Samet Vurgun. Ali Kafkasyalı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Samet Vurgun - Ali Kafkasyalı страница 3

Название: Samet Vurgun

Автор: Ali Kafkasyalı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-64-5

isbn:

СКАЧАТЬ mihraklar tarafından Səmət Vurgun’a yapılan baskı 1953 yılında hat safhaya ulaştı. Şairin “Aygün” adlı poeması ile Moskova’da yayımlanan “Şairin Hukukları” adlı makalesi eleştiri yağmuruna tutuldu. Bakü Sovyet yönetiminin talimatıyla şikâyet edilen bu eserler Yazarlar İttifakı’nda müzakere edildi. Vurgun’un milliyetçilik yaptığı kanaatine varılıp Moskova’ya yazıldı. Bakü dışına çıkmama yasağı konuldu. Hemen ardından kitapların toplatılması, tiyatro eserlerinin sahneden kaldırılması kararı verildi. Kısa süre sonra da Eylül 1953 tarihinde tutuklama kararı çıkartıldı. Vurgun, gizlice Tiflis üzerinden uçakla Moskova’ya kaçmayı başarır. Orada Sovyet Yazarlar Birliğinin başkanı Aleksandr Fadeyev’in evinde saklanır. Azerbaycan’da bulamazlar. Fadeyev meseleyi şahsen Stalin'e anlatır. Sovyet lideri, Bağırov’u arar ve ona dokunulmamasını emreder. Buna rağmen tehlike kalkmaz.

      Stalin’in ölümü, ardından Bakü’de Bağırov’un görevden alınması imdadına yetişti. Bu münasebetle Bakü’de tertiplenen büyük bir toplantıda kürsüye çıkarak Bağırov döneminde Azerbaycanda yapılan “Ziyalılar Katliamı”nı lanetledi. Hükûmet organlarında yapılan değişiklikler sonucunda süreç tamamen ters yüz oldu. Vurgun için kurulan kumpaslar ortaya çıktı. Hatta başta Mir Cafer Bağırov olmak üzere zamanın yöneticilerine açılan davada suç unsurları arasında Vurgun’a yapılan iftira ve kumpaslar da yer aldı. Samet Vurgun’a kurulan kumpaslar iftiralar, onun ortadan kaldırılmasına yönelik kararlar iki klasör hâlinde onların aleyhinde delil olarak mahkemeye sunuldu.

      Bu arada Vurgun, Azerbaycan İlimler Akademisinin başkan yardımcılığına tayin edildi (1954). Aynı yıl Moskova’da yapılan Sovyetler Birliği Yazarlarının II. Kurultayında “Genel Sovyet Poeziyası Hakkında” ilk bildiriyi o sunmuştur.

      1955 yılı Ekim ayında ülkeyi temsilen Vietnam’a giderken yolda hastalandı, Pekin’de hastaneye kaldırıldı. Birkaç hafta süren tedaviden sonra Bakü’ye döndü.

      1956 yılının ilk günlerinde şairin ellinci doğum gününü kutlama hazırlıkları başlatıldı. Azerbaycan Yüksek Sovyeti ilk olarak Samet Vurgun’a “Azerbaycan Halk Şairi” unvanını verdi. Bu unvanla Samet Vurgun Azerbaycan’ın ilk millî şairi ilan edilmiş oldu. Ayrıca fahri filoloji ilimler doktoru unvanına layık görüldü.

      21 Mart 1956 günü kendisi katılamadan ellinci doğum günü kutlaması töreni yapıldı. Ne yazık ki, iki ay sonra 27 Mayıs 1956 günü hayata gözlerini yumdu. Devlet töreniyle Bakü’de Azerbaycan ve başka ülkelerden gelen on binlerce insanın katılımıyla “Fahri Hiyaban”da, görkemli şahsiyetlerin defnedildiği mekânda toprağa verildi.

* * *

      Sovyetler Birliği Dönemi Azerbaycan şiirinin banilerinden olan Samet Vurgun aynı zamanda yazar, mütercim ve mütefekkir olarak Azerbaycan edebiyatı tarihinde önemli bir yere sahiptir. Devrin, milli hassasiyetlerden uzak edebi eser yazma talebine rağmen o, halkının özgün hasletlerini, millî meselelerini ve millî beklentilerini açık veya örtülü bir şekilde eserlerinde işlemeyi başarmıştır. O daima halkın vicdanının sesi olmuştur.

      Vurgun, Azerbaycan halkının geçmişinin, millî kahramanlık tarihinin ve devrinin dramatik ruhunu terennüm etmiştir. O, düşünce dünyasının merkezine Azerbaycan’ı alarak uluslararası boyutta düşünen bir fikir adamı olmuştur.

