İdikut Roman. Ahmetcan Aşiri
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri страница 35

Название: İdikut Roman

Автор: Ahmetcan Aşiri

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-46-6

isbn:

СКАЧАТЬ mahzun olmayasın! İyilik yapacağım! Sözün ile yaptıkların bir birine uyuyor.”

      – Ben kendimi akıllı sanıyorum. Ben, dört şeye güvenmem! Kuyruğu basılmış yılana, aç bırakılmış vahşi hayvana, insafsız ve merhametsiz han ve hakana! dedi.

      Bavurçuk Art Tekin,

      – Ben de akıllı bir İdikutum.

      – Sen merhameti ihanetten ayırt edebiliyor musun cenabı Bavurçuk Art Tekin? diye sordu Cengizhan onun denemek istiyormuş gibi.

      – Sizin gibi şanlı büyük bir kağanla karşılaştığında kendince büyüklük taslayan cariye olmamak, kendinden daha merhametsiz bir cellâdın eline düşüp de ölümü bekleyen zalime benzememek.

      – Aferin! Aferin! Bilgili İdikut muşsun!

      Bavurçuk Art Tekin, Cengizhan’ın kalbini kazanmaya başladı.

      – Ben senin aklından memnunum!

      – Sizden fazla olmasa gerek! dedi Bavurçuk Art Tekin ve mütevazı bir şekilde elini göğsüne koyup başını eğdi. Tora Kaya, Bavurçuk Art Tekin’in hiç çekinmeden açıkça ve akıllıca konuştuğuna inandı ve vaziyetin düzelmeye başladığına sevindi.

      Cengizhan’ın keyfi yerine geldi. Özel muhafızlar komutanı Angurat Noyan’ı çağırdı. Kapı önünde vazifesini yapmakta olan Angurat Noyan evin içine girdi. O sert bir adamdı, Bavurçuk Art Tekin onu bir türlü sevemedi, “Kötü niyetli bir adam.” diye düşündü.

      – Emredin kağanım!

      – Kıtan’ın kellesini yakıp külünü Karaağaca as! diye buyurdu,

      – Kıtan uruğunu yok etmek gerek. Han Çoruk da ölmüş, dışarı götür!

      Angurat Noyan kelleyi tabakla beraber kaldırıp dışarı çıktı. Kağanın fermanını yerine getirdi. Kelleyi ötede bir yerde hayıtla yaktı, iğrenç kokusuna zor dayandı, sonunda onun külünü sarı torbaya dikkatlice koyup, ağzını kapatıp bağladı ve sarı çadır üstünde yüzen siyah tuğ çubuğunu yere indirip torbayı ona bağlayarak tuğu yeniden yerine dikti.

      Angurat Noyan kapıdan girdi ama eşikten geçemeden diz çöküp,

      – Fermanınızı yerine getirdim kutlu Kağanım! dedi.

      Cengizhan yassı çenesini kaldırdı. Bu onun “Şimdi dışarı çık git!” anlamdaki işaretiydi. Angurat Noyan yerinden kalktı ve geri geri yürüyerek dışarı çıktı.

      – Kıtan, Moğol ve Uygur’un önünde nedir? Şimdi onlar senden korkuyor! Neden? Çünkü ikimiz dostuz! Çoruk, Cengizhan’ın dostu olamaz, bunu söylemiştik. Bu söz Tangutlar için de geçerli! Şimdilik boş versin. Ben acımasız bir kut sahibiyim. Kimseye acımam ve affetmem! Onları bağışlamak yok! 1207 yılında Tangutlara darbe indirdim. Han Ani Diyoani, ben onu Burhan diye adlandırdım. Verdiği söz büyük, yardımı da büyüktür. Durdur kanlı saldırıyı. Ben sana bağımlı olacağım dedi. Deneceğim gelecekte. Burhan kızını verdi, benim hatunum oldu. Burhan’a saldırıyı durdurdum. Eğer o verdiği sözü tutmazsa Tangutlar’a istila seferi düzenleyeceğim ve onları yeryüzünden sileceğim!

      – Burhan nasıl söz vermişti? diye düşündü Bavurçuk Art Tekin, “Bizim gibi bağımlı olacağız mı dedi?”

