aldılar. Aşçıbaşı, kıyafetiyle bakır kazanın önünde durdu, yardımcılar sıra hâlinde arkasında bekliyorlardı, lapa dağıtıldı, kısa bir dua okundu. Lapa ortadan kalktı, oğlanlar aralarında fısıldaşıp Oliver’a göz kırptılar, birbirlerini de dirsekleriyle dürttüler. Küçük olmasına rağmen, açlıktan ne yapacağını bilemiyor; açlık, gözünü pekleştiriyordu. Masadan kalktı, elinde tasla kaşık, aşçıbaşına doğru ilerleyerek -kendi cesaretine kendi de şaşmıştı- “Lütfen efendim, biraz daha.” dedi.

      Aşçıbaşı, şişman ve sıhhati yerinde bir adam olmasına rağmen, sararıverdi. Küçük asiye, şaşkın şaşkın bakakaldı birkaç saniye, derken, düşmeyeyim diye kazana dayandı. Arkasındaki yardımcılar, hayret içinde, oğlanlarsa korkuyla bakıyorlardı.

      “Ne!” diyebildi aşçıbaşı zayıf bir sesle.

      “Lütfen efendim.” diye cevap verdi Oliver. “Lütfen biraz daha verir misiniz?”

      Aşçıbaşı kepçeyi Oliver’ın başına indirdi, derken kollarını çevresine sıkı sıkı dolayarak kilise mübaşirini çağırmaya başladı avaz avaz.

      Meclis, haşmetli toplantılarının birindeyken, Mr. Bumble pürtelaş odaya daldı ve yüksek koltukta oturan beye “Mr. Limbkins, özür dilerim efendim! Oliver Twist biraz daha istedi.” dedi.

      “Daha mı!” dedi Mr. Limbkins. “Bumble, kendine gel, açık konuş benimle. Akşam yemeği için tahsis olunandan daha fazla mı istedi demek istiyorsun?”

      “Evet efendim.” diye cevap verdi Bumble.

      “Bu çocuğu asmalı.” dedi beyaz yelekli bey. “Er geç ipi boylayacaktır bu çocuk, biliyorum.”

      Kimse bu peygamberimsi beyin fikrine karşı gelmedi. Canlı bir tartışma başladı. Oliver hemen bir hücreye tıkıldı; bahçe kapısının dışına bir kâğıt yapıştırıldı; Oliver Twist’i meclisin elinden kurtaracak kimseye beş liralık bir mükâfat teklif olunuyordu. Yani her türlü iş için çırak isteyen kadın veya erkeğe, Oliver’la birlikte beş lira teklif olunuyordu. Beyaz yelekli adam, ertesi sabah kapıyı çalmadan kâğıdı okuyunca “Ömrümde hiçbir şeyden emin olmadım…” dedi. “Bu çocuğun asılacağından emin olduğum kadar!”

      Beyaz yelekli adamın ileriyi görüp görmediğini, ileride anlatmak niyetinde olduğumdan, Oliver Twist’in bu denli müthiş bir sonuca varıp varmadığını şimdiden söylemeye kalkarsam, olur da bu hikâyenin meraklı tarafını izale etmiş olurum, o da meraklı bir yanı varsa tabii.

      BÖLÜM 3

      OLİVER AZ KALSIN MAAŞI BOL, İŞİ AZ BİR YERE GİRİVERECEKTİ

      Oliver, “biraz daha” istemekle, kâfirce ve layıkça işlemiş olduğu suçtan, meclisin hâkimliği ve merhameti sayesinde, hapsedildiği yerde, bir hafta karanlıkta yalnız başına kaldı. Beyaz yelekli beyin falına hürmet göstererek, bu hakim şahsiyetin, peygamberce ileri görüşünü tamamıyla ispat etmek için, mendilinin bir ucunu duvardaki bir kancaya, ötekini de kendi boynuna bağlasaydı, fena olmazdı gibi. Ancak bu şölenin olabilmesi için, bir engel vardı; o da şu, mendillerin lüks eşyadan olduklarına karar verildiği için, meclis toplanarak kesin bir karar vermişti; bütün gelecekte bundan böyle mendil yoksulların burunlarından uzak tutulacaktır; bunu resmen ilan etmişler, parmaklarını basıp mühürlerini koymuşlardı. Oliver’ın küçük olması, çocuk olması, kendi için büyük bir engel daha idi. Bütün gün boyunca, acı acı ağlar; uzun, kasvetli gece indiğinde küçük ellerini gererek gözlerini kapar, köşeye СКАЧАТЬ