Название: Sovyet Öykü Seçkisi
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-74-9
isbn:
Ayda foks köpekleri yaşıyor mu, ne yerler, benim aya doğru yaptığım gibi onlar da dünyaya doğru uluyorlar mı? Tabak şeklindeki ay birden günlerce ortadan kaybolduğunda foks köpekleri nereye gidiyordur? Mikki, Mikki bir gün aklını kaçıracaksın!
Neden balıklar livar48 denen boş ağa giriyorlar ki? Eğer suyun altında nasıl yaşayacağını bilmiyorsan, gölette sessizce oturursun. Balıklara çok üzülüyorum. Sabah yüzen ve baloncuk çıkaran balıklar, akşama karanlık ve dar bir insan midesinde sindiriliyor. Dahası, vahşi kedi tüm artık bağırsakları bahçeye dağıtıyor…
Neden Zina’nın dadısı hep esmer iken, bugün saçları saman demeti gibi? Zina kıkırdadı, bense korktum ve düşünceye daldım. Ah Mikki, iyi ki bir köpeksin. Seni böyle bir papağanla evlendirselerdi, salı günü siyah, çarşamba turuncu, perşembe mavi ve yeşil çizgili… Aman aman. Ateşim çıktı hemen.
Neden kötü davrandığımda suratıma hemen köpek namlusu takıyorlar, bahçıvan ise haftada iki kez sarhoş olur, sinirli boğa gibi kabadayılık taslar, ama ona bir şey yapmazlar? Zina’nın amcası bahçıvanın “gazi” olduğunu, bu nedenle ona hoşgörüyle yaklaşılması gerektiğini söylüyor. Mutlaka “gazinin” ne olduğunu öğreneceğim ve gazi olacağım. Bana da hoşgörülü davransınlar. Kemiğimi bitirmeye gideceğim (Onu sakladım… Nerede? Bunu söylemem!). Sonra tekrar yazacağım.
Ah, rüyamda ne gördüm! Köpek okulunun müdürü olmuşum. Köpekler sınıfta oturuyorlar ve “ünlü köpeklerin tarihleri”, “doğru köpek davranış kuralları”, “beyin kemiğini nasıl yemek gerekir” ve köpekleri ilgilendiren diğer konularda dersler dinliyorlar.
Küçüklerin sınıfına girdim ve “Merhaba köpekçikler,” dedim. Hav hav hav, Müdür bey! “Bunlardan memnun musunuz Bay Mops?” Müzik öğretmeni olan Bay Mops gevelendi ve mırıldandı. Şikâyet edemem. Gayret gösteriyorlar. “İyi bakalım. Yetkime dayanarak köpekçiklerin yarım saat salıverilmesini emrediyorum.”
Aman Tanrım, birden olan oldu! Köpekçikler çete halinde üzerime atladı. Yere yapıştırdılar. Biri bana bir mürekkep püskürttü, bir diğeri beni kuyruğunun ucundaki bir tüyle deldi, ah! Üçüncüsü kulaklarımı yana doğru çekmeye başladı, sanki kauçuk gibi… Bir lokomotif gibi ses çıkardım ve uyandım. Ay! Yerde bir hamamböceği oturmuş Zina tarafından atılan bisküviyi yiyor. Panjur pencereye çarpıyor. Uu-uu-uu!…
Zina’nın odası kilitli. Mutfağın arkasındaki köşeye süzüldüm ve aşçının yatağının yanındaki halıya kıvrıldım. Tabii ki aşçıyı sevmiyorum, o bir horluyor, raftaki kavanozlar yerinden oynuyor, tombul ayağını battaniyenin altından çıkardı ve parmaklarını uykusunda kımıldattı… Ne yaparsın işte?
Pencereden ışık gelmeye başladı, ben ise yatarak düşünüyordum; rüyam ne anlama geliyor? Aşçının tozlanmış bir rüya tabirleri kitabı vardı. Şişman parmaklarıyla onun sayfalarını sık sık çevirir ve her seferinde rüyada damat görmenin ne anlama geldiğine bakar. Düşünsene, kim bu yağ tulumuyla evlenir ki?..
Benim neyime ki “rüya tabirleri kitabı?” Köpek rüyaları bu kitapta yer almıyor ki… Belki rüya benim iyiliğimeydi?