      İdikut için Cengizhan’ın verdiği söz şimdilik büyük bir sır olarak kaldı.

      – Sen bana sadık bir Uygursun, sana inanırım. Ama Tangutlara pek inanmam.

      Bavurçuk Art Tekin, Burhan’ın Kağan’a nasıl söz verdiğini bilmediği için, “Duymuş kulakta ayıp çok.” sözügereği söze karışmadan onu dinlemekle yetindi.

      Börte Hatun; güzel, uzun boylu, uzun saçlı bir hatunla yemek getirtiyordu. Bavurçuk Art Tekin bu hatunu beğendi. Cengizhan bunu görünce, – Burhan’ın kızı! Benim hatunum! İsmi Çahe!

      Börte Hatun, Çehe’nin misafirlere tanıştırılmasını içine sindiremedi, kaşlarını çattı, yüzünün rengi değişti.

      – Çabuk ol! diye emretti,

      – Bir yere takılma.

      Büyük hatun herkesin gözü önünde küçük hatuna sert davrandı. Töreye göre onun bu küçük hatundan daha rütbeli olduğu belliydi. Büyük hatun ağırbaşlı, akıllı, herkese sözü geçen; ama çok alıngan, hassas bir hatundu. Kendisinin ilk önce tanıştırılmamasını kabullenemedi.

      “Ben kimim?” diyordu kendi kendine. “Tangut Hatun neden benden önce tanıştırılıyor? Ben büyük hatunluk rütbesini hiç zaman kaybetmedim, kaybetmeyeceğim!”

      Kağan hata yapıp Börte’yi incittiğini fark etti.

      – Bu benim büyük hatunum Börte Hatun. Benim bitmez tükenmez manevî hazinem!

      Bu büyük bir takdir ve taltifti. Çok sıkılan Börte, Kağan’ın, iltifatını duyunca rahatladı. “İkinci sırada övme birinci sırada tanıtmaya göre bir şeye yaramaz kağanım!” dedi içinden.

      – Tekrar hoş geldiniz diyorum aziz misafirim! Yolculuğunuz kutlu olsun! Tuz kutsaldır. Bu, Kağanımın size açtığı sofrasıdır! dedi Börte.

      Cengizhan, Börte’nin aklına hep uyardı. Bavurçuk Art Tekin’e bakarak, “Doğru söylüyor!” der gibi başını önüne eğdi. Börte’ye de memnuniyetini ifade etti.

      – Aferin size! Kalbiniz nurla dolsun! Âlicenap Melike! dedi ve tazim için başını eğdi İdikut,

      – Tuz gerçekten kutsaldır!

      Büyük bir medeniyetin alametlerini üzerinde taşıyan İdikut’un gösterdiği ihtiram Börte’nin kırılan gönlüne merhem ve ilaç oldu, samimiyetle güldü.

      Cengizhan, Bavurçuk Art Tekin’i her bakımdan denemeye çalışıyordu.

      – Ben hırsızlıktan şöhret bulmadım. Ahlaksızlıktan ün almadım. Yalan söyleyip şanımı yüceltmedim. Aklım eksik, ağzım boş değil. Şimdi ben itibardan düştüm mü?

      – Hayır! Öyle olsaydı itibarınızı kaybederdiniz.

      – Doğru cevap! Kalbimde eskiden olmayan büyük bir kaygı, öyle derin bir dert var ki… Bunun şifası var mıdır acaba?

      – O, nasıl bir kaygı ve dert, bilmek mümkün mü? dedi Bavurçuk Art Tekin.

      – Yer! Altın! Hatun!

      – Şifası vardır! Hepsi savaşla elde edilir! Ama en ağır dert ise yer davasıdır. Yer, toprak dediğimiz şey hatun değil ki arabayla taşınsın. Toprak çok cömerttir, ama aynı zamanda o bir ejderhadır ki her şeyi yutar. Kendisi de her şeye rağmen yerinde sabit durur. Onunla beraber yaşamak mümkün değil!

      – Doğru söylüyorsun! Söylesene, hatunlar hasret çekmeye СКАЧАТЬ