      Onun edebî mirası, muhteşem bir Azerbaycan halısı gibidir. Dağların cüyürü, ceylanı; göllerin sunası, göklerin turnası, yaylaların gülü, çiçeği; ormanların kurdu, kuşu; obaların ozanı, kopuzu; halkın toyu, yası; hülasa halkın gülüşü ve gözyaşı ilmek ilmek bu bedii halının nakışlarını oluşturmuştur.

      Vurgun, Bakü’nün derdine yanarken Tebriz’i de unutmamıştır. O, Azerbaycan’ın “anasının” bir yanda “balasının” diğer yanda kaldığının şuurundadır. Bunun için o, hem ananın nefesiyle hem de balanın sesiyle melemiştir. Yad ellerin elinde olan “Tebriz Gözeli”nin gözleriyle yollara bakmış, henüz dirçelip ayağa kalkamamış balanın efkârıyla dumanı başından çıkmıştır.

      Vurgun, Azerbaycan tarihinin ibretamiz bir dönemini oluşturan Karabağ Hanlığı’nın 18. yüzyılda Kaçarlar tarafından işgal edilip Başvezir Molla Penah Vakıf’ın idam edilmesi meselesini, 1938 yılının göz gözü görmeyen kanlı tufanlı günlerinde kısa sürede kaleme alıp “Vaqif” adlı dramıyla dikkatlere sunmuştur.

      Dede Korkut’un düşman eline düşen Egrek ile onu kurtarmak için giden kardeşi Segrek misali bu iki kardeş ülkenin de bir gün el ele verip bir olup, birlikte olacakları inancını taşımıştır.

      Vurgun, Azerbaycan halkının temel değerlerini, dilini, vatanını, kültür ve medeniyetini her vesileyle mevzu edip bunların önemini, gereğini anlatmış, bu değerler sayesinde hür ve bağımsız yaşanabileceğini anlatmıştır.

      2. Vurgun ve Millî Değerler

      Milletine vurgun, milletine pervanedir

      Hamiyetperverdir Vurgun, ona perva nedir?

– Muhammet Savaş -

      Yaşamak bir yolculuktur. İnsan daha yolun başında hem yola hem yolculuğa hem de nasıl yol gidileceğine dair kararlar vermelidir. Kararın verildiği vakit, yaşamanın başı değildir. Belirlemenin, belirleyebilmenin, seçimin ve iradenin başlangıcıdır. Yolculuğun bundan sonraki kısmı sadece canlılık ve yaşamak değil, insanca yaşamak, adam olmak, adam gibi yaşamak kısmıdır. Hâl böyle olunca, insan evvelâ adamlığı, kimlerin adam gibi olduğunu, adam gibi olmak için sahip olunacak, benimsenecek, insanoğlunu adam eden değerlerin neler olduğunu, bu değerlere nasıl sahip olunacağını ve nasıl korunacağını tespit etmelidir. İnsan, hangi vasıfları değer ve değerli belleyeceğine, değerli sayılan değerlere sahip olmak ve bu değerleri korumaya çalışmakla kendini belirlemiş olur. Kendiyi belirlemek ve beyan etmek ise eylediklerinin kıstasları oluverir bundan sonra. Ya kendi bilinciyle hareket eder, eyledikleri kendiyle hemâhenk olur ve hem adam olur hem değerleriyle tutarlı olduğu için değerli olur yahut riyakâr olup her dem galat eyler.

      Samet Vurgun, neye değer vereceğine, neyi değerli tutup ona göre yaşayacağına, hangi değerleri koruyacağına karar verirken kendini ve hayatını asla solmayacak, silinmeyecek hatlarla belirlemiştir. Bu hatlar onun yaptıklarıyla, yazdıklarıyla ve anlattıklarıyla her geçen gün daha da netleşmiş, netleştikçe başka hatlardan, başkalarının sınırlarından daha da iyi ayrışmıştır. Sınırlar ayrıştıkça, içeride olmanın, içeride kalanın kendini tanımasını, bilmesini sağlamış ve dışarıda kalanlardan farkını anlamasına imkân tanımıştır.

      Samet Vurgun, daha yolun başında değerlinin milleti olduğunu ve değerlerin de milletinin değerleri olduğuna karar vermiş ve bu karar doğrultusunda yaşamıştır. Onun hayatı il içindir. İl’in şuurunda ve şuuruyla yaşamış, yazdıkları ve eyledikleriyle il’e vurgun olmuştur.

      Türkçede “il” kelimesi üç unsurludur ve aynı zamanda her üç unsuru da ifade eder: Millet, vatan ve devlet. Son birkaç yüzyılda bütün dünyada ayrı ayrı kavramlar olarak çok büyük ölçekli edebiyatlar oluşturulmuş olan “vatan”, devlet” ve “millet” kavramlarının hepsinin anlamını birden taşıyan “il/él” kelimesi hem muhteva hem de mana itibarıyla fevkalâde mühimdir.

      Türk milleti СКАЧАТЬ