Ey Dünya Ey. Beksultan Nurjekeuli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ey Dünya Ey - Beksultan Nurjekeuli страница 6

Название: Ey Dünya Ey

Автор: Beksultan Nurjekeuli

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-90-4

isbn:

СКАЧАТЬ birisi için…

      – Onu kim söyledi?

      – Öğrendim.

      – Kimden?

      – Jomart’tan!

      – Jomart’tan mı? Hangi Jomart?

      – Kaç tane Jomart vardı? Kendi arkadaşın Jomart!

      – O ne dedi?

      – Senin Şeyi’yle evleneceğini söyledi.

      – Eee, desin! Hakikaten Şeyi ya da başka birisiyle evlenmemde ne sakınca var ki?

      – Başka birisini neden karıştırıyorsun? Jomart senin kesin olarak Şeyi’yle evleneceğini söyledi.

      – Kesin olduğunu o nereden biliyormuş?

      – O da Şeyi’yi istiyormuş ama ilk sen açılmışsın.

      – Sana şikâyet mi etti onu söyleyerek? Onun seninle ne yakınlığı var da?

      – Kimim kimsem değil ama o da bana yaklaşmak istemiş zamanında yine sen yaklaşmışsın ondan önce.

      – Peki, benim sana yakın olduğumu kim söylemiş ona?

      – Ben söyledim!

      – Ne dedin ona? ‘Şeyi’ye git de söyle, o Daneker’le yaşıyor’ diye mi söyledin?

      – ‘Söyle’ demedim. Sadece Tazabek benden artık uzak dursun dedim. ‘Nereye gitsem hep karşıma çıkıyor’ diye öfkelendiğinden senin Şeyi’yle evleneceğini birden bana söyledi.

      – Bunların hepsini ne zaman söyledi sana?

      – Özel olarak gelip söylemedi. Dayım, torununu sünnet yaptırdığında orada söylemişti. Jomart, bizim evdekilerle aynı yaşta; o yüzden bana ‘Yenge’ deyip şakalaşıyordu.

      – Şakalaşması için yüz vermişsin herhalde!

      – Yüz verecek kadar deli değilim!

      – Deli olmasan da delirtmiş seni!

      – Evet, delirtti! Nasıl deli olmayayım? Evdeki kocam koca değil, seni gerçek koca sanıp, senden çocuk doğurdum, senin yanındayken işkence olan evdeki hayatımı unutuyordum. Sen beni diri diri gömdün! Ne yapacağım? Sensiz nasıl yaşayacağım? Kendinle birlikte kalbimi de söküp götürecek gibisin. Bunun gönlümü ne kadar yaralayacağını bana daha önce söyleselerdi inanmazdım.

      Tazabek’in göğsüne elleriyle vurup hıçkırarak ağlıyordu. Sonunda Daneker yavaş yavaş kendine geldi. Tazabek, ‘Allah’ım! Sana bu kadar bağlanacağımı nerden bilebilirdim? Bu gerçekten çok kötüymüş!’ diye içinden geçirdi. Korktu ve endişelendi. Fakat ikisi de bugün, bugün olmazsa yarın ya da gelecekte bir gün ayrılacaklarını önceden bildikleri için bu durumu belli etmeden susuyorlardı. Tazabek, Daneker’i avutacak bir kelime ve hakikat bulamadığı için sadece sessizce onu kucaklayarak ağlayan kadını sırtından okşadı.

      – Zaten sonumuzun böyle olacağını önceden ikimiz de biliyorduk, diyerek ah çekti.

      – Böyle bir durumla karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. Ah, zavallı ben, ‘Oynaşma ateş gibi sıcaktır, zaman geçtikçe de çok kötü kokar’ sözünü kaç kere duysam da bunun kendi başıma geleceği hiç aklıma gelmezdi. Ara sıra bile olsa gelmez misin?

      – Hayır! Öyle iki taraflı olamam!

* * *

      Ağabeyi Ağıntay ve Tazabek askere alınırsa Şeyi için hayat nasıl bir hal alırdı? Daha yaşayamadığı hayat onun içinde mi kalsındı? Bütün zamanını bu korkunç ve kötü fikirleri düşünerek geçirmek onu içinden çıkılmaz bir hale soktu, sonunda bir çare bulamadan, – Pazara gidelim mi! dedi Jüzük’e.

      – Tamam, gidelim!

      – Babası Tilevli de bunlarla birlikte Taldıbulak’ın köşesine kadar gidecekti, bu arada ev bark işlerini de Ağıntay’a bıraktı.

      Jüzük ile Şeyi pazarın her tarafını gezmelerine rağmen ne Jameş’i ne Tazabek’i görebildiler.

      – Gelmemiş ki! dedi Şeyi üzülerek, – Gidelim!

      – Tamam, gidelim! dedi Jüzük bilerek,

      – Kızı aramayan erkeği biz mi arayacağız?

      – Hangi erkeği, Jüzük? Ben Jameş’i arıyorum.

      – Ben de onu arıyorum Jibek’im, Tazabek’le ikisi birlikte mi diye sadece!. Bak bak! Geliyor Jameş!

      Jameş’in tek olduğunu görünce Şeyi biraz şaşırdı. Jameş, uzun zamandır görüşmemiş gibi onları hemen kucaklayarak selamladı. İlk önce Jüzük konuşmaya başladı.

      – Yalnız mısın?

      – Hayır! Tazabek de buralardaydı birden kaybettim.

      – Buradaysa kendisi bulur. Gidelim pazarı dikkatlice dolaşalım! dedi. Pazarı iki kere dolaşsalar da Tazabek’le karşılaşmadılar.

      – Yer yarıldı da içine mi girdi, nereye gitti? diye Jameş biraz kızdı.

      Üçünün konuşmaları o kadar alakasızdı ki adeta her kafadan bir ses çıkıyordu. Şeyi’yi endişelendiren tek soru, ‘O nereye gedebilir acaba?” sorusuydu. Kardeşine kendisini kaybettirip başka yere gitmesine şaşırdı, ‘Acaba başına kötü bir şey mi geldi?’

      – Ağabeyin önceden de kayboluyor muydu? dedi dayanamayarak.

      – Hayır! dedi Jameş ne diyeceğini bilemeden,

      – Öyle yapmıyordu!

      – Şarkıcı Sopıya götürmüş olabilir mi? dedi Şeyi tahmin ederek.

      – Ne Sopısı! O artık postanede çalışıyor, eskisi gibi gezemiyor!

      – O zaman başka birisi götürmüş!

      – Onu götürebilecek sadece sensin! Sen de buradasın, Senden başka kim götürebilir ki?

      – Bizim bilmediğimiz başka birisi olabilir mi?

      Şeyi, hemen dönüp atının bağlı olduğu yere yürüdü. Jüzük’ün, Jameş’e, ‘Ah, her şeyi mahvetti, bu zavallı. Git, ara bul onu! Yerin altına girse de bul!’ diyen yengesinin öfkeli sesini duyarak gidiyordu. Yengesinin arkasından geldiğini anlasa da hiç dönüp bakmadı. Tabi ki o yerin altına girmedi. Yirmi üç yaşındaki iri gövdeli koca adam gün ortasında nereye kaybolabilirdi ki? Kardeşi, aklını başından alan kadına gitmediyse başka nereye gidebilirdi ki? Öfkeyle akan gözyaşını Jüzük’ten saklayamadı.

      – Sensin suçlu! Sensin onu bulan! diye Jüzük’ün göğsünü СКАЧАТЬ