Düşünceler…
Su kışın donar, ben ise her sabah. En iğrenç insan icadı, köpeğin boynuna takılan köpek derisinden yapılı tasmadır. Neden bizim komşu hemen yanı başında fırıncı varken toprağı sürer ve buğday eker? Bir köpek yavrusu eve çok ama çok küçük bir çiş yaptığında, onun burnunu çiş yaptığı yere sürterler; aynısını Zina’nın küçük kardeşi yaptığında altındaki bezi ipe asarlar, onu ise ayak tabanından öperler. Burun sürtülecekse o zaman herkesin burnu sürtülmeli. Kirpi ile kavga ettim, ama o dürüst değil; kafasını gizledi ve her tarafı dikenli. R-r-r! Nasıl bir kavga bu? Salam yiyordum ve istemeden salamın ipini yuttum. Apandisit mi olacağım yani?
Zina bademli süt, annesi sıcak çörek, babası eski çanta kokar, aşçı kadın ise, bilemiyorum…
Başka fikrim yok. Frr! Neden kimse bana bir parça şeker vermeyi akıl edemiyor?
Sonbahar. Yağmur yağıyor. Tüm gün yağmaktan sıkılmıyor mu? Sarı yaprakların hepsi dökülüyor, yakında ağaçlar tam anlamıyla kel kalacaklar. Sonra ise sis çökecek, büyük köpek kulübeye girecek ve sabahtan akşama kadar horul horul uyuyacak. Ben bazen ona misafirliğe gidiyorum. Ama o aptal ve cahildir. Onunla oynadığımda ve dikkatlice kuyruğunu çektiğimde o patisiyle kafama vurur ve karnımı ısırır. Cahil köylü.
Sis, sis, sis. Çamur, çamur, çamur. Ve birden hava ısınır. Her yerden çıldırmış kuşlar uçuşur. Gökyüzü Zina’nın yıkanmış mavi eteği gibi olur ve kararmış odunlarda yeşil tomurcuklar açar. Sonra tomurcuklar patlayacak, büyüyecek ve çiçek açacak… Ne güzel! Buna bahar deniyor.
Ağaçlar, yaşlıları dahi, her bahar gençleşir. İnsanlar ve yaşlı köpekler ise asla. Niçin? İşte Zina’nın amcası tamamen kel, kafasındaki tüm tüyler dökülmüş, aynı bilardo topu gibi. Birden ilkbaharda onun kafatasında yeşil çimen çıksa? Ve çiçekler?
Ya da her köpeğin kuyruğunun ucunda nisan ayında gonca açsa?..
Dünyadaki her şeyi değiştirmek isterdim. Ama küçük bir foks köpeği ne yapabilir ki?
Evde tam bir curcuna var. Halıları değiştiriyorlar, bir çeşit naftalin döküyorlar. Nasıl da hapşırtıyor! Odaya girmek bile istemiyorum. Verandada yatıyorum ve patilerimle burnumu kaşıyorum. Malum hep yalınayak dolaşıyorum, patilerim pisleniyor. Ne bela!
Zina kitaplarını topluyor ve mırlıyor. Zina’nın erkek kardeşi çiçek tarhınının karşısında bebek arabasında yatıyor ve küçük bir köpek yavrusu gibi cıyaklıyor. Sadece ben, köpek Mikki, insan gibi mütevazı ve kibar bir şekilde aksırıyorum: bronşit olmuşum. Bırakalım da toparlansınlar. Hiçbir koşulda Paris’e gitmeyeceğim. İneğin samanlığında saklanırım kimse bulamaz. Paris’te ne var ki, düşünsenize? Bir kere orada bulundum, köpek doktoruna götürdüler. Milyonların caddeleri, milyon ise ondan daha büyük. Nereye baksan ayaklar, ayaklar ve ayaklar. Otomobiller, sarhoş gergedanlar gibi, hepsi birden üzerime doğru hırlıyor ve hareket ediyorlar. Zina’nın eteğini bile dişlerimin arasından bırakmadım. Zincir çekiyor, namlu çenemi sıkıyor. Atlıkarınca parkı gibi olan bu şehirde nasıl yaşıyorlar ki!..
Hiçbir zaman gitmeyeceğim! Pencereye oturup üzerinde kadın ayağı olan bir tabelayı seyretmem için mi? Genç kapı görevlisinin bana “seni gidi domuzcuk seni” demesi için mi? Beni koltuktan ve divandan atsınlar diye mi? “Eve pire getiriyorsun sen,” diye yüzüme vurmaları için mi? Pireleri ben üretmiyorum ki, kendileri türüyorlar…
Ah ne kadar da rezil köpekler var orada! Aralıklı parmaklı, asık suratlı ve salyalı dilleri olan buldok köpekleri, kasapları andıran çizgili danua çinileri, köpek kılığına СКАЧАТЬ
46
Livar: Suyun altında balıkların kaçmasını engelleyen kapaklı ağ. ( ç.n. )